KADIN-ERKEK İLİŞKİLERİ

Soru:

--İktisat Fakültesi üçüncü sınıfta öğrenci olan kızım, tatilde çalışmak istiyor; ne yapayım?

--Tatilde veya bir başka zamanda bir kadının çalışması olur mu? Olur. Bir kadın terzihanesinde çalışabilir. Haramların, günahların olmadığı bir işyerinde çalışabilir. Kadınlara mahsus bir ticarethanede çalışabilir. Tarlada bahçede çalışanları hep görüyoruz. Ne yapsınlar, geçim dolayısıyla böyle çalışmalar olabilir. Zeytin topluyor... Örtülü, mantolu... Tarlada çapa yapıyor... filân. Çalışabilir bir kadın...

Bütün mesele, çalışması esnasında günahlara bulaşmamak, haramlara bulaşmamak; yabancı kimselerle halvet olmamak, yüz-göz olmamak ve Allah'ın istemediği şeyleri yapmamaktır.

Eğer ihtiyacı yoksa, bir kızın böyle yabancı kimselerin yanında çalışması, onu yüzsüzleştiriyor. Bir ticarethanede, bir müessesede, şurda burda çalışan; kadın erkek herkesle muhatap olan bir insan, çalıştı mı zarara uğruyor. Pişman olacak durumlar olabiliyor, nâhoş durumlar oluyor. Hiç bu durum olmayacak şekilde çalışması mümkünse, öyle çalıştırsın. Meselâ, bir Kur'an kursunda kız çocuklarına şu dersi vermek, iktisat dersi vermek, fizik kimya dersi vermek, filânca dersi vermek hususunda çalışabilir.

Yâni, çalışmasının cinsine göre doğru olur. Cinsi iyi değilse, çalıştırmamak daha iyi olur. Çünkü o zaman bazı zararları çıkıyor.

Soru:

--İlâhiyat fakültesi mezunu bir hanım, imam-hatip okulunda tesettürlü olarak öğretmenlik mi yapmalı, vaizliği mi tercih etmeli? Bunlardan alınan ücret helâl midir?

--Bence vaizlği tercih etmeli!..

Bunlardan alınan ücret helâldir. Çünkü, para olmazsa bu vazifeler kim tarafından yapılacak?..

Soru:

--Kadınlara hangi şartlarda arada perde olmadan va'z ü nasîhat edilebilir?

--Kadınlara vaaz vermek, bir arada bulunmak, tehlikeli işlerden birisidir. İki taraflı tehlike vardır. Bir; hoca yönünden tehlike vardır. İki; cemaat yönünden tehlike vardır. Şeytan olduğu için, bu ikisi karşı cins olduğundan çeşitli tehlikeler olur.

O bakımdan mümkünse hanımlar kafesin arkasında, perdenin arkasında bulunurlar. Önde erkekler bulunur. O şekilde hoca efendi vaaz eder. Veyahut; hoca efendi mecbur kalmışsa, kadınlar topluluğuna hitab etmek zorunda kalmışsa, yanına hanımını alır, mahremini alır. Onunla beraber onlara nasihat eder. Böylece herhangi bir fitnenin zuhura gelmesine dikkat eder. Mümkünse gözünü kapar. Eski vaizlerden peçe takanlar varmış, yüzüne örtü örtenler varmış.

O bakımdan bu konuda mümkün olduğu kadar ihtimamlı, dikkatli olmağa çalışmakta fayda vardır.

Soru:

--Haremlik selâmlığın sınırı nedir? Hanımıyla gelen bir akrabam veya arkadaşımla, tesettüre uygun olarak bir arada oturabilir miyiz?

--Tabii, kendisine nikâh düşmeyen akrabalarıyla oturabilir. Onun dışında nikâh düşenlerle oturmaması, haremlik selâmlık uygulaması uygun olur.

Herhangi bir şekilde eğer oturma mecburiyeti çıkmışsa, o zaman da dış tesettürün tam olması lâzım!.. Yâni, sokaktaymış gibi saçın başın tam örtülü olması lâzım ki, günah olmasın!

Soru:

--Genç bir erkek, mahallesindeki bir kız öğrenciye Kur'an öğretebilir mi?

--Öğretemez!.. Öğretirse ne olur?.. Aralarında bir şeyler olur sonra... Kızlara hanım öğretmenler öğretsin, erkeklere erkekler öğretsin!.. Bunlardan çok fitneler çıkar.

Soru:

--Öğretmen bir erkek, kız öğrencilerin derslerine girebilir mi? Şu anda giriyor, ne yapmalı?..

--Ben değil böyle okullardaki öğretmenlerden, Kur'an kurslarına gelen vaizden ve müftüden bile şikâyet edildiğini duydum. Ateşle barut yanyana oldu mu, tehlikeli... Pamukla ateş yanyana oldu mu, pamuk tutuşabilir. Onun için, İslâm buna set çekmiştir. Bu tehlike olmasın diye emniyet tertibi almıştır.

Niye arabanın deposu en arkadadır?.. Motorun yanına koyuversinler. Önde, motorun yanında benzin deposu dursun... Yoook, olmaz!.. Ta en arkadadır benzin deposu... Ordan böyle uzun, incecik, sağlam, çelik bir boru ile motora gelir. Lâlettain bir boru ile de gelmez.

--Neden?..

--Tutuşur be hocam! Benzin bu... Sigara kıvılcımından bile tutuşur. Oyuncak değil, bunu iyi korumak lâzım!..

Onun için, tutuşmasın diye nasıl çelik boru kullanılıyorsa, depo arkada, motor önde, elektrik başka yerde, bilmem ne başka yerde oluyorsa; bu işlere dikkat dikkat etmek lâzım!..

Sonra, meselâ depoyu öne koysa, bir çarpışma olur, depo bir zedelenir; o çarpışmanın sürtünmesinden bir kıvılcım çıkar, arabalar ateş alır. Arkaya koyuyor ki, çarpma umumiyetle önden olduğu için, kazalarda zayiat ihtimali az olsun diye...

Onun için, İslâm da tedbir almıştır; haremlik vardır, selâmlık vardır.

--Hocam, benim kalbim çok temiz!..

--Sen onu git külahıma anlat!.. Deterjanla mı temizledin?..

Peygamber SAS Efendimiz Hazretleri, Hazret-i Fatımatüz Zehrâ'nın evine giderken, yanında da sahabesinden iki kişi varmış. Diyor ki: "Yâ Fatıma, kızım! Yanımda misafirler de var, perdenin öbür tarafına geç!" Onların kalbi temiz değil miydi?..

--Efendim bizim bir tanıdığımız bir hoca var, falanca yerde... "Ben ateşle pamuğu yanyana tutmağa mânevî bakımdan güç sahibiyim!" diyor.

--Yâhu, sen Peygamber Efendimiz'den daha mı güçlüsün?.. Bak sen; ateşle barutu yanyana tutacakmış... Öyle saçma şey olmaz!

Soru:

--Telefonda yabancı kadına selâm vermek doğru mudur?

--Telefonda kimse kimseyi görmüyor, ses o tarafa gidiyor. Bu adamların bilmeden bize alıştırdıkları alo, merhaba demek... ingilizlerin hello sunun İtalyancası alo, onların dilinde merhaba demektir. Müslüman da müslümanla karşılaştığı zaman, ona hayır temenni eder, "Esselâmü aleyküm!" der. Orda bir fitne bahis konusu değildir, yüzünü görmüyor. Alo diyeceğine, hiç bir şey demiyeceğine, bir hayır temenni etmesinin mahzuru olmayacağı kanaatindeyim.

Soru:

--Otobüste istemeyerek nâmahreme değmek günah veya zinâ mıdır?

--Günahtır, korunmak lâzım!.. Zina da olabilir. Çünkü, Peygamber Efendimiz SAS buyuruyor ki: "Gözler de zina eder. Eller de zina eder."

--El nasıl zina eder?

--Tutmakla...

--Göz nasıl zina eder?

--Bakmakla...

Onun için hem gözüne sahib olacak, hem eline sahib olacak, hem de sıkış tepiş yere girmeyecek!.. Dikkat edecek! Allah korusun...

Biz bir kampanya açtık, "Kadınlara ayrı otobüs işletsin belediyeler!" dedik; desteklemediniz. Üç kişi, beş kişi destekledi. İnsanlar lâyık oldukları idareler ile idare olunurlar. Neya lâyıksanız, başınıza o gelir. Güzel bir şey söyledik. Kadınların ayrı otobüsü olsaydı bu iş olur muydu?.. Olmazdı.

Kadın da evime yetişeceğim diye içeri giriyor, erkek de giriyor. Otobüsün istiab haddi diye bir şey yok... Kendimize saygımız yok!..

İngiltere'de bir otobüse, Avrupa'da bir otobüse fazla kimse binemez. Koltukların sayısı doldu mu, "Tamam!" der, almaz. İkinci bir otobüs gelir. Trende sıkış tepiş durmaz insanlar... Bir yolcu fazla oldu mu, bir vagon ilâve ederler. İnsana saygı var... Oranın insanı kendisini saydırıyor. "Ben parayı vermişim, ayakta kalıyorum; bu da aynı parayı vermiş, oturuyor. Niye?.." diyemiyoruz.

Müslüman biraz sinirli müslüman olacak!.. Bu kadar kuzu kuzu müslümanları yatırıp yatırıp keserler, derisini yüzerler. Postunun da üstüne otururlar; öldükten sonra da kurtulmaz!.. Hakkına korusana be adam!..

Ondan sonra artık:

--Kadına değdim günah mı, zina mı?..

--Günah ve zina; buyur ayıkla pirincin taşını!..

--Ama istemeyerek oldu hocam!..

--İstemeyerek olunca, tabii hafif oluyor, orası muhakkak... İstedi mi, aşikâre günah ve zina oluyor. İstemeyerek, sakınırken oldu mu; biraz daha hafif oluyor.