Mehmed Zahid KOTKU (Rh.A)
NEFSİ TEMİZLEMEK
Esselâmü aleyküm!..
Muhterem kardeşler!..
Peygamber SAS Hazretleri'nin, bir buyruğunun açıklaması. Rasûlüllah SAS buyurmuşlar ki:
"--Sokaklarda halka ezâ veren her nevi pislikleri giderin!.."
Bu, hepimizin anladığı, bildiği bir şey... Fakat, büyüklerimiz buna şöyle manâ vermişler:
"Sokaklardaki pislikleri gidermek, kolay iş... Asıl bundan mânâ, senin Hakk'a vuslatına mânî olacak nefsî fenalıklardan kendini kurtarmak!.. Nefsin fenalıklarını gidermek!.. Senin Hakk'a vuslatına mani olan nefsanî halleri terketmek... Yâni, kötü huyları bırakıp, iyi huyların sahibi olmaya çalışmak."
Bunun başına gazabı koymuşlar. Gazab, en kötü bir huy!.. Kendini beğenme, kibir, hased, riyakârlık, şehvet, şöhret ve envaı... Buhul... Bunlar insanların, müslümanların Hakk'a vuslatına, tekemmülüne manidir yâni!.. Hakka vuslatına mânidir. Bu manîleri gider!..
Ahlâk kitabında yazan 63 küsur kötü huy var. Bu kötü huyları tedricen, birer birer; hepsini birden gidermek kolay olmaz da, birer birer onları gidermeye çalış! Yok etmeye çalış yâni. Onların yerine iyi ahlâkları doldur ki, Allah-u Tealâ'nın sevdiği bir kulu olabilesin!..
Onun için ne güzel buyurmuş:
"--Senin Hakk'a vuslatına mânî olan ne kadar çirkin, lâyıksız kötü huylar varsa, o huylardan kendini kurtarmağa çalış!"
Bunun başı imansızlık, dinsizliktir. Bugün, hastanelerimize yapılan masraf, belki milyarlara varır. Kaç milyardır kim bilir?.. Bunun faydası, insanın ızdırabını mümkün mertebe biraz giderebilmek... Yoksa, hayatı uzatmak mümkün değil! Hayat ne kadarsa o kadar olacak. Fakat, ızdıraba düşmüş bir insanın ızdırabını muvakkaten giderirsin, o kadar...
Fakat Cenâb-ı Peygamber diyor ki:
"--Siz ecnebi memleketlerden gelen yiyecekleri yemeyin!.. Giyecekleri giymeyin!.. İlâçlarını da kullanmayın!.."
Ya ne yapalım?.. "Bu kadar insansınız, müslümansınız, bunları kendiniz yapın! Onlara mecbur olmağa bakmayın!" demek. Bunlar da sizin Hakk'a vuslatınıza manidir.
Binâen aleyh, Hak yolu çok zor bir yoldur. O zor yolu aşmak kolay bir şey değildir. Onun için, evvelâ iman!.. Hastanelerdeki hastaların ızdırablarını az çok belki dindirebiliyoruz, mümkünse; fakat onun, ebediyyen cehennemde yanacağını hiç hatırımıza getirmiyoruz!..
Dinsiz bir adam... Hayatını kurtarmışsın, ızdıraplardan kurtulmuş... İyi ama ebediyyen cehennemde yanacak!.. O mu evlâ; yoksa onu cehennemden kurtarmak mı evlâ?.. Evlâ, en iyisi demek. İnsanı iman sahibi etmek, iman sahibi olduktan sonra da imanın icaplarına uymak daha evlâ...
Yalnız, "Ben 'Lâ ilâhe illallah, muhammedür-rasûlüllah' dedim." demekle kalmamalıdır. Neyi icap ediyor kelimeyi şehadet?.. Allah-u Tealâ'nın emirlerine uymak, Peygamber'in emirlerine uymak, sünnet-i seniyyesine tamamiyle yapışmak suretiyledir. Allah cümlemizi gafletten uyandırsın...
Onun için Nakşibend Hazretleri diyor ki:
"--Fakir kimdir?.."
Ashabına sormuş. Bize sorsalar deriz ki:
"--İşte, parası pulu olmayan adam..."
Yok, öyle değil! Bak ne diyor Üstadımız:
"--Fakir o insandır ki; dışı süslü, ama içi harab, imandan mahrum, amel-i sàlihlerden mahrum... İçi harap olan."
Asıl fakir bu adamdır. Acıyacaksan buna acı da, bunu kurtar!.. Rızıkça fakir olan insanın rızkını Allah verecektir. O, hiçbiri aç kalmaz. Rızıklarını verecek. Fakat asıl mânevî rızık olan, iman... Onu evlâtlarımıza, herkese aşılayabilmek, hepimizin en birinci borcu!..
Allah hepimizi affetsin de, iman ü İslâm'a Allah'ın istediği gibi sarılan, Peygamber SAS'in istediği gibi sarılıp, onun icablarını yapmaya çalışan kullarından etsin, cümlemizi...
El-Fâtihah!..
...............
Esselâmü aleyküm!..
9 Haziran1980