AHİRET ENDİŞESİ

--Cuma Hutbesi--

Elhamdü lillâh!.. Elhamdü lillâh!.. Elhamdü lillâhi hamden kesîren tayyiben mübâreken fîh... Ellezî halekas-semâvâti vel-arda ve cealez-zulümâti ven-nûr... Sümmellezîne keferû birabbihim ya'dilûn...

Eşhedü enlâ ilâhe illallàhu vahdehû lâ şerîke leh... Ve eşhedü enne muhammeden abdühû ve rasûlühûs-sàdikul-va'dil-emîn... Sallallàhu teàlâ aleyhi ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû biihsânin ecmaînet-tayyibînet-tàhirîn... Emmâ ba'dü feyâ eyyühen-nâs... İttekullàhe ve etîuh... İnnallàhe meallezînet-tekav vellezînehüm muhsinûn...

Kàlellàhu tebâreke ve teàlâ fî kitâbihil-kerîm. Eûzü billâhi mineş-şeytànir-racîm, bismillâhir-rahmânir-rahîm:

(Tebârekellezî biyedihil-mülkü ve hüve alâ külli şey'in kadîr. Ellezî halekal-mevte vel-hayâte liyeblüveküm eyyüküm ahsenü amelâ, ve hüvel-azîzül-gafûr.)

Ve kàle teàlâ fî âyetin uhrâ:

(Vel-âhiretü hayrun ve ebkà) Sadakallàhul-azîm.

Ve kàle nebiyyünâ muhammedinil-mustafâ, fî hadîsin min ehâdîsihî:

(Teferrag min humûmid-dünyâ mesteta'tüm, feinnehû men kânetid-dünyâ ekbera hemmihî efşallàhu teàlâ day'atehû, ve ceale fakrahû beyne ayneyh, ve men kânetil-âhiratü ekbera hemmihî cemeallàhu teàlâ lehû emrahû, ve ceale gınâhu fî kalbihî, ve mâ akbele abdün bikalbihî ilallàhi teàlâ illâ cealallàhu kulûbel-mü'minîne tefidü ileyhi bil-vüddi ver-rahmeh, ve kânellàhu teàlâ bikülli hayrin ileyhi esra'.)Sadaka rasûlüllàh, fî mâ kàl, ev kimâ kàl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allah-u Teâlâ Hazretleri'nin, içine çok hayırlar koyduğu mübarek aylardan birisi olan, Muharrem ayı içindeyiz. Muharrem ayı, haram aylardandır. Hicrî senenin ilk ayıdır. Bu ayda yapılan hayırları Allah büyük mükâfatlarla mükâfatlandırıyor. Bu ayda tutulan oruçlara da, bir gün oruç yerine otuz gün oruç sevabı veriyor. Onun için tevbeye gayret edin!..

Peygamber SA Efendimiz: "Muharrem ayı Allah'ın mübarek aylarındandır. Peygamberlerinden bir peygamberin tevbesini Allah bu ayda kabul etmiştir, teveccüh buyurmuştur. Başka kulların da tevbesini kabul edebilir. Onun için Cenâb-ı Mevlâ'ya tevbe edin!" buyuruyor.

Onun için bu yeni yılda yeni bir başlangıç, hayatınızda yeni bir sayfa... Bu yeni sayfada eski günahlarınıza tevbe edin, Cenâb-ı Mevlâ'nın yoluna dönün! Allah-u Teàlâ Hazretleri'nin rızasını kazanmağa çalışın!..

Çünkü Kur'an-ı Kerim'de Allah-u Teàlâ Hazretleri hayatı, ölümü, bu dünyayı imtihan olarak yarattığını, "Hangimiz daha güzel işler yapacağız, hangimiz daha sevaplı işler yapacağız, hangimiz Allah'ın rızasını kazanacak hayrât ü hasenât yapacağız?" diye imtihan etmek için, bizi bu dünyaya gönderdiğini beyan ediyor.

Allah-u Teàlâ Hazretleri bir başka ayet-i kerimesinde de:

(Vemâ halaktül-cinne vel-inse illâ liya'budûn) "Ben insanları ve görünmez mahlûklar olan cinleri sadece ve sadece bana ibadet etsinler diye yarattım."

(Mâ ürîdü minhüm min rizkın vemâ ürîdü en yut'imûn) "Ben onlardan çalışma, rızık istemiyorum, bana ziyafet çekmelerini istemiyorum. Kullara rızıkları veren benim!"

(İnnallàhe hüver-rezzâku zül-kuvvetil-metîn) "Allah-u Teàlâ Hazretleri rezzâk-ı âlemdir, her mahlûka rızkını kaderi kadar ihsân ediyor. Binâen aleyh bana kulluk etmeğe gayret edin!" buyuruyor.

Tabii, evliyâullahtan bir zât şöyle güzel bir söz söylemiş. Atâullah-i İskenderânî'nin El-Hikemül-Atâiyye'sinde vardır:

"Sana Allah rızkı garantilemiş. 'Kulum korkma, ben seni yarattım, ömrün boyunca rızkını vereceğim. Telaşlanma, harama sapma, korkma, endişe etme, vermeyeceğim sanma; ben sana rızkı garantiledim.' dediği halde, Allah'ın garanti ettiği rızkı kazanacağım diye bütün vakitlerini oraya harcayıp; 'Kulum bana ibadet et!' diye emrettiği halde ibadetleri ihmal etmek, zaten gelecek olan şeyin peşinde koşup asıl istenen vazifeleri yapmamak, basîretin kör olduğuna, kapalı olduğuna alâmettir." buyuruyor.

Şimdi biz, hepimiz Allah'ın mahlûkatı olduğumuzdan, rızkımızı bize Allah veriyor. Evet biz çalışıyoruz, çalışmayı Allah emretmiş. Elimizin emeğiyle çalışıp, yiyip, içip yaşamamız lâzım! Bunu Peygamber Efendimiz de bize böylece tavsiye eylemiş. Bu dünya üzerinde bizden başka hiç böyle dükkân açamayan, çalışma yapamayan mahlûklar da var; Allah onların rızıklarını da gönderiyor. Bodrumda örümcek ağ kuruyor, onun rızkı da karanlıkta pır pır uçup, ağlara takılıyor. Rızkı yine geliyor. Yâni Allah rızkı veriyor.

Asıl bizim yapmamız gereken, Allah'a ibadet etmektir. Yalnız burada ince bir nokta var, dini iyi bilenlerin bildiği mühim bir nokta var: İbadet sadece namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek, zekât vermek değil... Sakın ha öyle anlaşılmasın! İbadet, hayatımızı Allah'ın rızasına uygun olarak geçirmektir. Allah'ın rızasına uygun zamanda, uyursa bile ibadet olur, yemek yerse bile ibadet olur. Düğün yapıp evlenirse bile ibadet olur. Allah'ın rızasına, emrine uygun oldu mu, her şey ibadettir; Allah'ın rızasına aykırı oldu mu her şey haramdır, günahtır.

Onun için, ibadet ne imiş?.. Hayatımızdaki bütün işlerimizi Allah'ın rızasına uygun bir tarzda geçirmeğe çalışmakmış.

O halde ne yapacağız?.. Allah ne emretmişse yapacağız, neyi yasaklamışsa kaçınacağız; her şeyde helâli gözleyeceğiz, haramdan sakınacağız. Hırsa kapılıp da harama sapmayacağız. Neden?.. Peygamber SAS, hadis-i şerifinde buyuruyor ki:

(Teferrag min hümûmid-dünyâ mesteta'tüm) "Gücünüz yettiğince şu dünya telaşlarından, streslerinden, bunalımlarından kendinizi kurtarın! Çok telaşlanmayın kurtarın kendinizi!.. (Feinnehû men kânetid-dünya ekbera hemmihî) Çünkü böyle yaparsa bir insan, dünyaya dalarsa, hırsa kapılırsa, telâşa düşerse, ahireti unutursa, (efşallàhu teàlâ day'atehû) Allah onun işlerini darmadağın dağıtır. Dağılmış sürüsünün kuzularının dağılmasından beter uzaklaştırır; toplayamaz, darmadağın olur, gider. (Ve ceale fakrahû beyne ayneyhi) Fakirlik gözünün önünden gitmez; 'Eyvah fakir olacağım! Eyvah fakir olacağım!..' diye gece gündüz uyku uyuyamaz." Yâni bir ruh sıkıntısı bastırır.

(Ve men kânetil-âhiratü ekbera hemmihî) "Kimin de tasası, düşüncesi ahiret olursa; 'Aman ben Allah'ın rızasını kazanayım!.. Aman ben Allah'ın rızasına aykırı iş yapmayayım!.. Aman cenneti elden kaçırmayayım, aman bir hatâ edip de cehenneme düşmeyeyim!..' diye endişelenirse; (cemeallàhu teàlâ lehû emrahû) Allah onun işlerini rast getirir, kazancını da çoğaltır. (Ve ceale gınâhu fî kalbihî) Kalbine de bir huzur gelir, bir zenginlik gelir, gönlü zengin rahat bir insan olur, huzurlu bir insan olur."

Sonra bir şey daha var: Telâş edenin eline telâşı çok yaptı diye çok şey geçmez, ne yazıldıysa o gelir. Ahireti düşünen insanın da eline, dünyalık peşinden kös kös gelir, Allah nasib ettiği için gelir, hiç ummadığı yerden gelir. Ummadığı yerden Allah rızıklandırır.

Birisinin arsası istimlâke uğrar, mahvolur; ötekisinin arsasının yanından yol geçer, kıymetlenir. Bu Allah'ın nasibidir. Misâli var: Adapazarı'nda tanıdığımız kimse var, Allah rızası için hayrı hasenâtı çok yapan bir kimse... İşleri rast gidiyor.

Onun çok hayır yaptığını kınayıp, "Yok yâ, bu kadar parayı hayra sarfetme; fakir düşeceksin diyen insanın da şehrin ortasındaki en kıymetli büyük arsasını belediye istimlak edivermiş, ortada cas cavlak kalmış. Milyarlar kazanacakken, paranın hepsi gitmiş. Neden?.. Ahiretini düşünen, Allah'ın rızasını düşünen insanın, Allah işini daha çok rast getiriyor, rızkı da yine geliyor. Ama telâş edenin rızkı, telâş etti diye artmıyor, işlediği günahlarla, ihmal ettiği ibadetlerin veballeriyle kalıyor. Kârı o, başka hiç bir kârı olmuyor.

Onun için gücümüzün yettiği kadar, her işte Allah'ın rızasını kazanmağa çalışalım, Rasûlüllah'ın sünnet-i seniyyesine uygun hareket edelim!

(Ve mâ akbele abdün bikalbihî ilallàhi teàlâ illâ cealallàhu kulûbel-mü'minîne tefidü ileyhi bil-vüdde ver-rahmeh) "Kim kalbini, gönlünü Allah'a döndürür, Allah'ı severse, Allah da mü'minlerin kalbini ona döndürür, mü'minler onu severler, ona hürmet ederler, sevgi ve şefkat gösterirler. Allah'a döneni, Allah insanlara sevdirtir."

(Ve kânellàhu teàlâ bikülli hayrin ileyhi esra'.) "Ve Allah-u Teâlâ Hazretleri ona her türlü hayırları yapmakta son derece süratli lütfeder, ikram eder."

Onun için aziz ve muhterem kardeşlerim! Her işinizde işe başlamadan önce Allah'ın rızasını düşünün! Sabanhleyin Allah'ın rızasını düşünün! Evinizden çıkmadan önce, "Bugün Allah rızası için ne yapabilirim?" diye düşünün, akşam geldiğiniz zaman, gece yatmadan önce, "Bugün Allah'ın rızasına uygun ne gibi işler yaptım?" diye kendinizi hesaba çekin! Kârınızı, zararınızı hesab edin!

Böyle yaparsanız, ömrünüz bereketli geçer, imtihanı kazanırsınız. Ahirette Cenâb-ı Mevlâ'nın rahmetine erer, cennetine girer, cemâlini görür, Habîbine komşu olursunuz.

Yanlış hareket ederseniz, hayatta yanlış tuttuğunuz yoldan başınıza çok dertler gelir. Cehenneme düşersiniz, azab çekersiniz, pişman olursunuz, keşke dersiniz, ah dersiniz, vah dersiniz ama, iş işten geçtiği için fayda olmaz.

Eklü kavlî hâzâ: Estağfirullàhel-azîm, ve etûbü ileyh, ve es'elullàhe lî ve lekümüt-tevfîk.

Elhamdü lillâh... Elhamdü lillâh... Elhamdü lillâhi hamdel-kâmilîn... Ves-salâtü ves-selâmü alâ seyyidil-evvelîne vel-âhirîn... Ve eşrefül-mürselîn, ve imâmül-müttakîn, ve şefîil-müznibîn, muhammedinil-mustafel-mahmûdil-emîn...

Ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû biihsânin ilâ yevmid-dîn...

10. 05. 1997 - Stocholm / İSVEÇ