Soru:
--Bir kadın bir erkek doktora muayene olabilir mi, röntgen çektirebilir mi?
--Eğer kadın mütehassıs varsa, onu bulmağa gayret eder. Mümkün olduğu kadar, kendi cinsinden olan kadın bir doktora muayene olmağa gayret eder. Bunu istemek kendisinin de hakkıdır. Amma, çare yoksa müslüman, aklı başında, terbiyeli bir doktora muayene olabilir, röntgen çektirebilir. Çâre varsa, mümkün oldukça kadına çektirmeğe çalışmalıdır. Biz elhamdü lillah, doktor kardeşlerimizle bir kadın polikliniği açmağa da çalışıyoruz.
Bu büyük bir derttir Türkiye'de... İslâm düşmanlarının inadı vardır: Erkek kadın-doğum mütehassısı yetiştiriyorlar, kadın-doğum bölümüne hanım asistan bile almıyorlar inatlarından... İlle erkekler doğum yaptırsın kadınlara filân diye, inatları var böyle... Biz de hanımlarımızı mümkün oldukça hanım doktorlara muayene ettirmeğe gayret ediyoruz.
Birisini bir kadın doktora gönderdik. Kadın hastalığı yâni... Nâmahrem yeri açılacak, bakılacak, yâni soyunacak... Kadın doktor, biz gönderdiğimiz halde demiş ki: "Seni talebelerin önünde soyacağım, öyle muayene edeceğim!" demiş. Hasta şaşırmış, olur mu öyle şey filân diye... "Peki, bu talebeler nasıl öğrenecek bu hastalıkları?.." demiş. Ayarlarsan başka türlü de olur. Ne diye inat ediyorsun, ille erkeğe baktırtacaksın, müslümanın inancını zedeletmeğe çalışıcaksın?.. Bizim inancımız böyle olduğuna göre, ona göre ayarla!..
Ankara'da röntgeni çekilecek bir kadıncağızın... Kadın gitmiş bakmış, posbıyıklı bir röntgen uzmanı... "Soyun hanım!" demiş. "Ben hanım röntgenci istiyorum!" demiş kibarca hanımefendi... "Ooooh, bırak bu kafayı kadın! Bırak, biraz Avrupa gör, medeniyet gör!" demiş. O da boynunu bükmüş: "Ben zaten İngilizim!" demiş.
Yâni, kadıncağız İngiltere'de bizim kardeşlerimizden biriyle evlendi de, ordan gelin geldi Türkiye'ye... İngiliz aslında... Bu taraftaki bizim dangalak böyle diyor.
Bu mantık değil... Kadın bölümünü ayır, bir kadın mütehassıs koy, bir kadın röntgenci koy!.. Kadınların gönlü olsun. Maalesef böyle bir inatlaşma vardır. Müslümanların kusurudur. Müslümanlar kendilerinin camisini, kadın hastanesini, müesseselerini kuramıyorlar. Faizsiz müsseselerini kuramıyorlar, kendi inançlarına uygun helâl müesseselerini kuramıyorlar...
Yahudiler kuruyor. Dünyanın her yerinde uçaklarda yahudi yemeği vardır. "Ben yahudiyim, yahudi yemeği istiyorum!" deyince, hahamın kestiği etten yapılmış yemek gelir ona... Ama, dünyanın her yerinde müslüman vardır. "Ben müslümanın etini istiyorum, bana müslüman yemeği getirin!" diye diretmiyorlar. Domuzu yiyorlar. Veyahut adam, "Bu et domuz eti değildir." diyor. Olsun, isterse domuz eti olmasın. Ama, kafası kesilmemişse hayvanın, yine murdardır. O da haramdır. Sen kafasına indiriyorsun bir tokmağı; hayvanı murdar ediyorsun. Ondan sonra, "Tamam bu sığır etidir." diyorsun. Sığır etidir ama murdar... Koyunun bile boynuna ip dolansa, boğulsa, eti yenmez! Kesilecek, kanı çıkacak...
Şimdi yirminci yüzyılda yeni yeni anlaşılmış, kan çıkmadığı zaman, damarlarda kaldığı zaman, orda mikroplanıyormuş ve et bozuluyormuş. Haa, uyandınız maşaallah bindörtyüz yıl sonra!.. İslâm bunu bindörtyüz yıl önceden, kan akacak diye söylemiş. Eti yenilecekse kesilecek, kanı şorlatılacak, akıtılacak ve işte et o zaman dayanacak. Kafasına bir tokmak vuruyorlar, bir elektrik şoku... Hayvan küt bayılıyor, ondan sonra murdar oluyor.
Bu müsseseleri kuramamışız. Neden?.. Müslümanlar gevşek olduğundan, dikkatsiz olduğundan...
--E canım, ne olur yerse?..
--Elinin körü olur. Sen müesseseni kurmağa çalışsan ne olur?.. Sen müesseseni kurma, kendi inancına uygun olan şeyi kurma; ondan sonra, "Acaba çişli şeyi yesek olur mu, içsek olur mu?.." bilmem ne... E adam içmemeğe çalış, temizini bulmağa çalış! Ne diye murdarı ille yiyeceğim diye, haramı ille içeceğim diye çalışıyorsun?..
Evet ölüm tehlikesi varsa, başka doktor yoksa, çare yoksa erkek doktor muayene eder ama, niye kadın doktor muayene etmesin?.. Çünkü kafaları bozuk... Çeşit çeşit şeyler duyuyoruz. Ben doktorların ağzından duyuyorum çeşit çeşit menfi şeyler...
Askerlikte bir doktor vardı, terbiyesiz neler anlatıyordu. --İnsan tabii askere gitmiş, mecburen her çeşit insanla harman, orda askerlik yapıyorsun.-- Yaptığı mel'anetleri, günahları saya saya bitiremiyordu. Şimdi ona, muayeneye gidilir mi böyle bir hayduta?.. Gidilmez!.. O zaman, tedbir alması lâzım müslümanların...
Soru:
--Misvak yerine diş fırçası kullanmak doğru mudur; izah eder misiniz?
--Misvak yerine dişleri temizleyecek bir başka vasıta kullanmak câizdir. Çünkü Peygamber SAS bir hadislerinde buyurdular ki:
(El'esâbiu tecrî mecres sivâk) "Parmaklar da misvak yerine geçer." Misvak olmadığı zaman, parmaklarıyla şöyle dişlerinin içini dışını temizlese, o sarılık gitse, o kir, o koku gitse; olur.
Demek ki, misvak olmadığı zaman parmakla olabildiği gibi, misvak yerine diş fırçası kullamak sûretiyle de olabilir.
Yalnız, misvak denilen dal parçasının çok şifası olduğunu doktorlar söylüyorlar. İnceleyen mütehassıslar, araştırıcılar söylüyorlar.
Biliyorsunuz, bu diş fırçası çıkmazdan önce, asırlar boyu misvak kullanmıştır müslümanlar... Ama sonra, bu asırda diş fırçası icad edildi. Naylondan veya kıldan, çeşit çeşit diş fırçaları yapıldı. Kılların zararlı olduğunu diş mütehassısları söylüyorlar.
Şöyle izah ediyorlar: Kılların içinde yaradılışı dolayısıyla bir kanal vardır. Her kılın kendisinin içinde kanalı vardır. İçi deliktir kılın... Yekpâre değildir. Kılın içi boştur, kemiğin içi gibi... Diş fırçalandığı zaman, dişlerde bulunan mikroplar, bakteriler, o fırçanın kıllarının arasına yerleşirler, orada çoğalırlar. Bu sefer ikinci bir fırçalama yaptığın zaman, tekrar oraya geçerler.
Onun için, bir kere kıl fırça kullanmayın!.. Fırça kullanacaksanız, kaliteli sentetik malzemeden yapılmış fırça kullanın!.. Bazı naylon fırçaların kılları bir iki kullanışta kopuyor, insanın ağzına düşüyor. Onlar da yutulduğu zaman, naylonun hazmı olmadığından, bir yere saplanıp kalıp kanser sebebi olabiliyormuş diye duyuyoruz. Kanserojen diyorlar; yâni kanser tevlid edici malzeme diyorlar.
Buna mukabil, misvağın böyle bir tehlikesi yok... Bil'akis misvağın telleri yutulsa, mideye de faydası varmış. O bakımdan misvağın tahtından, kimse onu aşağıya indiremez!.. Ama misvağın olmadığı yerde, diş fırçası veya parmakla dişleri temizlemek mümkündür. Esas gaye, dişlerin temizlenmesidir. Bu gayeyi tahakkuk ettirmede en güzel malzeme, hal-i hazırda misvak oluyor. Dişler sıhhat kazanıyor.
Benim Ankara'da şu anda sağ olan bir tanıdığım var... Beraber dişçiye gitmiştik. Dedi ki: "Benim üç dört sene önce her abdest alışta dişlerim kanardı, başım derde girerdi. Sonra ben misvaka başladım, şimdi o dertten kurtuldum." dedi. "Ağzını bir görelim!" dedi diş doktoru... Diş koltuğuna oturttuk onu... Doktor eğildi baktı, biz eğildik baktık. Ömrümde o kadar güzel ağız ve diş görmedim gibi geldi bana... İnci gibi dişler... Son derece sıhhatli, pembemsi tatlı güzel bir diş eti... Gayet sıhhatli... Doktor da şaştı, biz de şaştık. Her abdest alışta ağzını çalkalarken kanayan diş etleri, ondan sonra nasıl bu kadar sıhhat bulmuş; hayretler içinde kaldık.
Onun için, bu misvakın tahtı çok yükseklerde... Ona öyle başkası kolay kolay denk olamayacak gibi görünüyor. Ama yoklukta ne yapacaksın?.. Başka vasıtalarla da temizlemek câizdir.
Soru:
--"Çay dervişin mazotudur." sözü doğru mu?
--İlk defa duyuyorum böyle bir sözü... Enteresan bir benzetme... Mazot değildir, enerji vermiyor; sadece birazcık insanın içini ısıtıyor. Meselâ pekmez içse, "Pekmez dervişin mazotudur." dese, doğrudur. Hakîkaten kamyonu itecek hale gelir insan, pekmez içtiği zaman... Güçlenir, kuvvetlenir. Ama, çayda öyle büyük bir kalori vs. yok... İçine konulan şeker kadar biraz kalorisi var, biraz da sıcaklığı kadar bir şeyi var...
Daha ziyade içi ısıtmak için içiliyor. Münebbih madde, uyarıcı madde tein var içinde... O madde sinirleri uyarıyor; uykusu gelmişse, uykusunu kaçırıyor insanın...
Soru:
--Tavuklar kesileceği zaman, beş voltluk cereyan verilmiş suya daldırılarak uyuşturuluyor. Bu şekilde kesilen tavukları yemekte bir sakınca var mı?
--Uyuşturulan hayvanın kesilmesinde sakınca yoktur. Hayvan ölmüşse, o zaman murdar olur. Ölmeden kesildiği zaman, bir mahzur olmaz!.. Uyuşur, bayılır... Canlı ise, kalbi tık tık atıyorsa, kestiğin zaman kanı çıkıyorsa; bir şey değil, yenilir.
Soru:
--Saç dökülmesini önlemek için, formülünde alkol olan, hap şeklindeki bir ilâcı kullanmak câiz olur mu?
--"Haram maddelerle tedâvi olmayın!" diyor Peygamber Efendimiz... Allah derdi de, devâyı da indirmiştir. Her şeyin devası vardır ama, haramla tedâvi olmayın!" diyor. Helâl madde bulmağa çalışın, helâl çâre bulmağa çalışın! İlle gidip de, o haramla tedâvi olmağa çalışmayın!
Soru:
--Cinlerle irtibat kurarak haber veren ve cinleri yakarak bazı hastalıkları tedavi ettiğini söyleyen kimseler duyuyoruz; İslâm'da bu tür tedavi var mı?
--Benim bildiğime göre, böyle bir tedavi tarzı yok ve bu cinlerle uğraşanların da sonunda büyük sıkıntılara, zor durumlara düştüklerini, bir kenarda, köşede çatladıklarını, patladıklarını görüyoruz.
Bize dua tavsiye edilmiştir, Kur'an-ı Kerim okumak bildirilmiştir. Cinlere de müessir olacak "Kulhüvallah", "Kul eûzü birabbil felak", "Kul eûzü birabbin nâs", "Ayetel kürsî", "Fatiha-i Şerife" gibi herkesin bilebildiği, söyleyebildiği dualar vardır. Peygamber Efendimiz bunları okumayı tavsiye etmiştir.
Bu duaları ettiği zaman insan, insin ve cinnin şeytanlarının şerlerinden, hattâ her türlü mahlûkatın şerrinden emin olur. O bakımdan, biz dua ederek tedavi olmağa çalışırız.
Dua ederek tedavi vardır. Fatiha okuyarak, Sûre-i İhlâs okuyarak, Kur'an-ı Kerim'in ayetlerini okuyarak tedavi vardır. Bu şekilde Peygamber Efendimiz tedavi etmiştir. Hastalanan bir kimsenin hasta olan uzvuna elini koyup:
(Es'elullahel azîm, rabbel arşil azîm, en yeşfiyek) tarzında, yedi defa dua etmeyi hadis-i şeriflerde bize tavsiye etmiştir. Bu çeşit dualar vardır. Fakat yakma, yıkma vs. şeyler ve cinlerle uğraşmak pek uygun şeyler değildir.
Soru:
--Büyüden korunmanın çaresi nedir?
--Ben büyü işlerinden pek anlamam. Yalnız anladığım bir şey var, "Kul hüvallahu ehad" "Kul eûzü birabbil felak" "Kul eûzü birabbin nâs", büyüyü de bozar, şifa da verir. Allah-u Teâlâ Hazretleri'ne dua edince hepsi geçer. Ben böyle bilirim.
Bu büyüye de aklımı fazla takmayı da uygun görmüyorum, sizin de takmanızı uygun görmüyorum. Her şeyi de büyüye bağlamanızı da uygun görmüyorum.
Bazı şehirlerde bu büyü lafı pek büyümüş, iki kişi kavga ediyor; "Büyü yaptılar buna!" diyorlar. Siz kendiniz hatadasınız, karılığı kocalığı iyi bilmiyorsunuz, büyü yaptılar diye suçu başka yerde arıyorsunuz. Sabuna iğne batırmış da, kuyunun içine atmış da, eriyince şöyle olmuş da, böyle kalmış da...
Zararı Allah verir, faydayı Allah verir. Hastalığı Allah verir, şifayı Allah verir. Esmâ-i Hüsnâ'nın içinde, Allah'ın mübârek isimlerinden birisi de "Ed-Dârr", zarar veren... "En-Nâfî'" onun arkasından geliyor; o da fayda veren demek... Zarar veren de Allah'tır, fayda veren de Allah'tır. İnsan Allah'a dayandı mı, ne büyü tesir eder, ne şeytan tesir eder.
Şeytanın tesir etmediğini ayet-i kerimede bildiriyor Allah-u Teâlâ Hazretleri:
(İnnehû leyse lehû sultànün alellezîne âmenû ve alâ rabbihim yetevekkelûn) "Sağlam iman edip de Allah'a tevekkül edenlere onun zararı olmaz." diye bildiriyor.
Onun için, büyüye filân aklınızı takıp da, hiç kafanızı karıştırmayın!.. Çünkü, bunlar bir takım psikolojik bozukluklara yol açıyor. Allah'a dayanın, Allah korur.
Soru:
--Burundaki kemiği ameliyatla aldırmak câiz midir?
--Nefes almaya zararı olduğu zaman, tıbbî zaruret olduğu zaman aldırılır. Tıbbî bir zaruret yokken, sırf düzelsin diye estetik bir ameliyat yapılacaksa, o da olabilir.
Soru:
--Kaplama diş gusle mâni olur mu?
--Mahzuru yoktur, guslü tamamdır.
Soru:
--Altın diş taktırmak haram mıdır?
--Altın diş taktırmak haram değildir. Altın okside olmayan bir metal olduğu için, o işte kullanılıyor. Başka madde kullanıldığı zaman koku yaptığından dolayı, ağız için bir şart oluyor. Ağızda altın diş kullanılması yasak değildir. Peygamber Efendimiz'in zamanında da kullanılmıştır.