SESSİZCE KAYBETTİKLERİMİZ
İSLAM, EKİM 87
Bir davet sebebiyle Antalya ve çevresinde birkaç gün seyahatım oldu. Tabiat güzelleklerine, Tarih zenginliklerine, havasının letafetine, meyva ve sebzelerinin tazelik ve lezzetine hayran kaldım. Allah'a hamd olsun, ne güzel bir yurdumuz var. Bize buraları miras bırakan mücahid ve mübarek ecdadımıza saygı sevgi ve minnet hisleri ile doldum; nur içinde yatsınlar, Rabbımız makam ve mekânlarını Cennet bahçeleri eylesin!
Bu seyahat sonunda, Turizm politikamızı mutlaka ciddiyetle gözden geçirmeli, neler kazanıp, neler kaybettiklerimizi çok iyi hesaplamalıyız diye düşündüm. Vicdansahibi hiçbir Müslüman, turistik bölgelerdeki yaşam tarzından ve aleyhimize gelişen hazin durumdan memnun olamaz. Turistler ülkemizin en güzel yerlerini planlı bir şekilde istila etmişler. Sahillerin en şahane kesimleri dalavereli yollarla halkımızın istifadesinden kopartılıp turistlere sunulmuş, satılmış, kiralanmış; etrafı kat kat tel örgü çevrili kamp yerlerine bizler için "keep out" levhaları asılmış; tarihî eserler, bekçilere rağmen, gece gündüz yağmalanmakta. Bu kurnaz istilacılar karavan veya araçlarıyla gelip imkânlarımızı korkunç derecede sömürüp, hiçbir menfaat bırakmadan gitme eğiliminde.
Ayrıca bölge halkı kültüründe korkunç tahribat var. Kendi giyim, kuşam, örf, âdet, din, iman, ehlâk ve faziletlerini bırakıp, yabancılaşıyorlar. Ülkemiz yavaş yavaş bizim elimizden çıkıyor, Meryem Ana, Noel baba, Aya İrini...v.s. festivalleri ile hristiyanlığa; çıplaklık, içki, kumar, fuhuş yoluyla dejenerasyona çekilmek isteniyor, zenginlikleri hoyratça tahrip ediliyor.
üratle ülkemizin âlî menfaatlerını, ecdadımızın as^ıl mîrasını rüşvet ve dalaverelere kapılmadan ciddiyetle koruyacak dürüst, namuslu, dindar, fedekâr, cefakâr, asîl bir cephe teşkil etmek gerekli; halkımızı gizil oyunlara, gelecek tehlikelere karşı uyarmak; dinimizi, imanımızı, kültürümüzü, mefahirimizi, maddi ve manevî zenginliklerimizi, nesillerimizi, istikbalimizi, kurtarmak için gece gündüz çalışmak zorundayız.
Bunun için seçimlerden, turizme kadar yapılacak bir yığın işimiz olduğu gün gibi ortada. Ama temelde, güçlü ve dinamik; bilgili ve uyanık bir İslâmî basın olmalı ki onlardan halkımız ve ilgililer anında haberdar edilebilsin ve suçlular devamlı takip ve teşhir olunsun.