8. DERS

Elhamdü lillâhi rabbil alemîn... Ves salâtü ves selâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn...

Mefhari mevcûdât muhammed mustafâ râ salevât!..

...........

Seyyidüs sâdât muhammed mustafâ râ salevât!..

...........

Habîbi hüdâ muhammed mustafâ râ salevât!..

...........

Dün okuduğumuz yerde, İbn-i Abbas RA'a sorulan bir sual üzerine; "Günlerin hayırlısı cuma günüdür. Ayların hayırlısı ramazan ayıdır. Amellerin hayırlısı da beş vakit namazdır." demişti.

Hazret-i Ali Efendimiz buna karşılık: "Doğru söylemiş, herkes şöyle der ama, ben de derim ki: Amellerin hayırlısı, Allah-u Teâlâ'nın kabul ettiği ameldir. Ayların hayırlısı tevbe edebildiğin aydır. Günlerin hayırlısı da, dünyadan iman ele göçebildiğin gündür." buyurmuştu.

Yine buyrulmuş ki:

1. (İzâ erâdallahu biabdin hayran) Allah celle ve A'lâ bir kuluna hayır murad ederse, (fekkahahû fid dîn) onu dinde fâkih kılar. Dinin iyi bilir, mesâil-i diniyyeyi güzel bilir.

Onun için en mühim şey fıkıh, mesâil-i diniyyesini iyi bilmektir. Ona çok gayret göstermek lâzım; kolay öğrenilmez!

2. (Ve zehhedehû fid dünyâ) İkincisi de, dünyada onu zâhid kılar. Allah-u Teâlâ bir kuluna hayır murad etti miydi, o kuluna hem fıkıh ilmini ta'lim buyurur, hem de dünyada zâhidlik verir ona... Dünyâya iltifat etmez yâni...

3. (Ve bassarahû biuyûbi nefsihî) Ondan sonra hep kendi ayıplarını araştırır. Başkalarının ayıplarını değil de kendi ayıplarını araştırır. Bu güzel bir ders!..

Cenâb-ı Peygamber buyurmuş ki:

"Bana sizin dünyanızdan üç şey sevdirildi:

1. Güzel koku.

2. Hanım.

3. Beş vakit namaz."

Ashâb-ı kirâm tabii, oturuyorlar etrafında... Ebûbekr-i Sıddîk da demiş ki:

"Bana da üç şey sevdirildi, yâ Rasûlallah:

1. Sizin mübarek yüzünüze bakmak...

2. Yolunuzda malımı harceylemek...

3. Benim kızımın --Hazret-i Aişe Vâlidemiz-- sizin nikâhınızın altında bulunması..."

Hazret-i Ömer RA da demiş ki:

"Bana da üç şey sevdirildi:

1. (El'emrü bil ma'rûf) İyiliklerle emretmek...

2. (Ven nehyü anil münker) Kötülüklerden men etmek...

3. Bir de, eski esvab giymek..." demiş.

Yeniyi de sevmezmiş. Hattâ halife-i mü'minîn olmuş. Reis-i cumhur yâni... Üstündeki entarinin kaç yerinde yırtığı varmış; çubuklarla tutturulmuş. Sonra Acemistan fetholunmuş, ganimet çok gelmiş. Çok ganimet gelince, ordan da bir şeyler bunun hissesine düşmüş. Demişler:

"--Artık elçiler geliyor dış memleketlerden... Onlara lâyık oturacak bir yer de yok... Elçilere mahsus bir ev yapalım!.. Sana da bir esvab yapalım! İslâmın halifesi, elçilerin karşısına böyle perişan bir halde çıkmasın!"

Ama, bunu söylemeye kimse cesaret edip de, gidip diyemiyor. Ennihâyet kızı Hafsa'ya yalvarmışlar; o deyivermiş.

"--Rasûlüllah'ın yapmadığı şeyi ben nasıl yaparım?.. Onun yanında imkân yok muydu yapmağa bunları?.. Olmaz!.." demiş. Orda bulunanların hepsini ağlatmış. Onun için, fakirliği sevmek de onun şânındanmış.

Hazret-i Osman RA:

"--Yâ Ömer, doğru söyledin! Ben de üç şeyi seviyorum:

1. (İşbâul cîân) Açları doyurmak...

2. (Ve kisvetül uryân) Çıplakları giydirmek...

3. (Ve tilâvetül kur'ân) Kur'an okumak..."

Hazret-i Ali Kerremallahu Vecheh de demiş ki:

"--Doğru söyledin yâ Osman! Ama, benim de var sevdiğim:

1. Misafirlere hizmet etmeyi severim.

2. Sıcak günlerde oruç tutmayı severim.

3. (Ved darbu bis seyf) Düşmanların kafasını kesmeyi severim.

Cebrâil AS gelmiş. Demiş:

"--Beni Cenâb-ı Hak yolladı. Ben de dünya adamlarından olsaydım; bana da sorun bakayım, ne severdim?.."

"--Söyle bakalım!.." demişler.

Demiş:

1. Şaşıranları, sapıkları irşad ederdim, hak yola çevirirdim.

2. (Ve müvânesetil gurâbâil kànitîn) Geceleri ibadet eden gariplerle dost olurdum.

3. Ehl ü iyâli çok olup da zarûrette olanlara yardım ederdim." demiş.

Cenâb-ı Hak da buyurmuş:

"Ben de üç şeyi severim:

1. (Bezlül istıtâah) Gücünün yettiği kadar çalışmak...

2. (Vel bükâü inden nedâmeh) Pişmanlık zamanında ağlamak...

3. (Ves sabru indel fâkah) İhtiyaç zamanında da sabretmek..."

Bazı kimseler de söylemişler ki:

1. (Men iğtasame biaklihî dalle) Aklıyla hareket edenler şaşırır, dâimâ pişman olur.

Evvelki akşam radyodan dinlediydim: "Her şey akılla yapılır." diyor, bir çok da deliller getiriyor. Fakat, o akıl bu akıl değil... Herkesin kendi kafasındaki akılla olursa, kıyamet çoktan kopar. O akıl kâmilleri aklı; peygamberlerin aklı, velîlerin aklı... Kâmil akıl, pislenmemiş akıl, tertemiz akıl... Yoksa bizim akıllara kalırsa, her zaman işte, istediğimiz gibi yaşamaya aklımız erer; başka şeye ermez ki!..

Onun için, aklıyla hareket eder şaşırır yolunu... Kitaba bak!.. Kitap râzı oluyorsa, ne âlâ... Değilse, o aklı bırak bir tarafa!..

Şimdi bir anne gelmiş. Oğlu bir kızı sevmiş. "Ama hocaefendi, elini öpeyim, ayağını öpeyim; benim çocuğa bir şey yazıver de kız ona nasib olsun!.." Saçma saçma laflar... Ne kadar nasihat ettim; duymuyor, ille bir şeyler yapar mısın diyor.

2. (Ve men istağnâ bimâlihî) Her kim malına güvenir de, ben kimseye muhtaç olmayacağım derse; o da elinden gider.

3. (Ve men azze bimahlûkın zelle) Etrafındaki insanlarla izzetleniyorsa; kabilesiyle, eşleriyle, dostlarıyla... O da yakın zamanda zelil olur."

Görünen hadiseler yâni, bunları hep gördük.

Bazı hükemâ buyurmuş ki:

(Semeretül ma'rifeh, selâsü hısâlin) "Ma'rifetin meyvaları üçtür:

1. (Elhayâü minallah) Allah'tan hayâ...

2. (Vel hubbü fillâh) Allah için sevmek...

3. (Vel ünsü billâh) Allah ile dostluk..."

Sallahu Aleyhi ve Sellem buyurmuş ki:

1. (Elmuhabbetü esâsül ma'rifeh) "Ma'rifetin kökü sevmedir. Allah'ı sevmek...

2. (Vel iffetü alâmetül yakîn) İffet de yakınlık alâmetidir. İffet, hayânın bir eşi...

3. (Ve re'sül yakîn, ettakvâ) Hakka yakın olmanın da başı takvâdır. Takvâsı olmayan insan, hakka yakın olamaz!.. (ver rıdâ bitakdîrillâhi teâlâ) Allah-u Teâlâ'nın takdirine de rızâdır."

Süfyân ibn-i Uyeyne RA diyor ki:

1. (Men ehabballàh, ehabbe men ehabbehullàh) "Her kim Allah'ı seviyorsa, Allah'ın sevdiklerini de sever.

2. (Ve men ehabbe men ehabbehullah) Her kim Allah-u Teâlâ'nın sevdiğini seviyorsa; (ehabbe mâ ehabbe fillâh) sevdiğini de Allah için sever.

3. (Ve men ehabbe mâ ehabbe fillâhi teâlâ, ehabbe en lâ ya'rifehün nâs) Her kim sevdiklerini Allah için seviyorsa; o da kendisinin insanlar tarafından bilinmesini istemez."

Allah'ı seven, Allah'ın sevdiğini seven, Allah'ın sevdiğini de Allah için seven, kendisinin insanlar tarafından bilinmesini de istemez!.. Çünkü, rahat vermezler. Kadının benim başıma musallat olduğu gibi, herkes gelir musallat olur.

Peygamber SAS buyurmuş ki:

(Sıdkul muhabbeti fî selâs) "Muhabbetteki sadakat, doğruluk; hakîkaten seviyorsa onu, üç şeyle belli olur:

1. (En yahtâra kelâme habîbihî alâ kelâmi gayrihî) Allah'ın kelâmını başkalarının kelâmına tercih eder."

Hakkın kelâmı dururken, başkalarıyla konuşmayı istemez. Kur'an var... Okuyacaksan oku böyle... Başkalarıyla konuşmaktan ne çıkar?

2. (Ve yehtâra mücâlesete habîbihî alâ mücâleseti gayrihî) "Allah-u Teâlâ'nın sevdikleriyle oturur, başkalarıyla oturmaz."

3. (Ve yehtâra ridà habîbihî alâ ridà gayrihî) Başkalarının râzı olacağı şey üzerinde değil de, dostunun râzı olacağı şey üzerinde durur. Hakkın istediği gibi hareket eder."

Başkalarının rızâsını istemektense, Allah'ın rızâsını istiyor. Başkasını memnun edeceğim ama; Allah memnun olmazsa, o memnun olmuş ne fayda bana?.. Allah'ı râzı etmek, Allah'ı memnun etmek her şeyden üstün...

Her kim, "Başkaları darılacakmış... Darılsın varsın; yeter ki, Allah benden râzı olsun!" diyor, yaptığı işi ona göre yapıyorsa; Allah-u Teâlâ onun her işine kefildir, onu muhafaza eder, müdafaa eder.

Fakat kim ki, "Şu insanları memnun edeyim de, Allah bana darılırsa darılsın..." diyor. Ama, Allah-u Teâlâ'nın rızâsı yok bu işte... O da aç susuz gider.

Vehb ibn-i Münebbih'den:

"--Tevratta yazılıdır ki:

1. (Elharîsu fakîrun ve in kâne meliked dünyâ) Harîs her zaman fakirdir, isterse dünyaya mâlik olsun...

2. (Vel mutî', mutâun ve in kâne memlûken) Mutî köle de olsa, Allah-u Teâlâ'ya itaat ettiğinden dolayı, Allah-u Teâlâ onu mahrum bırakmaz!

3. (Vel kàniu ganiyyün) Kanâat eden dâimâ zengindir. (ve in kâne câian) Aç da olsa, kanaati sayesinde zengin olur."

Bazı hukemâ da demiş ki:

1. (Men arafallahe lem yekün lehû mea halkı lezzetün) "Allah'ı tanıyan ve Allah Celle ve A'lâ'yı bilen, halk ile hiç bir lezzet alamaz. Halkın muhabbetinden, hareketlerinden, şusundan, busundan hiç bir lezzet alamaz!

2. (Ve men arafed dünyâ lem yekün fîhâ rağbetün) Her kim dünyayı tanısa, dünyaya hiç rağbet etmez. Çünkü sadakati yok, herkesi götürüyor. Ne yapalım, kimse bırakmıyor burda... Vakti gelince alıp gidiyor.

3. (Ve men arafe adlallahu teâlâ, lem yetekaddem ileyhil hasmâü) Her kim de Allah'ın adaletini bilirse, onun karşısına hiç bir hasım çıkmaz!" Kendisine düşman etmez kimseyi ki, ondan bir hasım çıksın da bunu dâvâ etsin...

Boynuzsuz koyunun boynuzludan hakkını alacağı günü anlayan adam, başkasının hakkına tecâvüz etmez. Onun için kendisinden, çıkıp da, "Benim de bunda bir hakkım var!" diyen bulunmaz.

Zünnûnil Mısrî Hazretleri de şöyle diyor:

1. (Küllü hâifin hâribün) "Her Allah'tan korkan, dünyanın nimetlerinden kaçar.

2. (Ve küllü râğıbin tàlibün) Her cenneti isteyen de ona talibdir.

3. (Ve küllü ânisin billâhi müstevhışün an nefsihî) Allah'ı sevenler, Allah'la dostluk edenler nefsinden korku üzerindedirler ki, bu dostluk bozulmasın!.."

Yine şöyle demiş:

1. (El'ârifü billâhi teâlâ esîrün) [Ârif-i billâh olan kimse esirdir.

2. (Ve kalbühû basîrun) Kalbi basiretlidir.

3. (Ve amelühû lillâhi kesîrun) Allah için de ameli çoktur.]

Yine şöyle demiş:

1. (El'ârifü billâhi teâlâ vefiyyün) "Ârif-i billâh olan, sözünde durur, vefâ sahibidir.

2. (Ve kalbühû zekiyyün) Kalbi zekîdir.

3. (Ve amelühû lillâhi zekiyyün) Ameli de tertemizdir."

Ebû Süleymân-ı Dârânî Hazretleri diyor ki:

(Aslu külli hayrin fid dünyâ vel âhireh) "Dünyada ahirette bütün hayırların aslı:

1. (Elhavfü minallah) Allah'tan korkmaktır. Allah'tan korkmuyor musun?.. Olmaz!..

2. (Ve miftâhud dünyâ eşşebeu) Dünyanın anahtarı tokluktur.

3. (Ve miftâhul âhireti elcûu) Ahiretin anahtarıda açlıktır."

Elhamdü lillâh, Cenâb-ı Hak ramazanı veriyor da, ramazan sayesinde biraz açlığın kıymetini anlıyoruz.

Denilmiş ki:

1. (El'ibâdetü hırfetün) İbadet bir sanattır. (ve hânûtühâ, elhalvetü) Onun dükkânı yalnızlıktır. Hani sanatın bir dükkânı olacak ya; ibadetin dükkânı da halvettir. Yoksa böyle halkın arasına karıştın mıydı, ibadetin tadını kaçırırlar elinden...

2. (Ve re'si mâlühâ ettakvâ) Bunun sermâyesi de takvâdır. İbadet sanat, satılacak yerleri halvet, sermâyesi de takvâdır.

3. (Ve ribhuhâ elcenneh) Kazancı da cennettir."

Mâlik bin Dînar demiş ki:

(Ahsin selâsen biselâsin hattâ tekûne minel mü'minîn) Üç şeye üç şeyle iyilikte bulun, tâ ki mü'minlerden olasın:

1. (Elkibre bit tevâdu') Kibrin mukabilinde tevâzu...

2. (Vel hırsa bil kanâah) Hırsın mukabilinde kanaat...

3. (Vel hasede bin nasîhah) Hasedin mukabilinde nasihat...


DÖRTLÜ BAB

Ebû Zer RA var ya, ona Cenâb-ı Peygamber diyor ki:

1. (Yâ ebâ zer, ceddidis sefîneh) "Ey Ebâ Zer, gemini yenile; (feinnel bahra amîk) çünkü, gideceğin deniz çok derin bir denizdir. Eski gemiyle gidilmez o denize, gemini yenile!..

2. (Ve huziz zâde kâmilen) Katığını, erzakını gemiye doldur; (feinnes sefere baîd) gideceğin yer uzak bir yoldur. Öyle az bir şeyle gidersen, orda aç kalırsın.

3. (Ve haffifil hımle) Yükünü de hafif et; (feinnel akabete keûdün) çünkü, çok yokuş yollardan geçeceksin. Ağır yükle, o yokuş yolda çıkamazsın.

4. (Ve ahlisil amel) Amelini de hâlis et; (feinnen nâkıde basîrun) çünkü, Allah seni görüyor.

Allah cümlemizi affetsin... Tevfikàt-ı samedâniyyesine mazhar etsin... Bu nasihatları dinlemek kolay da, bunları tutmak ve onlarla amel etmek mes'eledir.

Dünyanın da şerrinden muhafaza etsin... Dünyaya ait olan şeyler ağırlık... Bu kadar ticaretin var, bu kadar sanatın var, bu kadar işlerin var... Bunların altından çıkabilmek kolay bir şey değil yâni... Yarın Azrâil geldi miydi, dinlemez bunların hiç birisini... "Benim bu fabrikam var, bu kadar işlerim var... Bu kadar amelem var; bunlara paralar vereceğim, şu edeceğim, bu edeceğim..." Hiç birisini dinleyen olmaz. Onun için hesabını güzel tut, her şeyi güzel yap ki, Azrâil geldiği vakitte sıkıntı çekmeden, güzelce gidersin.

Cenâb-ı Hak rızâsına muvafık ameller nasib etsin cümlemize... Bu mübarek aydaki emeklerimiz boşa gitmesin... Cennet ve cemâliyle de cümlemize ihsân etsin inşaallah...

El-Fâtiha!..

6. 10. 1974 / 20 Ramazan 1394

(Öğleden sonra)