ZOR İŞLERİN ÇARE VE TEDBİRLERİ

Dünyada büyük kâr ve menfaatleri takip eden elinde tutan gruplar ve şebekeler vardır. Bunlar kanun, hak, insaf, merhamet tanımazlar; kârlı işlere sahip olmak veya onları ellerinden kaçırmamak için her şeyi yapabilirler: Harp, isyan, karışıklık, fitne, fesad çıkarır; masum, cahil ve gafil insanları birbirine kırdırır, ortalığı birbirine katarlar; suikast ve sabotaj yapar, hükümet devirir, adam öldürür, rüşvet verir... ne yapar yapar isteklerine ulaşmağa çalışırlar.

Bu gaddar şebekeler büyük devletlerin yönetimlerini elde etmiş, ordularına hakim olmuşlardır; küçük devletlere ve zayıf yönetimlere baskı yaparak işlerini tepeden yürütürler. Onun için birçok ülkede, hürriyet, demokrasi, sosyal adalet, insan hakları... vs. birer rüya, masal ve yalandan ibarettir; halkların galeyanlarını söndürmek ve onları avutup, oyalamak içindir. Hoş, halk gerçekleri görse ve harekete geçse ne olacak! Yine bir bahane bulur, onları bastırır ve sustururlar. Bunu da genellikle lider ve önder durumundaki adamları rüşvetler veya tehditlerle ikna ederek yaparlar; olmazsa harp çıkarır o halkı perişan ederler.

Çare nedir?..

Çareyi ilim erbabı bilir ve bulur; halkların onlara kulak vermesi, onların etrafında kenetlenmesi lâzımdır; mazlum ve mağdur milletler birbirleriyle yardımlaşma ve dayanışma içinde olmalıdır. Çünkü zor oyunu bozar, bu hainler azınlıkta olduklarından geniş kitlelerin önünde doğrudan doğruya duramazlar, siyasetleri ancak parçalamak, bölmek, küçültmek, birbirine düşürmek, sonra da kâh o tarafı; kâh bu tarafı tutarak, oradan işlerini sıyırıp çıkarmak, büyük menfaatlerini elden kaçırmamaktır.

Demek ki halklar, karşılarına çıkıp, onların gönüllerini alıcı, tatlı tatlı konuşan, bol keseden va'deden kurnaz tilkileri tanımak, anlamak, onlara kanmamak mecburiyetindedirler.

Halk dostunu düşmanından mutlaka ayırabilmelidir; karşısındakilerin mazisini, soyunu, sopunu, eski huy ve sabıkalarını iyice araştırmalıdır; pilavın içindeki beyaz taştan son derece dikkatle sakınmalıdır, yoksa dişi kırılır, lokması zehir olur, gıda yerine hava civa alır.

Halk hırsızları iyi takip etmeli, yolsuzlukların peşini bırakmamalıdır. Kurda kuzu teslim edilir mi? Hırsız, kasaya kasadar olarak oturtulur mu? Haramiye mevki, makam verilir mi? Katil ve anarşiste can teslim edilir mi? Sahtekâr; hakim, savcı, hakem yapılır mı? Ehliyetsize cihaz emanet olunur mu? Cahil ve gafil söz ve salâhiyet sahibi kılınır mı? Halk özü başka sözü başka insanları fark etmelidir; şatafatlı lafa değil, işe bakmalı; işin ve çalışmanın sonucunu değerlendirmelidir; suyu getirenle, testiyi kıranı bir tutmamalıdır, kendisine güzel hizmet etmiş olana minnettar kalmalı, onu tutmalı ve desteklemelidir; çalımı yutmamalı, topu tutmalıdır; bir kere aldandıysa, bir daha asla aldanmamalıdır.

Her derdin dermanı vardır. Allah-u Taâlâ hastalığı indirdiği gibi şifasını da indirmiştir; her problem Allah'ın yardımı ile çözülebilir. Ümitsizliğe düşmek haramdır, çalışmak bir borç bir ödev ve görevdir. Çalışılınca güzel sonuç alınabilir. Kul tedbir alır, Rab takdir eder; isteyene istediğini verir, dua edenin duasını kabul eder, uğrunda fedakârca çalışanı selâmete çıkarır, hidayete mazhar eder, saadet-i dareyne erdirir. Çünkü erhamür-râhimîn ve ahkemil-hâkimîndir, celle celâlüh ve amme nevâlüh ve lâ ilâhe gayruh.

Takvâ ehli olur ve sabr ü sebat ederseniz, kâfirlerin hileleri, tuzakları, mekr u keydleri size asla zarar vermez.

Sabr ü salâhla Allah'tan yardım isteyiniz!

İslâm, Aralık 1995