OLAYLARIN ALTINDAKİ GERÇEK
Allah-u Teâlâ erhamür râhimîn'dir, merhametlilerin en merhametlisidir. Peygamberimiz SAS Hazretleri de çok merhametli, şefkatli, re'fetli, duygulu, seven, acıyan, hassas, edib, ârif ve zarif idi. Kur'an-ı Kerim'de muhteşem ve muazzam bir taltif-i mânevî ve iltifat-ı ilâhi ile huluk-ı azîm (yüce bir ahlâk) üzere olduğu, raûf (çok iyi ve yumuşak kalbli) ve rahîm (çok şefkatli ve merhametli) sıfatlarına sahib bulunduğu beyan olunuyor.
Allah merhametli kulları sevdiğinden, onlara rahm eylediğinden; ve gaddar, zalim ve acımasız olanlar dünyada, ahirette rahmet-i ilâhîden mahrum olacaklarından. iyi müslümanlar bu merhametlilik vasfını iktisab etmeğe çok önem vermişler; kimseyi üzmemeğe, ezmemeğe gayret göstermiş; gönül almağa, iyilik yapmağa, insan sevindirmeğe çalışmışlardır.
Bu millet bu eğitimle yetişmiş, bu örf ve adetle büyümüş; karınca bile ezmemek, kul hakkı yememek, hayrât ü hasenât yapmak, sevap kazanmak, rızâ-yı Bârî'ye ermek duygusuyla yaşamış, ardında nice nice hayırlar bırakarak göçmüş iken, şu köy basan; imamı, cemaati, kadını, çoluğu çocuğu katleden, polise saldıran, itfaiyeciye kasdeden, doktoru tedaviye bırakmayan, öğretmene eğitim öğretim yaptırmayan, kışlayı topa tutan, askere pusu kuran, bayrağı yakıp yırtan, zalim, gaddar, hunhar, merhametsiz, sevgisiz, saygısız, duygusuz, anarşist, terörist çeteciler nereden çıktı?..
Bunlar hep yanlış eğitim ve öğretimin, kültür politikalarındaki hatalı tercihlerin, bazı fasid fikirlerin, devletçe yabancı ülkü ve ideolojileri benimsemenin acı ve fecî sonuçlarıdır.
Bu fecâatlar ve cinayetler aslında Batılı devletlerin başının altından çıktı ve hâlen onlar tarafından desteklenmekte... Bizi Batılılar mahvetmek istiyor; bizi birbirimize kırdırmak isteyen hain ve merhametsizler, o dinsizler, o gayrimüslimlerdir; ülkemizi parçalamak isteyen onlardır. Bosna-Hersek'te, Yunanistan'da, Girit'te, Bulgaristan'da, Kıbrıs'ta, Kafkasya'da, Azerbaycan'da, Ortaasya'da işlenen insanlık suçları, baskılar, katliamlar hep onların eseri!..
Batı bu işi ülkemizde nasıl yaptı?..
İşe ilkönce ilmî ve kültürel çalışmalardan başladılar. Ülkemizi, halkımızı, dinimizi, örfümüzü iyice incelediler. Fitneyi nerelerden çıkartacaklarını, yangını nerelerden başlatacaklarını tesbit ettiler. Ülkemizdeki gayrimüslim çocuklarını, açtıkları okullarda gizli gizli eğittiler, isyancı yaptılar, imparatorluğu parçaladılar. Gàfil zenginler, cahil taşralılar, bozuk inançlılar, iyi yetişsin diye çocuklarını onların okullarına gönderdi. O çocuklar yabancı kültürle yetişti, kendi halkına yabancılaştı. Batı hayranı oldu; yüce dinini, tertemiz imanını, çok değerli mânevî, ahlâkî, vicdânî hasletlerini kaybetti.
Üstelik devlet de Batılılaşma'yı esas aldı, din düşmanlığını benimsedi, İslâm'la savaştı. Halkına öz kültürünü değil, Batı'nın kokuşmuş, pis, sahte, iki yüzlü kültürünü benimsetmeğe çalıştı. Neticede inançsız, edepsiz, köksüz, kozmopolit nesiller yetişti.
Batı onlara hakim, onları kullanıyor, kendi emellerine alet ediyor, robot gibi istediği yöne sevkediyor. Bu konuda muazzam paralar harcıyor, binlerce ajan çalıştırıyor.
Karşımızda bir avuç anarşist değil, bir yığın düşman devlet var; gözümüzü açalım, herkes gerçeği görsün! Anarşiye alet olan da, anarşiden zarar gören de uyansın! Tedbirler ona göre alınsın! Çareler ona göre aransın!..
Bu işlerden taraflardan hiçbiri, vuran da vurulan da fayda sağlamaz, hepsi zarar eder; atı alan Üsküdar'a geçer, olan saflara oluyor. Batı yine sömürüsünü sürdür yâni! Alavere, dalavere, Kürt Memed nöbete...
Aklıbaşında yurtseverler olarak biz de, gözümüzü dört açalım, olayları pür-dikkat takib edelim! Her türlü gayreti gösterelim, çok çalışalım, her yönden çok hazırlıklı ve kuvvetli olalım, düşmana fırsat vermeyelim! Halkımızı zarara uğrattırmayalım, ülkemizi yabancılara kaptırmayalım, zenginliklerimizi başkalarına sömürttürmeyelim!..
İslâm, Ağustos 1996