TEBLİĞ VE RADYO
Bismillâhir rahmânir rahîm.
Elhamdü lillâhi rabbil àlemîn... Hamden kemâ yenbağî licelâhi vechihî ve liazîmi sultànih... Ves salâtü ves selâmü alâ hayra halkıhî seyyidinâ muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû biihsânin ecmaîn...
Çok değerli misafirlerimiz! Açılışımıza şeref verdiniz. Allah da sizi dünyada ahirette rahmetine mazhar eylesin... İki cihanda müşerref eylesin... İki cihanda aziz ve bahtiyar eylesin...
Dünya hayatı imtihandır. Hepimiz burada bir imtihan geçiriyoruz. Allah'ın rızâsına uygun bir şekilde ömrünü sürüp bu imtihanı başaranlar ahirette taltif olunacak; imtihanı kaybedenler de Allah'ın emrini dinlemediklerinin pişmanlığı içinde, Allah'ın azabına mâruz olacaklar. Allah-u Teâlâ Hazretleri bizi rahmetine erenlerden, azabından mahfuz ve baîd ve berî olanlardan eylesin... Cennetiyle cemâliyle cümlemizi müşerref eylesin...
Hiç şüphesiz ki, Allah-u Teâlâ Hazretleri'nin rızâsını kazanmak için bir müslümanın yapacağı hayırlar çok çeşitlidir. Hayır yolları sayılamayacak kadar çoktur. Fakat hayırların içinde en kıymetlileri, sevabı en çok olanları, te'siri en geniş olan, faydası en fazla olanıdır. Bu bakımdan, Allah'ın rızâsını kazanmak için yapılan çalışmaların en şereflisi, en sevaplısı, en kıymetlisi irşad, ta'lim ve tebliğ hizmetidir. İlim yolu cennet yoludur. İlim, alim ve müteallim cennettedir.
Peygamber SAS Efendimiz'in risâletinin asıl ağırlık noktası tebliğdir.
(İn aleyke illel belağ) "Ey rasûlüm, senin vazifen tebliğ etmektir!" buyrulmuştur Kur'an-ı Kerim'de... Onun için Allah'ın (CC) emirlerini, Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ SAS Efendimiz'in sünnet-i seniyesini --ki, o da Allah'ın vahy-i gayrimetlüvvüdür-- insanlara duyurmak vazifesi, sevapların en büyüğüdür.
Bu sevaplar, bu sevaplı çalışmalar mürşid-i kâmillerle, hocaefendilerle, vâiz efendilerle, müderris efendilerle camilerde, medreselerde, ilim ve irfan meclislerinde yapılmaktadır. Amma, bir ilim meclisi ne kadar geniş olursa olsun, sahası mahduttur, alanı hudutludur. Allah'a hamd ü senâlar olsun ki, medeniyetin imkânlarını Allah bizlere İslâm yolunda kullanmayı nasib ediyor.
Bir radyo ile tebliğ yaptığınız zaman, Allah'ın ayetlerini, Peygamber Efendimiz'in hadis-i şeriflerini, İslâm'ın hakîkatlerini söylediğiniz zaman, sohsuz fezâya açılıyor tebliğiniz... Melekler duyuyor, dağların ötesindeki insanlar duyuyor. Camiye gelemeyen insanlar duyuyor ki, camiye gelemeyen insanlar bizim için çok önemlidir.
Camiye çeşitli sebepten gelemez. Kadınlar gelemez; çoluk çocuğu kalabalıktır, bakması lâzımdır, çocuğunu bırakacak kimsesi yoktur, evinden ayrılamaz. En mâsum sebep budur. Bunun dışında, utandığı için gelemeyen vardır. Benim camiye camiye liyakatım yoktur diye gelemeyen vardır. Kendisini temiz görmediği için gelemeyen vardır. Binâen aleyh, tebliğe, irşada en çok muhtaç olan insan, irşad ve tebliğin kaynağından en uzak olan insandır. Onlara irşadı götürmek için bu çok güzel bir vasıtadır.
Radyo fevkalâde güzel bir vasıtadır, televizyon fevkalâde güzel bir vasıtadır, büyük bir başarıdır. Alettir; hayra kullanılırsa büyük sevap olur, şerre kullanılırsa korkunç bir silâhtır, şerre vasıta olur. Allah-u Teâlâ Hazretleri bize, bu imkânları kullanmakta yardım eylesin, tevfikını refik eylesin...
Böyle bir yayınla, kadın mutfakta çalışırken, sizin irşad ve tebliğ malzemenizi dinleyebiliyor. Bir şoför, arabasını sürerken dinleyebiliyor. Bir otobüs şoförü şuurluysa, mahsustan radyonun orasını açıyor, kırk kişiye, kırkbeş kişiye yol boyunca cami hayatı yaşattırıyor, cennet hayatı yaşattırıyor. Tarlada dinlenebiliyor, mahalle arasında dinlenebiliyor, köyde dinlenebiliyor. Pilli radyolar var, cereyanlı radyolar var... Hâsılı şâhâne bir hizmet, çok geniş imkânı var... Çok geniş insan kitlelerine hitab etme imkânını bulabiliyorsunuz ve böylece hitab sahası geniş olduğundan, fayda sahası çok olduğundan hizmetlerin en büyüğü oluyor.
Biz sanıyorduk ki, televizyon çıktığı zaman radyoların hükmü geçmiştir, devri kapanmıştır. Fakat tecrübe ile gördük ki, radyonun müstesnâ bir kullanma alanı var... Televizyon bazı yerlerde onun yerine geçemiyor. Meselâ, taksi şoförünün yanında televizyon olmuyor; ona mı baksın, yola mı baksın?.. Bazı yerlerde olmuyor, olmayan yerler var... İşyerinde olmayabiliyor. Ama radyo, wolkman'ini beline bir takmış olan bir delikanlının kulaklığından, sokakta yürürken bile onun kulağına gelebiliyor.
Onun için, çok mühim bir hizmettir. Radyo çok önemli bir tebliğ ve irşad vasıtasıdır, ta'lim vasıtasıdır, İslâm'ı yayma vasıtasıdır. Bu sebeple bizler, Türkiye'nin her şehrinde, her bölgesinde, her beldesinde bu hizmetin faaliyette olmasını temenni ediyoruz. Bu hizmetler organize olduğu zaman, yapıldığı zaman, İslâm lehine çok büyük faydalar olacağını tecrübeyle kendimiz gördük. Başkalarına da bildiriyoruz ki, bu güzel bir hizmet vasıtasıdır, bundan çok büyük faydalar hası oluyor; onlar da bu hizmetlere katılsınlar!..
Ben aciz kardeşiniz, duanıza muhtaç kardeşiniz, emekli üniversite profesörüyüm. İlkönce müftü efendilerin izinleriyle camilerde vaaz ediyorduk. Ama camiler yetmiyor. Üçbin kişi beşbin kişi geliyor, bir kısmı geri gidiyor. Camiler mü'minlerin coşkunluğuna kâfi gelmiyor. Cuma günleri sokaklara taşıyor müslümanlar... Kartonları alıyorlar, kartonların üstünde namaz kılıyorlar. Paltosunu çıkartıyor, paltosunun üstünde namaz kılıyor. Camiler yetmiyor.
Onun için kubbesi çok yıldızlarla donanmış olan bir büyük caminin altında bu tebliğin yaplması lâzım; bu da fezâdır. İşte fezânın altındaki yeryüzü müslümanlar için tahûr kılınmıştır, bir de mescid kılınmıştır. Hem temizdir, hem temizleyicidir, --teyemmüm için-- hem de ibadethânedir.
Onun için bizim kubbemiz gökyüzü, zinetleri yıldızlar, halımız da yeryüzü... İrşad çalışmalarımız da, sesimiz de elektromanyetik dalgalara yüklenmiş irfan dalgaları...
Allah-u Teâlâ Hazretleri çalışanlardan râzı olsun... Bu işin tahakkukuna emeği geçenleri biliyorum, belki isimlerinin ortaya çıkmasını da istemezler; çünkü onlar Mevlâlarından ecir ve rahmet, lütuf ve nimet bekliyorlar, kuldan alkış beklemiyorlar. Sa'yleri meşkûr olsun... Allah-u Teâlâ Hazretleri hizmetleri dâim eylesin... Cümlemizi yolunda dâim, zikrinde kàim eylesin... Sevdiği kullar eylesin...
Çalışmalarımızla İslâm'ı dünyanın her yerine yaymaya bizleri muvaffak eylesin... Ezanların susturulduğu, minarelerin yıkıldığı, camilerin bombalandığı yerlerde yeniden minareler dikmek, yeniden camiler yapmak nasib eylesin... Elimizden nice ehl-i gaflet ve cehâletin imana gelmesini, hidâyete ermesini nasib eylesin... Allah-u Teâlâ Hazretleri'nin dini yeryüzüne hakim oluncaya kadar;
(Litekûne kelimetullàhi hiyel ulyâ) Allah'ın Lâ ilâhe illallah bayrağı en yüksek yere dikilinceye kadar en güzel hizmetleri yapmaya Allah bizi muvaffak eylesin... Bayrağı papalığın kubbesine dikmeyi nasib eylesin...
Esselâmü aleyküm ve rahmetullah!..
5. 5. 1995 İrfan FM Açılış - MALATYA