ÖNSÖZ
Osmanlıların gerilemeye başlamasıyla beraber, İslâm Alemi batılı organize güçlerin işgaline uğradı. Osmanlı Devleti'nin yıkılmasıyla tamamlanan bu işgal, siyasî, kültürel ve ekonomik olarak halen devam ediyor. Sayıları bir milyarı aşmasına rağmen, müslümanlar dünyanın her yerinde mağlûb, mağdur ve perişan durumda... Bosna-Hersek'te, Karabağ'da, Kafkasya'da, Irak'ta, Filistin'de, Somali'de, Türkistan'da, Keşmir'de, Hindistan'da kesilen, öldürülen, kanı dökülen, bombalanan, yakılan, yurtlarından sürülen: Müslümanlar!..
İslâm Ülkeleri, yâni halkı müslüman ülkeler bir birine düşman... Bir araya gelemezler. Bir araya gelseler, etkin kararlar alıp icra edemezler... Yöneticiler halktan kopuk, halka karşı, dostu düşmanı bilmez, gaflet ve dalâlet içinde... Ekonomik durumları bozuk, bilimsel ve teknolojik seviyeleri düşük, her bakımdan dışa bağımlı bir durumdalar.
Müslüman topluluklar, ilimden uzak; aktüaliteden, çağın problemlerinden habersizler... Değer yargılarını yitirmiş, hakkı batılı birbirine karıştırmış; çoğu zaman birtakım sahte organizasyonların peşine takılmışlar ve müslümanların genelinin aleyhine olabilecek faaliyetlerle meşguller. Basın, yayın ve kitle iletişim araçları batılıların, batıcıların kontrolü altında...
İslâmî cemaatler arasında diyalog eksikliği var, birbirlerini tanımıyorlar, güç ve eylem birliği içerisinde değiller. Olaylar ve insanlar değerlendirilirken objektif ölçüler terkedilmiş, hissî değerlendirmelere gidilmiş; sevginin yerini nefret, dostluğun yerini adâvet almış...
Batılı süper devletlerin kurduğu yeni dünya düzeninde müslümana yer yok!.. Birleşmiş Milletler, insan hakları... vs. organizasyonlar batılıların çıkarlarına göre hareket ediyor. Müslümanlara yapılan zulümler gözardı ediliyor. Zalim destekleniyor, mazluma ambargo uygulanıyor... Müslümanlar üzerine savaş senaryoları hazırlanıyor.
Mazlum müslümanlar bizden yardım bekliyor. Bağımsızlığını kazanmaya çalışan müslümanlar bizden ilgi bekliyor. İslâm Alemi, bizim tarihî misyonumuzu üstlenmemizi, bütün müslümanlara önderlik etmemizi bekliyor.
Böyle bir durumda, bu kadar olumsuz şartlar karşısında bize düşen nedir?.. Müslümanları bu perişanlıktan nasıl kurtarabiliriz?.. Üzerimize oynanan oyunları nasıl engelleyebiliriz?.. Hakkı ve hakîkatı, iyiyi ve güzeli nasıl hakim kılabiliriz?.. Bütün bu meselelerle ilgili olarak, Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN Hocaefendi'nin muhtelif zamanlarda yapmış olduğu konuşmalardan bir bölümünü ilginize sunuyoruz.
Hocaefendi'nin yaklaşımını, duygu ve düşüncelerini, değerlendirmelerini, teklif ve tavsiyelerini vermeğe çalıştığımız şu çalışmanın, okuyucuya pek çok şeyler kazandıracağını ve yeni ufuklar açacağını ümid ediyoruz.
Dr. Metin ERKAYA
Şubat 1993, Sincan