Mehmed Zahid Kotku (rh.a)

BERAT GECESİ KONUŞMASI

Esselâmü aleyküm!..

--Estağfirullàh!.. (25 defa)

Estağfirullàh el-azîm elkerîm ellezî lâ ilâhe illâ hû, elhayyel-kayyûme ve etûbü ileyh... Ve es'elühüt-tevbete vel-mağfirete vel-hidâyete lenâ innehû hüvet-tevvâbür-rahîm... Tevbete abdin zàlimin linefsihî, lâ yemlikü linefsihî, mevten ve lâ hayâten ve lâ nüşûra...

(Allàhümme ente rabbî, lâ ilâhe illâ ente halaktenî, ve ene abdük, ve ene alâ ahdike ve va'dike mesteta'tü, ezü bike min şerri mâ sana'tü ebûü leke binîmetike aleyye ve ebûü bizenbî, fağfirlî fe innehû lâ yağfiruz-zünûbe illâ ente.)

Allàhümme entel-melikü lâ ilâhe illâ ente sübhàneke ve bihamdik, ente rabbî ve ene abdük, zalemtü nefsî va'tereftü bizenbî, fağfirlî zünûbî cemîan feinnehû lâ yağfiruz-zünûbe illâ ente.

(Vehdinî liahsenil-ahlâk, lâ yehdînî liahsenihâ illâ ente, vasrif annî seyyiehâ lâ yasrifü annî seyyiehâ illâ ente, lebbeyke ve sa'deyke vel-hayru küllühû fî yedeyke, veş-şerru leyse ileyke ene bike ve ileyke, tebârekte rabbenâ ve teàleyte nestağfiruke ve netûbü ileyk.)

(Allàhümmağsil annî hatàyâye bimâis-selci vel-bered, ve nakkı kalbî minel-hatàyâ kemâ yünakkas-sevbül-ebyadu mined-denes, Allàhümme bâid beynî ve beyne hatàyâye kemâ bâadte beynel-meşrikı vel-mağrib.)

--Fâtiha-i şerîfe meal-besmele-i şerîfe!..

......................................

--Beşer salevât-ı şerîfe!..

......................................

--Üçer Elem neşrahleke-i şerîf meal-besmele!..

......................................

--Onar İhlâs-ı şerîf meal-besmele!..

......................................

--Fâtiha-i şerîfe meal-besmele-i şerîfe!..

..................................................................

--Beşer salevât-ı şerîfe!..

......................................

Fa'lem ennehû: "Lâ ilâhe illallah" (10 defa)

Muhammedür-rasûlüllàh, sallallàhu aleyhi ve sellem.

"Allàààhümme salli alâââ, seyyidinâââ, muhammedinin-nebiyyil-ümmiyyi ve alâ... Âââlihî, ve sahbihî, ve sellim." (3 defa)

Berat duasını okuyalım beraber, yine:

"Allàhümme... in künte.... ketebte... ismî... fî dîvânis-süedâi.... fesbüthü... Ve in künte... ketebte.... ismî... fî dîvânil-eşkıyâi.... femhuhû!... Vektübnî.... fî dîvânis-süedâi... Ve inneke.... kulte.... fî kitâbikel-kerîm: "Yemhullàhu mâ yeşâü... ve yüsbitü... ve indehû... ümmül-kitâb..."

--Âmîn!..

Sübhàne rabbiyel-aliyyil-a'lel-vehhâb... Elhamdü-lillâhi hakka hamdihî, ves-salâtü ves-selâmü âlâ hayra halkıhî muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn...

Allàhümme rabbenâ, ya rabbenâ, tekabbel-minnâ, inneke entes-semîul-alîm... Fetüb aleynâ, ya mevlânâ, inneke entet-tevvâbür-rahîm... Vehdinâ ve veffiknâ ilel-hakkı ve ilen-necâti ve ilâ tarîkın müstakîm... Bifadlıke, ve cûdike, ve keremike, ya ekremel-ekremîn, ve yâ erhamer-râhimîn!..

Yâ Rabbi!.. Bu okuduklarımızdan hasıl olan sevapları, sevgili Peygamber Efendimiz SAS Hazretleri'nin, ve bütün peygamberân-ı izâm hazerâtının; evlâd, ezvâc, ashàb ve etba'larının; ve bu ana kadar geçmiş bil-cümle mü'minîn, mü'minât ve meşayih-ı izâmımızın ruhlarıyla beraber; Ebûbekr-i Sıddîk, Ömerül-Fâruk, Osmân-ı Zinnûreyn, Aliyyül-Mürtezà, vebnâhümâ vel-Fâtıma, ve sâir ezvâc-ı tàhirât vâlidelerimizin ruhlarıyla beraber; Selmân-ı Fârisî'den bu ana gelinceye kadar geçen bütün meşâyihımızın ruhlarına ayrı ayrı hediye eyledik, Mevlâ vasıl eyleye....

Cümlesinin ruhlarını mesrûr, kabirlerini pür-nûr, makamlarını âli, derecelerini yüksek eyleyip, seyyiatlarımızı ve seyyiatlarını da hasenâta tebdil eyleye...

Biz dahi onlar gibi bu dar-ı dünyadan göç vakti gelince, cümlemize az ağrı, âsân ölüm, kâmil bir iman ile ve buyurun:

"--Eşhedü en lâ ilâhe illallàh, ve eşhedü enne muhammeden abdühû ve rasûlüh."

Bu akşamki Berat hürmetine bir dahi:

"--Eşhedü en lâ ilâhe illallàh, ve eşhedü enne muhammeden abdühû ve rasûlüh."

Aşk ile bir dahi:

"--Eşhedü en lâ ilâhe illallàh, ve eşhedü enne muhammeden abdühû ve rasûlüh." kelime-i tayyibe-i münciyesini de, can ü yürekten söyleye söyleye çene kapayıp göz yummayı Mevlâ cümle ümmet-i Muhammed'e, bizlere de nasîb ü müyesser eyleye...

Allàhümmec'elnâ minet-tevvâbîn... Vec'alnâ minel-mütetahhirîn... Vec'alnâ min ibâdikes-sàlihîn... Vec'alnâ minellezine lâ havfün aleyhim ve lâ hüm yahzenûn...

Allàhümmehdinâ min indik... Ve efıd aleynâ min fadlik. Ve esbiğ aleynâ min rahmetik... Ve enzil aleynâ min berekâtik...

Ve belliğillahümme ilâ rûhul-merhûm, vel-mağfûr, vel muhtâcü ilâ rahmeti rabbihil-gafûr Hàlid ibn-i Zeyd Ebû Eyyûb el-Ensàrî Hazretleri'nin ruhu ile, bil-umum ashàbı güzîn rıdvânullàhi teàlâ aleyhim ecmaîn hazretlerinin ruhlarına; selâtîn-i mâzıyyenin de ruhlarıyla beraber İskender Paşa'nın ruhu ile, bil-umum ashab-ı hayrâtın da ruhlarına; bâhusus, hàzırûn ve cemaat kardeşlerimizin, geçmişlerimizin ve geçmişlerinin ruhlarına ayrı ayrı hediyye eyledik, Mevlâ vasıl eyleye... Bu mübarek gece hürmetine Cenab-ı Hak, cümlemizi ve cümle geçmişlerimizi mağfûrîn zümresine ilhak eyleye....

Allàhümmec'alnâ minet-tevvâbîn... Vec'alnâ minel-mütetahhirîn.... Vec'alnâ min ibâdikes-salihîn... Vec'alnâ minellezîne lâ havfün aleyhim ve lâ hüm yahzenûn...

Allàhümmehdinâ min indik... Ve efid aleynâ min fadlik... Ve esbiğ aleynâ min rahmetik... Ve enzil aleynâ min berekâtik...

Allâhümme innâ nes'elüke temâmen-ni'meh... Ve devâmel-àfiyeh... Ve hüsnel-hàtimeh...

Fâtiha demeden evvel, kardeşimin vaazında söylediği... Güzel tercümanlık yaptı bana, eksik olmasın... Şimdi biz bir vücuduz değil mi?.. Elimizi kolumuzu ayırsalar, sen de şöyle bir kenarda dur deseler neye benzeriz?.. Hiçbir şeye benzemeyiz. Hele kafamızı, kulaklarımızı, burunlarımızı alırsak, hiçbir şeye yaramayız.

Mü'minler (kel-cesedil-vâhid) hepsi bir cesed gibidir, bölünemez. Bölünmesine imkân yoktur. Bugünkü bölünme, bizim kolsuz bacaksız kalışımızın alâmetidir. Kolsuz bacaksız insanın hali neyse, bugünkü halimiz de ondan ibarettir. Allah hepimizin kusurunu affetsin...

Şimdi burada gelip de, yüzümüzü kıbleye çevirmek kolay iş... O umûmî... Herkes dönüyor ya, ben de döneceğim tabiatıyla... Ama, gönlü Allah'a çevirmek mes'ele!.. Allah'a gönül veren insan ayrılmaz; çünkü kardeşiz. Mü'minler kardeş yâni... Kardeş kardeşten nasıl ayrılır?.. Kardeş kardeşi nasıl öldürür?..

Allah hepimizi affetsin... Bu mübarek gece hürmetine bize iz'an, akıl, fikir ihsan buyursun... Gittiğimiz yolu bilen, ne için yaşadığımızı bilen, nasıl ahirete gideceğimizi düşünen bahtiyarların arasına, bizleri de ilhak eylesin...

Söylenecek tabii çok söz var ama, kâfidir bu kadarı inşallah! Allah cümlemizi bu mübarek gece hürmetine affeylesin... Başka ne diyeceğiz? Başka diyeceğimiz de yok... Bu affa mazhar olursak ne mutlu bize... Ama bugün affoluruz, affeder Allah... Yarın?.. Yarın yine eski tas, eski hamam olacaksak...

Nasıl ki Ramazanda, camilerimiz doluyor elhamdü lillâh... Bayram geldikten sonra, sanki biz değilmişiz o?.. Cami, cemaat yine eskisine kalıyor. Bir tane, iki tane kapabilirsek ne mutlu... O bile bulunmuyor. Allah hepimize intibahlar nasib etsin... Yâni çok mühim ders... Çok mühim bir ders... Gönlün Allah'a verilmesi lâzım!.. Gönlün Allah'a...

Bu dünyada zengin olmak kolay iş, n'olacak. Bugün söylediğim gibi, yirmibeş milyon liraya bir kat... Bana birisi dedi ki, elli milyona da var. Elli milyon liraya kat oluyor, delilik bu!.. Delilik....

Bizim kardeşlerimiz köylerde nasıl oturuyor? Kendilerinin yaptığı birer ev var, belki yüzbine malolmaz bile... Bizim onlardan ne farkımız var?.. Kıyamete kadar yaşayacak mı, bu yaptığımız evler, yâhu?.. Biz de öyle basit bir ev yapalım da, gâvurlara el açıp da bize para verin diyeceğimize, bu paralarımızı çalıştıralım memleket namına, millet namına... Gâvurun vereceğinden yüz misli fazla olur, bu para... Fakat, bunları taşlara veriyoruz, dikiyoruz o taşları... Sonra da, o taşlardan fayda bekliyoruz. Çok yazık!..

Şimdi bir adam var, resim gezdiriyor etrafında... Kardeşlerimize de veriyor da, "Bu resme bakın da, beni bilin, beni şeyh tanıyın!" diyor. Hiç akıl yok!.. Put bu!.. Biz putçu muyuz yâhu?.. Biz gâvur muyuz puta tapacak?.. Bu, puttan ibarettir bu resim.

İnsanda can var, putta can var mı?.. Resimde can var mı yâni?.. Resimde can yok da, o resime nasıl bakınır da insan, resimden ne anlar? Resim insanı nesini gösterir?.. Hiçbir şeyini göstermez. Peygamber SAS'in resmi mi var?.. Ama hepimizin gönlünde nasıl yaşar.

Binâen aleyh, Peygamberimiz'i nasıl tanırız?.. Onun hilyesi var işte, büyükler gösteriyorlar; Peygamber böyleydi diyerekten, ahlâkı böyleydi diyerekten... Giyimi böyleydi, yiyişi böyleydi, şecaati böyleydi, sabrı böyleydi, efendim cömertliği böyleydi... Haaa... Cenab-ı Peygamber böyle haa?.. Resimden bunu anlayabilir misin?.. İmkânı yok..

Allàhümme innâ nes'elükel-afve vel-àfiyeh... Fid-dîni ved-dünyâ vel-âhireh... Teveffenâ müslimîn, ve elhıknâ bis-sàlihîn... Teveffenâ müslimîn, ve elhıknâ bis-sàlihîn... Teveffenâ müslimîn, ve elhıknâ bis-sàlihîn... Teveffenâ müslimîn, ve elhıknâ bis-sàlihîn...

Şurada iyi dikkat edilecek bir şey var:

(Fedhulî fî ibâdî. Vedhulî cennetî.) "Evvelâ benim iyi kullarımın arasına girin de, cennetime öyle girersiniz!" buyruluyor. İyi kulların arasına girmeden, cennete girmek mümkün değil... Evvelâ şart; iyi kulların arasın girecek, o iyiliği sen de kazanacaksın! O iyiliklerin sahipleriyle cennete beraber gireceğiz inşallah...

Allah hepimizi affetsin de, bu iyiler zümresine cümlemizi ilhak buyursun ve mübarek beratımızı da kabul etsin... Bizi de, bu beratları eline temiz olarak verilmiş kullarından eylesin ve bunu muhafaza eden kullarından etsin...

Şimdi, bu kardaş yine çok güzel söyledi de: Namaz kılmak, beş vakite mahsus bir ibadet.. Yarımşar saatten ikibuçuk saat eder, abdestiyle beraber... Fakat, 24 saat var günde... Bu 24 saat gönlümüzden Allah çıkmayacak! Her anımızda, --vukf-u zamânî diyerekten büyüklerimizin dediği-- bütün an, huzur içerisinde Allah ile beraber olacağız. Allah'ın bizimle olduğunu bileceğiz.

(Efdalül-îmân, en ta'leme ennallàhe meake haysü mâ künte.) "İmanın efdali, nerede olursan ol Allah'ın seninle olduğunu bilmendir."

Bunu unutur insan tabii.. Buna çalışmak lâzım!.. Nasıl ki bir sanata çalışıyor insan; bir sene, üç sene, beş sene... Ondan sonra usta oluyor. E, buna hemen usta desek, "Oğlum bunu böyle dürteceksin!" desek, dürtemezsin! Ne derler ona, bir eğeyi bile dürtemezsin söylemekle... Rendeyi yürütemez söylemekle... Tâlim edecek onu... Zaman itibarıyla da alıştıracak elini... Yoksa, tahtayı da bozar, demiri de bozar.... Binâen aleyh bunun böyle olması, öğrenilmesi lafla olmaz.

Bayezid-i Bestâmî diyor ki, "Ben otuz sene çalıştım!" diyor. Otuz sene.... Biz altmış sene çalışsak yine boş!.. Çünkü, bizde lokmanın temizliğinde şüphe var. Helâle dikkat etmiyoruz.

Allah affetsin... Yeter bu kadarcık... Allah mübarek etsin inşâallah...

Esselâmü aleyküm!..

27 Haziran 1980 - İskenderpaşa