1. Soru:
--Başörtüsü teferruat mıdır?
--Başörtüsü teferruat değildir, Allah'ın emirlerinden bir emirdir. Allah'ın emirlerinin hepsi muhteremdir.
2. Soru:
--İslâmî ölçülere göre kapanmayan, sadece namaz kılarken örtünen ve buna rağmen kalbim temiz diyen hanımlar için öğüt verip, tavsiyede bulunur musunuz?
--Kalbin temizliği kuru bir iddiadır. Kimsenin kalbi temiz değildir, nice fitne fesat düşünceler vardır. İnsan yalnız kaldı mı, neler getirir şeytan aklına... Hele hele bir kadınla bir erkek bir arada kalsalar, nasıl fitne sokar aralarına, nasıl karıştırır...
Öyle kalb temizliği, palavradır. Kalb temizliği lafla olmaz. Kalbin temizliği ahlâkla olur, ibadetle olur, tâatle olur. Onun için, "Benim kalbim temizdir." demek yetmez.
Namaz kılarken örtünüyormuş, namaz kılıyormuş; güzel... Namaz kılmak iyi bir şeydir. Demek ki, iyi bir şeyi yaparken örtünüyor. O halde, namaz kılarken örtünüp de sair zaman açınmak yanlıştır. Allah'ın emrini tutması lâzım, kapanması lâzım!..
--Peki, kapanmıyorsa ne olacak?
Ordan sevap alır, burdan günah alır. Sevabı günahı ahirette tartılır, nereyi kazanmışsa oraya götürür. Ama sanırım ki, iyi bir sonuca götürmez. Çünkü bu iş şakaya gelmez, tezatlı hayat olmaz. İnsan müslümanlığı tam uygulamalı! İslâm'ı bir bölgede uygulamak, diğer bölgede uygulamamak; İslâm'ı bir zamanda uygulamak, öteki zamanda uygulamamak olmaz. Camide müslüman, dışarda değil; ramazanda müslüman, çıkınca değil; Türkiye'de müslüman, Avrupa'da değil... Böyle şey olmaz! Her yerde müslüman olacak insan, her yerde iyi kul olacak.
3. Soru:
--"En güzel örtünme şekli çarşaftır." diyorlar, siz ne buyurursunuz?
--Estağfirullah!.. Ben bir şey demem. Bizim şeriatimiz, alimlerimiz ne buyuruyor, kitaplarımız ne buyuruyor; mühim olan odur. Yoksa ben Es'ad Çoşan olarak bir şey söylemişim ne kıymeti var...
Fıkıh alimlerimiz diyor ki: "Mühim olan örtünmektir." Örtünmenin şekli: Şeffaf olmayacak, altı görünmeyecek... Bol olacak, uzuvları belli olmayacak... Altı görünürse sayılmıyor, uzuvları belli olursa sayılmıyor.
Buna uygun çeşitli örtünme şekilleri vardır. Örtünme şekilleri, örfe göre değişir. Yâni, Yemen'de başka türlü örtünür, Pakistan'da başka türlü örtünür, İran'da başka türlü örtünür... Hattâ Urfa'da başka türlü örtünür, Aydın'da başka türlü örtünür müslüman... Şekil önemli değil... Mühim olan, ana prensiplere göre, başkalarına gösterilmesi haram olan yerlerini güzelce örtmektir. Çarşaf güzeldir diye bir şey yok...
Çarşaf deyince ilk hatıra gelen, o siyah renkli çarşaftır. Anadolu'nun bir çok yerinde siyahtan başka renkler kullanılıyor. Başka şekiller var... Kimisi tepeden aşağıya kadar oluyor. Kimisi dokuma ehramlar kullanıyor, yünlü bazı kumaşlar kullanıyor. Şekil mühim değil, mühim olan güzelce örtünmesidir.
Kimisi çok güzel bol manto giyiyor, abâye giyiyor, harmânî giyiyor... Başını çok güzel örtüyor. Başından omuzuna başörtüsü güzelce örttüğü için, ne boynu görünüyor, ne başka bir yeri belli oluyor. Çok güzel kıyafet oluyor. Bunların hepsi güzeldir.
Hattâ benim kendi müşâhedem, çarşaf iki parçalı oluyor; ağzıyla böyle ısırarak tutuyor. Ağzıyla konuşacağı zaman bir türlü, eliyle tutmadığı zaman biraz zor... Eliyle bir şey alacağı zaman açılıyor... Çok iyi bir kıyafet değil çarşaf... Çünkü, her zaman tam koruyamıyor, eliyle bıraktığı zaman sağa sola açılabiliyor.
Şimdi kızların çok güzel örtünmeleri var... Hem vücudunu gayet güzel örtüyor, hem boynunu örtüyor; hem de ayaklarına gayet güzel, eşofman gibi bol kıyafetler giyiyorlar, şalvar gibi oluyor. Çok güzel oluyor o zaman, Allah râzı olsun...
Mühim olan güzel örtünmektir. "En güzel örtünme çarşaftır." sözü doğru değil...
4. Soru:
--Kızlar pardesü veya manto altına pantolon giyebilirler mi?
--Manto veya etek veya pardesü altına pantolon giyebilirler. Sadece pantolon giyip de avret yerleri görülecek bir şekilde gezemezler. Yâni, pantolon giymek yasak değil; pantolonu üstünden etekle, pardesü ile veya entari ile örttü mü, pantolon giymek çok iyi... Çünkü pantolon daha iyi koruyor. Düşse de, bayılsa da hiç bir yeri açılmayacak, saçılmayacak. Tesettür bakımından uygun olduğundan pantolon iyi...
Peygamber Efendimiz, şalvar giyenlere, "Allah onlara rahmet eylesin, rahmetine gark eylesin..." diye dua etmiş. O devirde tabii şalvar dikmek, giymek de kolay değil; teşvik etmiş. Şöyle bir peştemal gibi bir şeyi bürünüp öyle gezerlermiş. Kumaş yok, terzi yok, iplik yok, iğne yok... Bizim sahip olduğumuz şartlar yok...
Dünyanın bir çok yerinde böyledir. Malezyası, Hindistan'ı, Pakistan'ı, Afrika'nın bir çok yerleri hâlâ böyledir. Ne yapsın, böyle örtünüyor; içine bizim giydiğimiz gibi bir don giyemiyor. Ama içdonu giymek, şalvar giymek, pantolon giymek tesettürü sağladığı için, erkek için de iyidir, kadın için de çok iyidir.
Ama kadın, pantolonu giyer de üstüne bir şey giymezse çok fenâ oluyor. Niye fenâ oluyor?.. Câzibedar oluyor, haram yerler meydana çıkıyor. Bu sefer daha büyük günah oluyor. Örtünmüş olmuyor.
Örtünmenin esasını her zaman burda söylüyorum: Örtünmede vücut hatları örtülecek, belli olmayacak. Vücudun hatları saklanacak!.. Ne diyor:
(Velâ yübdîne zînetehünne) "Kadınlar zînetlerini izhar etmesinler, göstermesinler!" buyruluyor Kur'an-ı Kerim'de... Zînet nedir?.. Göğüs zînettir, kalça zînettir, bel zînettir, gerdan zînettir, saç zînettir; göstermeyecek bunları!.. Başını örtecek, saçını örtecek, boynunu örtecek... Vücudunu da bol bir şeyle örtecek ki, görünmesin!.. Göründü mü, veyahut belli oldu mu; olmaz!..
--Efendim böyle şey olur mu, Fâtıma Ana gömleği gibi?..
--Tabii ya, bak ne güzel söyledin, Fâtıma Ana gömleği diye... Bol olacak tabii...
Hacca gidiyor hacı hanımlar, köylü hacı teyzeler... Güzel, entarisi bol, omuzdan büzgülü, bol yapmış. Beline bir kuşak sarmış. Yâ kim söyledi sana bu kuşağı sar diye?.. Bir kuşak bağlamış, iyi olmamış. Neden?.. Her şeyi meydana çıkmış.
Pakistanlı hanımlar geliyor hacca... Onları memleketi çok sıcak galiba; başına incecik bir tül örtmüş, incecik bir tülden blüz yapmış... Terliyor da... Haydii, çıplak gibi oluyor. Kâbe-i Müşerrefe'yi tavaf ederken, orada namaz kılarken, bu kıyafetle oraya gelinir mi?.. Bunların hocaları yok mu, söylemez mi?.. Hocaların söylemesi lâzım!..
Olmaz böyle, bu tesettür değil... Altını göstermemesi lâzım!.. Altı göründü mü, tesettür değil... Şekli belli oldu mu tesettür değil... Erkek için de öyle... Şimdi kadın için söylüyoruz.
Erkek de bir blue-jean pantolon giyiyor; önü arkası boğum boğum, yumuk yumuk her tarafı meydanda... Olmaz! Namaz da olmaz. Arkasındakinin namazını da bozar.
Niye hocaefendiler cübbe giyip mihraba geçiyor?.. Tesettürü sağlasın diye... Erkeğin de tesettürü var, erkeğin de bir yerlerinin belli olmaması lâzım!.. Olmaz öyle şey...
Onun için, kızlar mantonun altına, eteğin altına, pardesünün altına pantolon giyebilirler. Pantolon yasak değil... Üstüne bir şey örtmeden, sırf pantolon giymek tahrik edici oluyor; o doğru değil...
5. Soru:
--Sarığın uzunluğu ve eni ne kadar olmalıdır? Sarık kefen midir?
--Sarığın boyu hakkında standart bir ölçü yoktur. Şu vardır: Sarığının dolaması ne kadar çok olursa, sevabı o kadar çok olur. Biraz uzunca tutturmakta fayda vardır.
Sarık kefen değildir amma, bizim dedelerimiz şehid olmağa giderken, --şehidin kefene de ihtiyacı yok ama-- kefenini de başlarına sarık diye dolamış, öyle gitmişler. Öyle bir durum var... Sarık başka, kefen başka...
Sarık sarmanın sevabı vardır. Namazı yetmiş kat daha sevaplı oluyor. Sarabilirse insan, sarar. Ne kadar çok sargısı olursa, sevabı fazla oluyor. Demek ki, biraz meleklerin kıyafeti gibi heybetli olacak. Ucunu da arkadan sarkıtırdı Peygamber Efendimiz, aşağı doğru... Öyle yapmağa çalışırsınız.
6. Soru:
--"Sarığın uç kısmını arkaya sarkıtmak mekruhtur." diyen hocalarımız var; bu konuda açıklama yapar mısınız?
--Sarığın ucunun arkaya sarkıtılması sünnettir. Peygamber SAS Efendimiz'in yaptığı bir işlemdir. Onun yaptığı iş mekruhtur denilemez.
Efendimiz sadece kalensüve denilen takke ile namaz kıldı. Sarık sararak da namaz kıldı. Takke olmadan sırf sarık sararak da namaz kıldı. Sarığın ucunu böyle iki omuzunun arkasına doğru uzattığı için, böylesi sünnete daha uygundur. Ama imamlarımızın giydiği sarıklar gibi sarıklar da olur. O da nihayet sarıktır, o sevabı kazanmaya vesile olur.
1. Soru:
--Başörtülü kızların şu ortamda erkeklerle beraber okumaları caiz midir?
--Bu kızlar sokağa çıkıyorlar mı?.. Çıkıyorlar. Çarşıya gidiyorlar mı?.. Gidiyorlar. Bakkala gidiyorlar mı?.. Gidiyorlar. Alışveriş yapıyorlar mı?.. Yapıyorlar. Mahzuru var mı?.. E, örtündükten sonra ticaret yasak değil, sokağa çıkmak yasak değil... Şartlarına riayet ettiği takdirde elbette tahsil de yapar.
Eğer İslâm'ın emirlerini çiğnemeden okuyabiliyorsa, okusun, İslâm'a faydalı bir meslek edinsin! Sonra ordan İslâm'a hizmet eder. Allah'ın emirlerini çiğneyerek, ona aykırı olarak olmaz!..
2. Soru:
--Hanımların pazar yerine giderek alış-veriş yapmaları doğru mudur?
--Mecbur değilse, kadının gitmemesi evlâdır. Mecburiyet varsa, gidebilir. Gittiği zaman, başı örtülü olacak, tesettürlü olacak, alışverişini yapacak. Yapabilir, yasak değildir. Ama ben, kadınların çarşıya pazara gitmemesini daha uygun görüyorum. "Erkekler bu işi yapsınlar; kadınları çarşıya pazara dökmesinler!" diye tavsiye ederim.
3. Soru:
--İlâhiyat Fakültesi öğrencisiyiz, kız öğrencilerle beraber aynı sınıfta ders görüyoruz. Kadın erkek bir arada oturmakta bir mahzur var mı?
--Muhterem kardeşlerim! Nasıl olması gerektiğini anlamak için Peygamber SAS Efendimiz'in zamanına dönelim, bakalım:
Peygamber SAS Efendimiz, kızını ziyarete geldi. "Yâ Fâtıma, yanımda misafirler var, perdenin arkasına geç!" dedi.
Şimdi bu benim için ve sizin için çok önemli bir göstergedir. Peygamber Efendimiz kızının evine gidiyor: "Yâ Fâtıma, yanımda misafirler var, perdenin arkasına geç!" diyor. Demek ki, haremlik selâmlık uygulanmasını istiyor Peygamber Efendimiz... Kızının öbür odada olmasını istiyor, yüzyüze olmasını istemiyor. Doğrusu budur, çünkü Peygamber Efendimiz böyle tavsiye etmiş.
Kur'an-ı Kerim'de de:
(Ve izâ seeltümûhünne metâan fes'elûhünne min verâi hicâb) "Ey mü'minler! Peygamber SAS'in hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perdenin arkasından isteyin!" diye emir var... Yâni, kadın erkeğe görünmeyecek! Tesettür bu... Üstü giyimli ama, giyimli de olsa çıkıp görünmeyecek!.. Doğrusu budur. Peygamber Efendimiz'in çağından, yapılması gereken doğru örnek budur.
Fakat bu devirde ve o devirde ve asırlar boyunca insanların ihtiyaçları da oluyor. Meselâ, kocası olmuyor, çarşıya pazara çıkması gerekiyor. O zaman ne yapacak?.. Örtünmeye riayet ederek, ciddî bir şekilde çarşı pazar vazifesini yapacak. Nitekim bugün de, bir çok kadın çarşıya pazara tesettürlü çıkıp, alacağı şeyi alıp geliyor.
..............
Göz gördü mü gönül ferman dinlemiyor. En iyisi tesettür olacak, görmeyecek ki, gönüle de bir problem olmasın.
4. Soru:
--Bir bayanın ehliyet alması uygun mudur?
--Alabilir. Kadın veya erkek herkesin her hüneri öğrenmesi lâzım!.. Cahil olmaktansa, bilgili olması, hünerli olması iyidir. Mahzuru yoktur.
5. Soru:
--Bulunduğumuz sitede, süpermarkette erkeklerle kadınlar aynı yerde çalışıyor. Bu durum bir müslüman olarak üzüyor. Ne yapmak lâzım gelir?
--Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifinde buyurmuş ki: "Kıyamet alâmetlerinden birisi kadının kocasına dükkânında yardım etmesidir." O da bir kıyamet alâmetidir. Çünkü nafakayı sağlamak erkeğin görevidir, kadının görevi değildir. Erkek onu sağlayacak. Onun için öyle kadının gelip de dükkânda kocasına yardım etmesi, kıyamet alâmeti olarak hadis-i şerifte zikredilmiş.
Uygun olan, mümkün olduğu kadar kadınların, hiç olmazsa erkeklerle karşı karşıya olmayacakları yerlerde çalışmasıdır. Evde örgü örerler, ilik açarlar, düğme dikerler... Bu tarzda yapmaları uygundur.
Erkek muhatap oldukları zaman, mecburiyetten oluyorsa bu, tesettürlü olmak şartıyla olabilir. Fakat, onun da mahzurları vardır. Onun için, mümkün olduğu kadar kadınlarla ilgili yerlerde çalışmağa gayret etmeli!
6. Soru:
--Kadın kocasının yanında misafirlerle bir arada oturabilir mi?
--Zaruret varsa, olabilir. Zarûret yoksa, haremlik selâmlık yapmaları daha iyidir. Eğer oturma mecburiyeti varsa, dışardaki gibi oturulacak. Yâni, nasıl çarşıya çıkıyor, nasıl bir yerden bir yere gidiyorsa, onun gibi örtülü olacak. Ama, konuşmalar, yüze bakmalar vs. ilerde bazı zararlara yol açabilir. Onun için, harem ve selâmlıklı oturmak daha iyidir.
7. Soru:
--"Otobüste veya bankta bir bayanın oturduğu yere bir erkek oturursa, o bayanın sıcaklığından dolayı zina olur." deniliyor, doğru mu?
--Doğru değil!.. Fıkıh ilmi ciddi bir ilimdir. Bir ifrata gider fakih, bir de tefride düşer. Hak ne ise onu söylemek, sınırı tam çizmek zorundadır. Jiletle keser gibi, işin girintisini çıkıntısını tam söylemek lâzım!
Bir kadın oturmuş, kalkmış gitmiş. Öteki erkek oturmuş. Bu zinâ olmaz. Adamın kalbi fesatsa, o fesadından dolayı, ters düşündüğünden dolayı günaha girer ama, bu zina olmaz.
8. Soru:
--Bir hanım coğrafya öğretmenliği yapabilir mi?
--Bir hanım olduğu için muhatapları önem kazanıyor. Muhatabı küçük, tıfıl çocuklar değil... Coğrafya öğretmeni olduğu için muhatabı ilkokulu bitirmiş, büluğa ermiş kimseler... O bakımdan bir mahzur vardır. Karşısında sakallı, bıyıklı, yetişkin insanlar olduğu için bir mahzur bahis konusudur.
Sonra orda o vazifeyi yaparken saçı başı ne olacak?.. Gidip geldiği zaman, orda konuşmalar ve sâire ne olacak?.. Hizmetini kızlara yönelik olarak yapabilirse; başını açmadan, Allah'ın emirlerini çiğnemeden yapabilirse, yapabilir. Aksi takdirde mahzurlu olur.
1. Soru:
--Sakal kesmenin mezheblere göre hükmü nedir.
--Sakal kesmek bütün mezheblere göre haramdır, doğru değildir. Müslümanın böyle sakal kesmesi yoktu, sonradan çıktı bu... Sakalı kesmek, bıyığı kesmek Batı ile tanıştıktan sonra çıktı. Gayrimüslimlere benzemek yönünden uygun değildir.
Sakalı kesmek hilkati tağyirdir, haramdır. Ayet-i kerimede, şeytanın:
(Feleyuğayyirunne halkallah) "Ben şeytan olarak müslümanların sağından, solundan gideceğim, geleceğim; onlara hilkatlerini değiştirteceğim." dediği buyruluyor. Allah buraya sakal koymuş, kökü deride, yâni hilkatimizde var... O halde, bu böyle olacak. Bunu kesmek, hilkati değiştirmek oluyor.
Kadınlara vermemiş, erkeğe vermiş. Demek ki, erkek sakallı olacak!.. Hilkate uygun olan bu... Kadınlara benzemek yönünden kesilmesi uygun değildir.
Hadis-i şerifler çok... Diyor ki: "Bıyıkları kısaltınız, sakalı uzatınız!" Sahih hadis-i şerifler vardır bu hususta... Ramuz'da da vardır, başka kitaplarda da vardır.
Ayet de vardır, hadis de vardır. Binâen aleyh, eğer mânisi yoksa, sakal bırakması lâzım bir müslümanın!.. Mâni ne olabilir?.. Polistir, dairesi müsaade etmiyor... Askerdir, dairesi müsaade etmiyor... Öğrencidir, okulda kıyamet kopuyor... Aslında müsaade etmeleri lâzım, ama etmiyorlar. Yâni, antidemokratik...
Ben Almanya'ya gittim, orda polis sakallı idi. Sakallı PTT bakanları vardı o zaman... Sakallı askerleri vardı, generalleri vardı. Bizde askerde iç hizmet nizamnesi denmiş, sakal bıyık kesilecek denmiş. Polisin eskiden bıyığına müsaade ediliyordu, şimdi bıyık da kesilecek denmiş. Ağlıyor bazıları... "Yâhu, ben bıyığımı kesince hoşuma gitmiyor." filân diyor.
Bunlara aslında, işin doğrusu müsaade etmek lâzım!.. Alman sakallı oluyor polis oluyor, asker oluyor, bir şey olmuyor da; bizde de serbest olsa ne olur?.. Burda bir antidemokratiklik var... Yâni, insanın hürriyetine müdahele var... Bırak bıraksın!.. Hem de bir de, dînî bakımdan mahzurlu oluyor kesmesi... O zaman niye bunu dînî bakımdan mahzurlu duruma düşürüyor yönetim?.. Hani lâiklik?.. Hani dilinden düşürmediği lâiklik?.. Hani lâiklik, kimsenin dînî işlerine karışmamaktı?.. Niye karışılıyor?..
2. Soru:
--Ben üniversite öğrencisiyim. İlerde kesmem söz konusu olabilir. Şimdi sakal bıraksam olur mu?
--Keseceğin zamana kadar bırakırsın, o zamana kadar günah işlememiş olursun.
3. Soru:
--Paralı özel dersanelerin verdiği bilgisayar kurslarına gitmek istiyorum. Sakallı olduğum için almıyorlar. Bu bilgisayar eğitimini görmek için sakalımı kesebilir miyim?
--Kesemezsiniz! Çünkü, o olmasa da insan yaşar, ölmez yâni... Aslî bir şey değildir, kesmeğe orda ruhsat yoktur. Bakarsınız, sakallı kabul eden bir bilgisayar kursu olur; orda çalışmak daha hayırlı olur. Öyle bilgisayar kursuna sakal kesme şartını koyan yerden ne fayda olacak?..
4. Soru:
--Bir görev almak için veya tayin olmak için, geçici olarak sakal kesmenin hükmü nedir.
--Bu işin cinsine bağlıdır. O heriflere eyvallah etmek mecburiyeti varsa, o mecburiyet de şer'an makbul bir mecburiyetse, o zaman buna da bir cevaz kapısı açılır. Ama, şer'an bir mecburiyet yoksa, ufak tefek şeylerden ikide birde sakalı kazımak uygun değildir. İnsan biraz kale gibi sağlam durmaya çalışmalı, herkese eyvallah etmemeli!..
5. Soru:
--İşyerinde sakalımı kesmek istiyorlar; ne yapayım?
--Kestirmesin! Çünkü kimsenin başkasının sakalını kestirmeğe hakkı yoktur. Bu bir zorbalıktır. Yirminci Yüzyıl'ın işi değil, Amazon ormanlarındaki vahşilerin işidir bu... Onlardan bazıları kaçmış, Türkiye'ye gelmiş; böyle yapıyorlar maalesef...
Kestirmezsiniz! Allah başka bir iş nasib eder. Veyahut, "Niçin kestiriyorsunuz, ayıp değil mi, günah değil mi?.. Hakkınız yok!" filân diye söylersiniz, müdafaa edersiniz hakkınızı...
Bunu yazan sakallı olduğuna göre, erkek... Kızları düşünün!.. Bir başörtüsü uğrunda kimlerle uğraşıyorlar, ne zıpırlarla, zibidilerle uğraşıyorlar... Nerelerden nerelere kadar, ne sıkıntılar çekiyorlar... Aşkolsun, tâviz vermiyorlar, başörtüsünü açmıyorlar. Yollarından geri durmuyorlar. Onların metânetinden, kız oldukları halde o sebatlarından ibret almak lâzım!..