CENNETE GİRMENİN ŞARTI

KADIN VE AİLE AĞUSTOS 86

Cennet, Allah Te(l('nın sevgisi ve rızası yurdudur; ekremül-ekremin ve erhamür-r(himin olan yaradanımız orada, hiç bir gözün görmediği, hiç bir kulağın işitmediği, hatta hiç bir kimsenin h(tır ü hayaline gelmedik düşünülemiyecek kadar güzel, fevkal(de şeyleri, sevdiği razı olduğu kulları için mükafat olarak hazırlamıştır. Kim orayı arzulamaz! Ayrıca bütün nebiler, veliler, iyi kullar, yüce manevi şahsiyetler, dostlarımız, sevdiklerimiz, özlediklerimiz orada toplanacaklar, orada ebedi kalacaklar, Allah bizleri onlardan ayırmasın!

Afvı bağışlaması bol, lütfu çok, rahmeti geniş Rabbımız Kur'an-ı Kerim'inde her günahı afvedebileceğini ama kendisine şirk koşanları asla bağışlamayacağını kesinlikle belirtir. Demek ki "İman" her şeyden önce geliyor, her hayrın ve her lütfun vazgeçilmez şartı oluyor.

Peygamberimiz Muhammed-i Mustafa s.a.s. Efendimiz de çok şayan-ı dikkat bir hadis-i şerifinde:

"İnanmadıkça -Mü'min olmadıkça- cennete giremezsiniz." Buyuruyor ve çok mühim bir şartı bize öğretmek üzere:

".. birbirinizi sevmedikçe -karşılıklı samimi dostlar olmadıkça- da Mü'min olamazsınız- ve cennete giremezsiniz-."

Bu hadis-i şeriften, bugün birçok müslümanın bilmediği çok mühim bir iman hakikatini öğrenmiş oluyoruz: Birbirimizi sevme ve saymanın gereği ve önemi.

Ama fiilen görüyoruz ki bugünkü Müslümanlar bu hususta çok geri ve kusurlu durumdalar. Nerde o Müslümanların birbirlerini candan sevdiği, kolladığı sevgi ve coşku devirleri! Materyalist, ruhsuz, sevgisiz saygısız asrımızın yaşam tarzı ve felsefesi, halkımızın imanını, an'anevi kardeşlik duygularını bir hayli zedelemiş. Çevremizde bir yığın nahoş çekişme ve çatışma.. Bu halden sür'atle kurtulmalı; İsl(m kardeşliği, sevgi ve fedak(rlık şuurunu içimize tekrar sağlamca yerleştirmeliyiz.

Sever görünüp buğz etmekle, sahte nezaketle, ikiyüzlülükle, kıskanıp çelmeleyerek, kin tutup nefret ederek, saldırıp sataşarak, çekişip çatışarak, darılıp küserek, Müslümanların aleyhine hasım ve düşmanlarla işbirliği yaparak ne dünya, ne de ahiret saadeti kazanılır. Bil-akis her iki alem berbad olur.

Allah c.c. bizim halis dostlar ve gerçek kardeşler olarak yaşamamızı istiyor. Bunu yapana çok büyük mükaf(tlar ve sevaplar va'd ediyor. O halde eğer gerçek mü'minler iseniz, eğer cennete girmeyi gerçekten istiyorsanız birbirinizi sevin, sayın! Nefsin ve şeytanın oyununa gelmeyin, fani dünya menfaati için, baki ve edebi ahiretimizi mahv etmeyin. Bırakın bu rekabet ve adaveti, enaniyet ve nefsaniyeti! Yaradılanı Yaradandan ötürü hoş görüverin. Küçük hesapları bir kenara bırakıp toptan ve götürü Pazar eyleyin. Mü'min kardeşlerimizin kusurlarını araştırmayın; bil-akis onların güzel taraflarını, iyi vasıflarını görmeğe oldukları halleriyle sevmeğe kendinizi alıştırın, sevme kabiliyetinizi geliştirin.

Düşmanlık çok kolay, ama çok zararlıdır; dostluk ise size Allah'ın sevgi ve rızasını kazandırır, böylece ebedi saadete, cennete, rü'yet-i cemalullah'a ulaştırır.

Bu kadar büyük mükaf(t ve mutlu sonuç birazcık fedak(rlık ve zahmete değmez mi?!