İLME VE İHTİSASA SAYGI

Halil Necatioğlu

İSLAM, ŞUBAT 86

Ülkemizde herkes, istediği konuda yazıp çizmekte hürdür; kendisinin arzusuna, insafına ve iz'anına kalmıştır: Dilerse ihtisası dairesinde, iyi bildiği sahada, vukuf ve selâhiyetle yazar, konuşur, îkaz eder, doğruyu gösterir, tenkîd eder, yanlışları düzeltir, çevresini aydınlatır; halkımıza, ülkemize, dinimize faydalı olur. Böylelerine şükranlarımızı sunarız.

... yine canı isterse ihtisas sahası dışında fikirlerini beyan eder; ama burada, büyük hatalara düşme, gaf yapma, koca koca çamları devirme, gülüç duruma düşme, günaha girme... hattâ tehlikeli ve muzir olma ihtimali vardır.

Bu, haddi aşarak, çizmeden yukarı çıkarak, kendi cahilliğine bakmadan, cür'et ederek bilmediği sahalara girme işi zamanımızda -maalesef- din ve inanç konusunda çokca görülüyor. Meselâ biri çıkıyor, eski büyük âlimlerimize çatıyor, suçluyor, kendi orijinal ictihadını (!?) şatafatla beyan ediyor, bakıyorsunuz: Asılsız, delilsiz, abuk-sabuk şeyler. Bir diğeri çıkıyor, tam hakikî mücahit (!?) ve müctehid edasıyla farzları inkar ediyor, dinî ilimleri red ediyor, sünnetlere bid'at diyor, yüce mezhebimizi suçluyor, sapık akideleri öne sürüyor.

Birisi arapça bilmeden Kur'an-ı kerim tercümesine kalkıyor; diğeri fıkıh bilmeden ahkâm kesiyor, bir başkası yarım-yamalak türkçesiyle, ibaresini bile doğru anlayamadığı dev eserleri çevirmeye girişiyor; anlayamadığı yerleri atlaya atlaya canım eseri kuşa çeviriyor; bir başkası alıyor eline kalemi, imlâsı bile düzgün değil, cahilliği apaçık ortada, küstah bir eda ile en yüksek mertebedeki bilginleri irşada! ve îkaza yelteniyor, nasihate kalkışıyor... vs.

İlim sahasındaki bu keşmekeş -eğer kmasıtlı değilse- büyük bir edep noksanlığından ve haddini bilmezlikten doğmaktadır. Buna karşı ciddî bir tavır takınmalıyız.

Onun için:

a) Bu tip kimselere ihtisasını, tahsilini, selâhiyetini sorunuz; ileri attığı saçmalıklarına delil getirmesini, getiremezse susmasını söyleyiniz; yine bildiğini okumağa devam etmek isterse, kitabını, dergisini, makalesini... almayınız, okumayınız; sözünü dinlemeyiniz; maddî ve manevî prim vermeyiniz ki cehalet ve istismar yaygınlaşmadan durdurulabilsin.

b) En önemlisi: Eski ve yeni gerçek âlimleri biliniz ve bulunuz; en selâhiyetli, en âlim, en takva ehli, en fazıl, en edîp ve en kâmil kimselerin eserlerine itibar gösteriniz.

c) Okuduğunuz beğendiğiniz eserleri, kitapları, dergileri, tanıtınız, tavsiye ediniz ve yayınız ki "hayra delâlet eden onu yapmışcasına sevap alır".

d) Piyasadan bir yayın (kitap, dergi vs.) alırken, sorarak, danışarak, istişade ederek, seçerek alınız ki sonra aldanıp pişman olmayasınız. Çünkü zamanınız kalitesiz yayınlara, iddialara, fikirlere ayıramayacak kadar az ve değirli; ortaya çıkan eserler, cereyanlar ve sözler ise yardımlaşmasız takibi ve ihatası imkânsız derecede bol ve çeşitli ve üstelik pahalıdır.