GÜNDEMDEKİ EN MÜHİM KONU

İSLAM ŞUBAT 89

Halil Necatioğlu

Avrupa Topluluğu (AT)'na girmeyi içte ve dışta kimler istiyor, bunların kafa ve kalp yaraları ne cinstir, miktarları nedir, niçin istiyorlar? Halkımızın ne kadarı konuyu iyi biliyor, umdukları veya korktukları nelerdir?

İlk yıllarda Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) iken, "hayır, bunların asıl amacı sonunda siyasi birlik kurmaktır" denildiğinde ilgililer şiddetle, red ve tekzib ediyorlardı. Efkâr-ı umumiyeden şimdi açıklanan asıl gerçekler o zaman niye gizlendi, niçin düpedüz yalan söylendi?

Önceleri bazı partiler ve bazı tanınmış kişiler muhalif idiler, sonra biri hariç bütün diğer partiler nasıl oldu da muhalefeti bıraktılar, büyük dış baskılar ve gizli talimatlar mı var?

Konunun İslâm dini ve fıkıh yönünden hükmü nedir; dinimiz gayrimüslimlerle böylesine köklü, sıkıfıkı, dönülmez ve değiştirilmez birleşmeye cevaz verir mi?

Bazı gazeteler AT'ye giriş anayasaya aykırıdır, "hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir" prensibni kaldıracağından inkilâplara da tamamen zıttır, hattâ vatan hainliğidir" diye yazdılar; bu kadar önemli ve ciddi ithamların cevabı nedir?

Devlet dairelerinde bulunan konu ile ilgili çeşitli sektör uzmanlarının, "AT'a giriş bizim millî menfaatlerimize aykırıdır" demelerine rağmen, daima "derin bilmsel endişe ve itirazlara rağmen, daima "karar kesindir, her ne pahasına olursa olsun girilecek, hazırlıkları ona göre yapın" denildiği istihbar ediliyor, bu kör ısrar ve acelenin anlamı nedir?

Bazı muzır ve satılık gazetelerin, ihtilal söylentileri yaymalarının; sun'î ve uydurma bir "irtica var" yaygarası koparmalarının; başörtüsü ve imam-hatip okulu düşmanlığı yapmalarının; islâma saldırmalarının; radyo ve televizyondaki kesif misyoner ve hristiyan propagandalarının hep AT'a giriş hazırlığıyla ilgili olduğu yazılıp, söyleniyor, doğru mudur?

Ülkemiz, devletimiz ve dinimizle asırlarca savaşmış, saldırmış, dedelerimizi şehid etmiş, birliğimizi parçalamış, milletimizi devletimizi bölmüş, eski topraklarımızı istila etmiş, oradaki ırkdaşlarımızı katliam eylemiş olan ezeli rakiplerimiz şimdi artık uslanmış; ve onlara kucak açmamıza, harim-i ismetimizde yer göstermemize, itimad etmemize hak mı kazanmışlardır?

Serbest yerleşme ve mülk edinme hakkı verdiğimiz zaman, elçilerimizi öldüren ermeni komiteciler; istiklal harbinde hamile kadınlarımızı öldüren çocukları süngülerin ucuna takan, Kıbrıs'ta masum, biçare çocukları katledip küvete dolduran fanatik yunanlılar; sinsi ve muhteris misyonlerler, tarihi harabelerimizi soyup müzelerine kaçıran açgözlü eski eser kaçakçıları, maceraperest yağmacılar, yurdumuzun eşsiz, şahane güzel yörelerini para gücüyle kapatabilecek yabancı milyonerler.. her tarafı istila etmeyecekler midir?

Yönetim onların çoğunluk idaresine geçince, topluluk meclisinin aleyhimize alacağı karar ve kanunları red etmeğe imkan kalacak mıdır? Öz yurdumuzdaki tüm değerlerimizi, zengin varlıklarımızı, vazgeçilmez hürriyetlerimizi, egemenlik ve mülkiyet haklarımızı nasıl olur da usta, sinsi, kindar ve kurnaz yabancılara devir ve teslim edebiliriz?

Bu soruları çok uzatabiliriz. Konuya gerçekten ciddiyetle eğilme zamanı gelmiştir. Hepimize düşen görev:

1) Resmi karar ve anlaşmaları dikkatle takip etmek

2) Bu konuda yazılan yerli ve yabancı literatürü toplamak, incelemek

3) Konu ile ilgili tüm dökümanları, fikirleri, tenkitleri, soruları, cevapları bir özel dosyada toplamak

4) Tanıdık bilim adamı, uzman ve aydınlarla konunun çeşitli yönlerini daima müzakere etmek,

5) Sonuçları sözle, yazıyla, konferansla, seminerle halka ve çevreye duyurmak

6) Gereken tüm şahsi ve toplu tedbirleri acilen almak ve emniyeti muhakkak sağlamaktır.

7) İnşallah, henüz iş işten geçmemiştir!