TEMMET
AHİDNÂME SóRETİ
Elhamdü lillâhillezî menne aleynâ biitmâmi risâletil-âdâbi fî tarîkatin-nakşibendiyyeh... Ves-salâtü ves-selâmü alâ seyyidinâ muhammedin hayril-beriyyeh... Ve alâ âlihî ve abhàbihî ecmaîn.
Mir'atül-Makàsıd fî Def'il-Mefâsid kitabının 302. sahifesindeki ahidnâme sûretidir:
Bismillâhir-rahmânir-rahîm.
Enbiyâ-yı kirâm ve rusül-i izâm ve melâike-i fihâm salevâtullàhi teàlâ alâ nebiyyinâ ve aleyhim ves-selâm... Ve âl, evlâd, ezvâc, ashàb ve etbâ-ı rasûl-i rabbil-enâm ve evliyâ-i zevil-ihtirâm, rahimehümül-melikül-allâm hazerâtı haklarında yakışmayan ve lâyıksız kelimeler ve noksanı icab eden tâbirler ve kötü sözlerden ziyadesiyle sakınmak; ulemâ-i àmilîn, meşâyih-i kâmilîn, eimme-i dîn, müfessirîn, müctehidîn rahmetullàhi aleyhim ecmaîn hazerâtına yalan, hatâ, hîle, riyâ isnad etmemek ve haklarında sû-i zanna müncer olacak sözlere düşmemek; ve mezheb reislerine ve kavmin sevilenlerine seb ve şetmi, kadh ve zemmi, teşni' ve ta'nı, tezyîf ve lâ'nı, itâle-i lisânı, iftirâyı ve bühtanı bırakmak gerektir.
Efraddan hiçbir kimseyi istihzâ, tahcîl (utandırmak), tahkîr, terzîl, tahmîk, techîl, tadlîl, tekfîr, ta'zîr, ta'yîb, tekzib, zem ve kadh, şetm, ta'n, lâ'n ve teşni'i mümkün olduğu kadar yapmamağa çalışmaktır. Bir adamı tekdir ve ta'zir yerine, sürurla hatırını hoş etmek; terzîl, techîl, tahcîl yerine nasâyıh-ı lâzıme tertib etmek; tahkîr, tahmîk, tezyîf yerine taltif etmek; elem, hüzün ve teessüf yerine meserretini artıracak hareketlerde ve sözlerde bulunmak; taz'if, tekzib yerine tevcihte bulunmak; küfrü mûcib olan şeyleri te'vil etmek; ta'n ve teşni' ve ayıplama yerine hayır dua etmek; tebzîl-i kibir ve azamet yerine tevazu ve tenezzülde bulunmak; gadab ve hiddet yerine sabır ve tahammül etmek; zulüm ve ezâ yerine afv ve atâda bulunmak; zem ve kadh yerine medh ve senâda bulunmak; zor ve cebir yerine ricâ ve niyazda bulunmak...
Ve dahi her halde hilim ve sükûnet. maldan cömertlik ve sehâvet, sözde sebat ve sıhhat, çehrede beşâşet, sîrette (hal ve tavırda) kerâmet, itikadda selâmet, ictihadda ihtiyata riayet, ifadede halâvet (tatlılık ve yumuşaklık), irade ve adâlet, gidip gelmede îtidal; hulâsa her zaman hüsn-ü hal ibraz etmek, yâni göstermek...
Kimseye zulüm, ezâ, cevr ü cefâ, bed-dua, hased, iftira, mânâsız dalkavukluk, yakışıksız muamele, fitne ve fesada sebebiyet, emanete hıyahet, ulül-emre itaatsizlik, dini terk, ana babaya muhalefet, fukaraya hakaret, an'ane ve âdâtı, yâni millî ve dînî gelenekleri tebdil ve tağyir, emniyeti ihlâl, insanların mallarını çalmak, kibir ve azameti izhar, rüşvet alma, bahillik ve hasisliği irtikâb, gazab ve hiddet, yalancılık, inat, düşmanlık, ibadette riya gibi şeylere itibar etmeyerek, hüsn-ü ahlâk ile imtiyaz etmek...
Zinâ ve livatadan ve her türlü içki ve keyif verici haramlardan, menhiyattan, hattâ sigaradan son derece kaçınmak; oruç, namaz, hac, zekât gibi farzlara ve Allah-u Teàlâ'nın emirlerine imtisâl ve mutâvaat; Efendimiz SAS Hazretleri'nin sünnetlerine elden geldiği kadar riayet ve edâya çalışmak; işrak, duhà, evvâbîn ve teheccüd gibi sünnetleri terk etmemeye çalışmak ve her halde günahları ve bid'atleri tamâmiyle terk etmek...
Gerçi bunlar kaçınılması pek de kolay olmayan ve beşeriyet iktizâsı olan şeylerse de, bir kusur olduğunda derhal tevbe ve istiğfar ederek, gücü yettiği kadar bu ahidlere vefâ ve şikâyetleri gizlemek gerekir.
İş bu ahde riayet, hakîkî adamların kârıdır. Halbuki zamanımızda bunu bilip de söyleyen ne şeyh, ne de kabul eden derviş bulunuyor. Ey kardeş, sen hakîkî insan ve hakîkî müslüman olmayı kolay bir şey mi sanırsın?!..
Kıyamazsan baş ve câna, uzak dur, girme meydana!
Bu meydanda nice başlar kesilir hiç soran olmaz.
Dikkat: Bu ahidnâme 1293 [1877 mîlâdî] senesinde yazılmıştır. O güne göre, bugünü artık sen kıyas et!..
Ves-selâmü alâ menittebeal-hüdâ... Ve sallallàhi teàlâ alâ nebiyyinâ ve selleme ve alâ âlihî ve ashàbihî ecmaîn.
7 Şa'ban 1389 (19 Eylül 1969)