AVUSTRALYA'DA İSLAM
Halil Necatioğlu
İSLAM, NİSAN 88
Uzun zamandan beri beni ısrarla ülkelerine çağırmakta olan değerli kardeşlerimin davetlerine icabet ederek Avusturalya'ya geldim, 2-3 haftadır güneydeki Melbourne şehrindeyim.
Bu yöreler iklim bakımından bizim Ege kıyılarımızı andırıyor. Yumuşak ve çabuk değişen bir hava, kâh güneşli kâh bulutlu, kâh yağmurlu, kâh rüzgarlı; ama kışlarında bile kar ve don olmuyor. Hemen ekleyelim ki türkiye kış iken burası yazda; biz Yeşilköy'den uçağa kar yağarken binmiştik, Melbourne'de atletle dolaşıcak sıcaklarla karşılaştık. Arada 9 saatlik bir zaman farkı var. Burada akşam olurken Türkiye'de sabah mesaisi yeni yeni başlıyor.
Bura yöneticileri tabiat güzelliklerini korumağa çok önem veriyor, nükleer enerji kullanımına şiddetli muhalifler. Hava çok temiz, şehirler geniş sahalara yaydırılmış, evler bahçeli (burada çok katlı apartman daireleri makbul sayılmıyor, çok ucuz kirâlı) sokaklar ferah, her taraf yeşillik. Nâdide süs bitkileri ve tepeden tırnağa çiçekli ağaçlar dikkati çekiyor, kıyılar bizdeki gibi yağmalanıp kapanın elinde kalmamış, halka açık uzun sahiller, parklar, piknik yerleri, spor sahaları, yürüme ve koşma yolları olarak umumun istifadesine sunulmuştur. Halkın yaşlısı, genci, kadını erkeği sağlığına çok düşkün, sabah akşam düzenli bir şekilde spor yapıyorlar. Gıda, et, süt, sebze ve meyve çok bol, yanlız burası değil, ingiltere başta olmak üzere tüm diğer ülkeleri de besliyor. Burada, Türkiye'de mevcut olmayan garip sebzeler, hoş meyveler ve kuru yemişler görülüyor.
İnsan bölge haritasına ve çevredeki engin, mümbit arazilere, ormanlara, deniz kıyılarına irili ufaklı sayısız adalara bakıp coğrafi keşiflerin Avrupa ülkelerine ne kadar büyük avantajlar sağlandığını çok iyi anlıyor. Bu koca kıtanın tüm nüfusu 16 milyon kadar; büyüklüğüne göre tabii çok az; onun için çoğalmağa çalışıyorlar, belirli ülkelerden, çok dikkatle seçip göçmen kabul ediyorlar. Bizim kardeşlerimizde göçmen satüsüne göre buraya getirilmiş; çoğu mâdenlerde, fabrikalarda çiftlik ve tarlalarda çalışıyor, küçük bir kısım özel iş kurabilmiş durumda. Bir çok ülke gibi burada da idâreye, sanayi ve kültür faaliyetlerine Yahudi asıllılar hakim olmuş. Amerikalılar ve Japonlar büyük yatırımlar yapıyorlar. Kıta, ilerisi için büyük istikbal vadediyor.
Tüm Avusturalya'da takriben 250.000-30.000 kadar göçmen müslüman var, yerli İngiliz ve İskoç asıllılardan da tek tük İslâm'ı seçenler olmuş, Balkanlardan müslüman Boşnak, Arnavut, Bulgar ve Sırp bu asrın başlarında çok gelmiş; geçen asırda da Afganistan ve Hindistan'dan bazı müslüman gruplar getirilmişler. Tüm Türkler 120-130 bin olarak tahmin ediliyor. Muhtelif şehirlere dağılmış durumdadırlar, Melbourne'de 40-50 bin kadar var. Bir takım dernekler kurup câmi ve mescidler tesis etmişler. Ama genel çoğunluk dininden habersiz kalmış, onların çocukları ya hiç Türkçe bilmiyor ya da zorlukla konuşma ve anlama durumundalar. Gerekli kültür ve eğitim çalışmaları yapılmazsa eriyip kaybolacaklar. Dinimizin ve camilerin bizi korumakta ne kadar önemli ve faydalı olduğu burada açıkca görülüyor.
İslâm'ı yaşamak isteyen kardeşler serbest, üzerlerinde herhangi bir baskı veya yadırgama yok, hatta ilgi bile görüyorlar, istediklerini giyinip sarık, cübbe, sakal, şalvar ile dolaşıyorlar, kimse kimseye din yönünden sataşıp yasaklamaya kalkışmıyor. Bu bakımdan Türkiye'mizdeki ilerici-gerici, aydın-yobaz, sakal-başörtü, tesettür-türban münakaşalarını hatırladıkça insan, bizdeki ilericilerin aslında medeniyetten ve insan hakları anlayışından ne kadar uzak ve çağdan ne kadar geri olduğunu anlayıp esef ediyor. Allah akıl, fikir ihsan edip, islah eylesin.
Kanaatimce Avusturya ve tüm Asya ülkeleri biz müslümanlar ve Türkler için en az Amerika ve Avrupa kadar önemli; bu yöreler ile kültürel ve ekonomik ilgi ve bağlarımızı artırmak bize çok büyük faydalar sağlayacak ve güç kazandıracaktır. Dünyanın bu yeni yörelerini asla ihmal etmemeliyiz.