AMERİKA'DAN HABERLER, ÇİZGİLER

KADIN AİLE, HAZİRAN 89

Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN

Ramazan bayramı Hicaz'da yapıldıktan sonra Almanya üzerinden Amerika'ya geçtik sevgili okuyucular! Birkaç yıldan beri oraya davet olunuyor, kendimde o diyarları çok merak ediyordum.

Çünkü Amerika, dünyanın her yerinde eli, gözü, ilişkisi, tesiri olan ele avuca sığmaz bir devlet; ileri teknolojisi ve geniş malî imkânlarını kullanarak dünyayı parmağında döndürüyor, pekçok ülke ve devlet üzerinde hem siyasi, hem de kültürel hâkimiyet kurmuş; modasıyla, colasıyla, jikletiyle, bluciniyle, casıyla kitleleri peşine takmış, sürükleyip götürmekte... Onu yakından tanımamız şart!

Uçağımız, meşhur Hürriyet heykelinin yanından süzülerek geçti ve New York, Kennedy havaalanına indi. Şehri sonra gezeceğiz; alelacele, ışıl ışıl, dev gökdelenlerle dolu, sıkışık semtlerden, uzun köprüler ve kat kat yollardan geçerek gece 150 mil kuzeydeki Albany'ye gittik. Burası sakin, yemyeşil bir şehir, evler bahçeli, sokaklar ağaçlı, hava temiz, çevre ormanlık; eyaletin başşehri imiş. Devlet binaları azametli ve gösterişli.

Benim ilk anda en çok dikkatimi çeken husus, haçlı putlu, bakımlı, geniş alanlı, tarıhî binaların ve kiliselerin aşırı fazlalığı oldu. Anlaşılan buraların eski ahalisi çok dindarmış, şehirler hep kiliselerin emrinde ve etrafında teşkilatlanmış; zenginler ve devlet her türlü yardımı yapmış, dinî teşkilâtlar çok zengin ve çok geniş imkanlara sahip olmuş. Bugün de topluma ve sosyal hayata tamamen hâkim görünüyorlar; çünkü temiz, pak, irili ufaklı sayısız ibadethanelerin dışında, çeşitli kademe okulları, yurtları, üniversiteleri, bakımevleri muazzam hastaneleri, televizyon yayın kanalları, film stüdyoları, yayınevleri, dergileri, gazeteleri, radyoları, ticari şirketleri, vakıfları, hayır kurumları ve daha nice etkin imkanlar var.

Bunları görünce içim burkularak Türkiye'deki ahvali düşündüm. Geçmiş yıllar ne yanlışlıklar, haksızlıklar, zulümler, baskılar olmuş: Dinî aktivitenin candamarı olan vakıf malları büyük ölçüde yağmalanmış, gelirler devlete verilmiş, camiler yıktırılmış, satılmış, müze yapılmış, depo olarak kullanılmış, dinî mektep, medrese ve müesseseler kapatılmış, ibadetler antidemokratik kararlarla kısıtlanmış, namaz, oruç, hac yasklanmış, din adamları inanç ve fikirlerinden dolayı yargılanmış, suçsuz yere asılmış, namuslu ve dindar olmak suçmuş gibi, bir terör havası estirilmiş v.s.

Günümüzde bile bazılarının hâlâ, dinle, inançla, insan haklarıyla, sakalla, tesettürle uğraşması, bizim sakal kafalı, devrimbaz aydınların henüz akıllanmadığını, eski huylarından vazgeçemediğini, çağdışılıktan, darkafalılıktan, yobazlık ve zorbalıktan, kabalık ve gaddarlıktan kurtulmadığını, yani Doğu'yu da , dini de, batı'yı da, özgürlükleri de hiç anlamadığını gösterir.

Büyük şehirlerin kalabalık, sıkışık ve sefil mahallelerini görmedim ama burada sosyal düzen ve hizmetler çok ileri. Yollar temiz, su elektrik rüzenli. Evlere, mutfaklara alarm konulmuş, duman veya aşırı buhar olunca otomatik çalışıyor, itfaiyeye haber veriyor. İtfaiye teşkilitlarında evlerin anahtarları bulunuyormuş, böyle tehlike zamanlarında açıp içeri girebiliyorlarmış.

Halk sakin, genellikle spora düşkün, kadın, erkek, yaşlı, genç sabah akşam koşu yapıyor. Şişman ve hantal olanlar aşağı tabaka ve zencilerde daha fazla, herhalde yemek alışkanlakları bilinçsiz!

Bahçelerin duvarları, çitleri yok, pencereler demir parmaklıklı değil: eşyalar, oyuncaklar cimenlerde kalabiliyor. Ama bazan evin önünde oto bile çalınabiliyormuş.

Ormanın ağaçları arasında tek başına evler görülüyor; "bunlar burada korkmadan nasıl oturabiliyorlar" diye kendi kendinize soruyorsunuz. Herhalde emniyet teşkilatı çok güçlü ve iyi organize edilmiş. Ayrıca herkesin evinde her çeşit silahı bulundurma hakkı olduğu; bunu bahçesine, evine tecavüz edene karşı rahatça kullanabildiği söyleniyor.

Üzerine basa basa söylenen diğer bir husus da, herkesin, kendi haklarını koruma konusunda çok aktif ve titiz olduğu. (Bu da bizim neme lâzımcı halkımızda maalesef mevcut olmayan güzel ve hattâ islâmi bir haslet!)

İnsanları genellikle realist ve pratik, iyi bir düşünme terbiyesi almış, kendisine gerçeklerz söylendiğinde hemen kabul ediyor, hatasından özür dileyerek dönüyor, inandığını uyguluyor, kendi kanaatini karşısındakine çatır çatır söylüyor.

Geçen gün Çinli bir gençle tanıştırıldım. Üniversite öğrencisi, ama babası budist, kendisi sekiz yıl önce müslüman olmuş, terbiyeli bir şahıs, babasının içki dükkanında çalışmayı "haramdır" diye kabul etmiyormuş.

Buradaki kardeşlerim, halkta İslâm'a ve özellikle tasavvufa karşı büyük bir ilgi olduğunu söylediler, bu konuda ciddî çalışma lazım; çalışılırsa iyi sonuç alınaçağı anlaşılıyor.

Onların şahsen tanıdıkları Teksaslı, Yahudi asıllı bir petrol milyarderi, merhum Muzaffer Ozak hocaefendiye gelmiş, din üzerine üç saat kadar konuşmuşlar; sorularına tatmin edici cevaplar verilmiş, hemen orada müslüman olmuş,

"Hani nasıl" diye sordum, tanıyanlar gıpta ediyor; ihlâsını, tevazzuunu çok övüyor ve iyi bir derviş olduğunu söylüyorlar.

Bizdeki gafil ve cahil sözde müslümanlar ibret alsınlar!

Sizlere tavsiyem din ve imanınıza sımsıkı sarılın, çocuklarınızı dindar yetiştirin, yakın ve uzak çevrenize ilgi gösterin, ilme, yeniliklere, gelişmelere önem verin!

Başkalarının dinleri için yaptıklarını okudunuz; sizler de eğer maddi imkân saahibi iseniz dinimize yardımcı olun, onun yayılması için sosyal çalışmalara eğilin, kendi vakıflarımızı, hayr kurumlarımızı, dergilerimizi kuvvetle destekleyin ki müslümanlık dünyanın her yerinde ilerlesin, Allah'da sizlerden razı olsun.