SAKAL

Soru:

--Giyim ve kuşam ile sakalda ölçü nedir?

--Sakalda büyüklerimizin ölçüsü; çok fazla uzun olmaması, şöyle bir tutam olması şöhret bulmuştur. Ama biraz kısa da olsa, yine sakal sünneti yerine gelmiş olur.

Giyim ve kuşamda ifrata, tefrite kaçmamak; yâni mübtezel olmadan, çok şatafatlı olmadan giyinmek ana ölçüdür. Kadınlar için dar olmaması, altını göstermemesi ölçüdür. Yırtmaçlı, açık saçık olmaması ölçüdür. Bu genel kaidelerin altında, fazla böbürlenmeye yol açmayacak gibi, derli toplu, mahrem yerlerini örtecek bir giyimle giyinmelidir.

Soru:

--Sakalın en az miktarı ne kadardır?

--Sakalı kökten traş etmedin mi, isterse azıcık bile olsa, hiç olmazsa haram işlememiş oluyorsun. Bunun uygun olan şekli hususunda ulemânın çeşitli görüşleri var... Genel görüş, şöyle bir tutam kadar olursa, daha iyidir demişler.

Soru:

--Sakal bırakmak sünnet... Sakal bırakıp kesmek mi, yoksa her zaman, hergün kesmek mi haramdır?

--Sakalı kesmek, Efendimiz'in tavsiyesine aykırıdır. Hilkati tağyirdir. Bazılarına göre haramdır, bazılarına göre hükmü değişiktir. Kesmemek lâzım!.. Ama memurdur, polistir, askerdir, öğrencidir; mecburdur. O zaman kesiyor ama, Allah'tan af dileyerek kessin; fırsat olduğu zaman sakalını bıraksın.

Soru:

--Sakalım az; sakal bırakayım mı?

--Az olsun, çok olsun; Allah rızası için sakal bırakmayı tavsiye ederim.

Soru:

--"Sakalı bırakırken hanımın müsaadesini almak gerekiyor." diyorlar; doğru mu?

--Doğru değildir. Sakalı kesmek haramdır. Bırakmak gerekli olduğundan... Sorarsanız, "Yapma!" der. Bazı kimselere sorsanız, "Namaz kılma!" der, bazı kimselere sorsanız, "Oruç tutma!" der.

Soru:

--Birisine hanımı: "Şu sakalı kes! Sakalın sakala benzemiyor, tek tük... Hiç olmazsa bir müddet kes de biraz çoğalsın, sonra yine bırakırsın." demiş.

--Bu bir aldatmacadır. Sakal tek tük de olsa, kesmeyin!.. Süfyân-ı Sevrî Hazretleri karanlıkta hırkasını giymiş, dışarı çıkmış. Dışarda, "Yâ imam, hırkayı ters giymişsin; çıkart da doğru düzgün giy!" demişler. Bakmış, hırka ters... Demiş ki: "Ben o hırkayı Allah rızası için giymiştim, kul rızası için çıkartmam onu!.." demiş.

Sakalı tek tük de olsa kesmesin. Sonra ucundan düzelttikçe, gelir arkası... Sakalı kesmek haram!..

Soru:

--Sakal tebliğ yapmağa engel olabilir mi? Böyle iddia edenler var, bundan dolayı sakal bırakmıyorlar. Böyle yapmak doğru mudur?

--Hayır, doğru değildir. Çünkü, sakal kazımak haramdır. Sakal kazımak bundan yüz yıl, yüzelli yıl önce olsaydı hacı babalar, hacı dedeler bastonla kovalarlardı insanı... Şimdi adet oldu, herkes kazıtıyor ama, erkeklerin kadınlara benzemesi sayılır bu... Doğru değildir aslında...

Durumu müsaitse, memur değilse, işi elveriyorsa sakalı bırakacak! Tebliği öyle yapmağa çalışacak. Sakalından karşısındaki ürküyorsa, başkası ürkmüyor. Mimar bey sakalı uzatabiliyor, profesör bey sivri sakalı uzatabiliyor, saçını uzatabiliyor... Dalga dalga, kocaman kocaman, kulağının üstüne binmiş, ensesini kapatmış, aslan yelesi gibi, herkes keyfine göre yaşıyor. O da sünnet-i seniyyeye uygun hareket edecek.

Tebliğe mâni olmaz. Öyle olsaydı, onun dinde bir müsaadesi olurdu. Sen tam müslüman olacaksın, tebliğini İslâmca yapacaksın; karşı taraf uyarsa uyar. Sakalından korkuyorsa sen de kalemle tebliğ et, dergi çıkart, başka türlü hizmet yap ama, sakaldan kimse korkmaz. Yâni, tebliğe mani olmaz o... Güzel giyinirsin, başka tedbirleri alırsın, kendini yine sevdirmeğe çalışırsın. Sakalı da sevdirmeğe çalışırsın. O da tebliğdir.

Soru:

--Sünnet-i seniyyeye uygun olarak sakal bıraktım; dua eder misiniz?

--Allah-u Teâlâ Hazretleri mübarek eylesin... Peygamber Efendimiz'in daha öteki sünnetlerini de yapmayı nasib eylesin... Peygamber Efendimiz'in sünnetlerini ihyâ eyleyip şehid sevapları kazanmayı, ona ve bizlere nasib eylesin... Peygamber Efendimiz'in şefaatine erdirip, ahirette Peygamber Efendimiz'e komşu olmayı, bu kardeşimize ve bizlere nasib eylesin...

Soru:

--Okulu yeni bitirdim, henüz askerliği yapmadım. Uzun zamandır sakallıyım. Ailem ve çevrem sakalımı kesmem için çok baskı yapıyor. Özellikle babam, sakalımı kesmezsem evlâtlıktan reddebileceğini söylüyor. Ayrıca sakala o kadar kötü şeyler söylüyorlar ki, en sonunda dinden çıkacaklarından korkuyorum. Ne yapmalıyım; bana yardımcı olabilir misiniz? Ayrıca, ailemin hidayeti için, benim de sabredebilmem için dua eder misiniz?

--Allah sabırlar versin... Bu gibi durumda olan kardeşlerimize ben tavsiye ediyorum ki, geniş olacaklar, sinirlenmeyecekler! Çünkü, çok yaygın bir cahillik var... Bu millet İslâm'ı unutmuş, başka şeyleri öğrenmiş. Yâni, şimdi başka şeyleri bilen bir topluluğun karşısındayız. Onlara yumuşak yumuşak, tatlı tatlı İslâm'ı anlatacağız. Kibarca anlatılınca, yumuşak anlatılınca, deliller gösterilince, işi münakaşaya boğmadan güleç yüzle, tatlı dille anlatılınca, iyi netice alınabiliyor. Böylece emr-i ma'ruf nehy-i münker yapmağa, gerçekleri söylemeğe gayret etsinler. Allah yardımcı olsun...

Tabii, Allah-u Teâlâ Hazretleri hidayet versin de... Allah-u Teâlâ Hazretleri'nin hidayet vermesinin şartı, insanın edebli olmasıdır. Yâni, edebsiz oldu mu insan; Allah onu hidayete getirmez!.. Zalimlere, fasıklara, edebsizlere hidayet vermez!.. Adamda bir kabiliyet olacak da, ondan sonra hidayete gelecek.

Bakın, her zaman okuduğumuz Yâsin Sûresi'nin baş sayfasındaki ayet-i kerimeyi hatırlayın:

(İnnemâ tünziru menittebeaz zikre ve haşiyer rahmâne bil gayb) "Senin sözün, senin ikazın, irşadın ey Rasûlüm; gaybe inanan ve zikre tabî olan insana tesir eder. Ötekisine tesir etmez!" diyor. Edebsiz alamıyor, o hidayete mazhar olamıyor.

Allah hatasını anlayıp, hatasından tevbe edip, edeb sahibi olmaya muvaffak eylesin de, hidayet ondan böyle bucak bucak kaçmasın...