YENİ DÜNYA KARŞISINDA DIŞ POLİTİKAMIZ
Halil Necatioğlu
İSLAM, MART 93
Dünya hızla değişiyor... İki kutup vardı dünya üzerinde; Doğu Bloku ve Batı Bloku diyorduk. Bu bloklaşma böyle uzun zaman devam ettikten sonra, Rusya'nın birden taraf olmaktan çıktığını görüverdik. Bu, bizim için birden oldu ama, bizim birden gördüğümüz sahne değişikliğinin hazırlıkları çok öncelerden yapılmış, ihtimaller düşünülmüş, yeni gelişmeler üzerine de senaryolar hazırlanmış... ama biz meseleleri geç öğreniyoruz. Halk olarak geç öğrenmemiz, bir mazerettir. Ama milletçe ve devletçe ve dış politika yönünden eğer geç öğreniyorsak; o zaman çok büyük bir zaaf, çok büyük bir gaf, çok büyük bir gaflet ve uyuşukluluk demek oluyor.
Basında, Yeni Dünya Düzeni içindeki yerimiz diye fikirler serdediliyor. Yanlış; biz, bu düzenin içinde değil, karşısında yer almaktayız, hedefi durumundayız. Peki Yeni Dünya Düzeni ne getirecekmiş? İhtilâflar münasip bir şekilde çözülecek... Ortadoğu deniyor, İsrail kelimesi hiç kullanılmıyor ama, asıl olan İsrail'dir; İsrail'le çevresindeki Irak, Suriye, İran ve diğerlerinin dengesi sağlanacak. Uzakdoğu'da Japonya, Çin ve Rusya arasında dengeler kurulacak. O dengeler kurulduktan sonra da dünyanın bekçiliğini ABD yapacak.
Batı ve Amerika çok modern silahlara sahip ve bu modern silihların ne kadar hassas çalıştığını, bizim Muavenet zırhlısının komuta kulesini uçurmakla gösterirdiler. Bosna-hersek'teki olaylar ortaya koymuştur ki, batı savunduğu ideolojilerin, değerlerin hepsini terk etmiştir orada. Çünkü Yeni Dünya Düzeni'nin felsefesinde, Avrupa'da bir İslam ülkesine yer verilmiyor!...
Irak'ta insan hakları da, beynelmilel kurallar da, BM'in kararları da çiğneniyor. O füze atışları sırasında Reşit Oteli'ni hedef aldılar. Saddam, İslam ülkelerine, "Bakın, karşı tarafın başka menfaatları vardır, petrole el koymak istiyor. Gelip beni dinleyin!" demiş ve İslam ülkelerinden üçyüz delegeyi Reşit Oteli'ne toplantıya davet etmişti. Bir sivil hedefe ve beynelmilel konukların olduğu, uluslararası toplantının yapıldığı bir yere, özellikle hedef alınmış ve ateş açılmıştır. Bu, büyük bir suçtur!...
Somali'ye bir çıkartma yapıldı. Çok açık olarak görülen bir şey var ki, dünyada ki petrol rezervlerinin azalmağa başladığı bir sırada, Amerika en zengin petrol kuyularının bulunduğu topraklara sahip olmuştur. Ve yine zengin petrol yataklarının çok olduğu 36. paralelin kuzeyinde çok karanlık, gizli bir hava var.
Kur'an-ı Kerim'de net olarak bize Allahu Tealanın bir görev verdiği bildiriliyor: "Siz insanlar için özel olarak yaratılmış, gönderilmiş, takdir edilmiş bir ümmetsiniz. Emr-i maruf, nehy-i münker yaparsınız; cihad yaparsınız" diye. Demek ki aslında dünyanın fazilet üzerine dayalı yönetimi, dünyanın polisliği, bekçiliği görevi, müslümanlarındır. Allah'a karşı sorumluluğu olan, kalbden geçenleri bilen allah'a karşı niyetinin mutlaka iyi olmasını sağlayacak bir ahlâk anlayışında olan, dünya menfaati peşinde koşmayan, hiçbir kimsenin kanının bir damlasının bile akıtılmasına razı olmayan insanların, dünyanın yönetiminde bekçi olmasını Allah istiyor. Yüce kitabımızın bize yüklediği misyon budur. Ama biz bu misyondan şu anda uzaktayız. Bu misyonu başkaları yürütüyor. Yani mafya çetesinin reisi, şimdi polis karakolunu yönetiyor.
Ümitsiz değilim, çünkü Türkiye'de pek çok avantajlar vardır, genç nüfusumuz vardır ve genç nüfusun kültürel durumu İslam'a yakınlaşma istikametindedir. Orta Asya'nın bize yakınlaşması güzel birşey! Ecdadımızın bize bıraktığı şanlı miras dolayısıyla; Orta Doğu'nun, Kuzey Afrika'nın, Uzak Doğu'nun bize sempati duyması iyi bir avantaj... Türkiye'mizin kendine her yönden yeterli, bütün hudutları kapansa, kendi kendine yaşayabilecek imkanlara sahip bir devlet olması güzel birşey.
Balkanlar'da Arnavutluğa büyük önem vermek gerektiğini düşünüyorum; çünkü nüfusu, kültürü ve yapısı itibariyle bize yakındır, müstakil bir ülkedir. Onunla Kosoca ve Sancak'a ve Yugoslavya'ya yardım sağlayabiliriz; orasını bir üst olarak kullanabiliriz. Makedonya'ya yardım sağlayabiliriz... Bulgaristan'ı önemli görüyorum; ilişkilerimizi geliştirmeliyiz ve Balkan ülkeleri ile ilgili çalışmaları çoğatmalıyız.
Kafkasya'yı önemli bir bölge olarak görüyorum. İçindeki yurttaşlarımız, dindaşlarımız, gönüldaşlarımız dolayısıyla... Burada bizim onlarla bütünleşmemize bir çek senet çeken, Gürcü ve Ermeni duvarı var... Tabiî bunun da düşünülmesi, halledilmesi lâzım. Azarbeycan'a çok önem vermemiz gerektiğini düşünüyorum. Çünkü, kardeşlik bağlarımız yanında Orta Asya'ya ve Kazakistan'a doğru açılan sahaların üzerindedir.
Doğu İRan'ı çok önemli bir ülke olarak görüyorum. İran'la bizim zıtlaşmamızın tarihte hiç bir faydası olmamıştır. İran'la biz problemlerimizi çözebilirsek, Güneydoğu Asya ve Orta Asya'yla tıkanıklığı açmış olacağız, bütünleşme imkanı bulacağız; bunu mutlaka yapmalıyız!...İran'ın 50-60 milyon nüfusu, bizim 60 milyon nüfusumuzla birleştiği zaman, batının istediği herşeyi yapmak zorunda olmayan bir güç oluşturabiliriz. Gerçi bunu politikacılar düşünmüşler ve CENTO vs. gibi kuruluşlar ile, birtakım işbirliği çalışmaları yapmışlardır; ama, verimli bir tarzda işletememişlerdir.
Irak'a bu adamların gördüğü gözlükten başka bir gözlükle bakmamız ve mutlaka problemleri çözmemiz lazım. İki komşu ülkeyiz, Amerika'nın gözlüğüyle meseleleri görmek zorunda değiliz. "Irak'ın bütünlüğüne saygı duyuyoruz" sözü güzel bir şeydir ama hakikaten saygı duyup da, meseleyi beraber çözersek; yorganını hırsızlara kaptıran Nasrettin Hoca'nın durumuna düşmeyiz. Irak'ın kurtulmak için bir tek çaresi vardır: "Biz Osmanlı zamanında Türkiye ile beraberdik" deyip, Türkiye ile birleşmek... Belalardan kurtulmak için başka türlü seçeneği yok!... Suriye ile de aramızın düzeltilmesi lâzım. Çünkü hududun öbür tarafında, hududun bu tarafındaki ailelerin yarısı vardır; kültürümüz aynıdır, halklar aynı halklardır.
Akdeniz'i önemli bir bölge olarak görüyorum. Doğu Akdeniz, Afrika'nın kuzeyine doğru Suriye, Lübnan, Ürdün, Mısır, Tunus, Libya, Fas bizim eski eyaletlerimizdir. Oralarla ilgili çalışmalar yapmamız lâzım. Ticâri işbirlikleri yakınlaşmaya sebep oluyor; ekonomik işbirlikleri sonunda siyâsi işbirliklerine dönüşüyor. Akdeniz Ekonomik işbirliği teşkilâtı kurulmasını teklif ediyorum.
Hülasa dünyada yeni değişiklikler oluyor, yeni düzenler kurulmağa çalışılıyor. Bizim bu zenginliklerimize karşı olduğunu bilmemiz lâzım!... Kendi avantajlarımızı düşünmemiz; avantajları bizimle birleşen diğer milletlerle bütünleşmemiz lâzım!... Allah c.c. siz okuyucularıma ve ülkemize iyi günler göstersin, bizim hakkımızda kötü düşünenlere fırsat vermesin...