YEİS YOK!
İslam, Mayıs 85
Müslümanların başına üşüşen sıkıntıları görüp üzülüyoruz. Düşmanların çokluğu ortada; ya anlayışsız dostlara(!) ne demeli? Bir de "ben müslümanım" dediği halde, düşman safında yer alan, kardeşlerine onlarla birlikte silah çeken, onları arkadan hançerleyenler var. Şu fani dünyanın bir kaç günlük sefasına, muvakkat ikbaline, düşmanların onlara sağladığı bir kaç hasis menfaate aldanıp, ahiretlerini mahv ediyorlar.
"Ticaretleri kendilerine hiç de kar getirmedi" (el-bakara Sûresi 16. âyet)
Muin-i zâlimin dünyada: erbab-ı denâettir
Köpektir zevk alan sayyâd-ı bî-insâfa hizmetten
Yeis yok, oturup ağlayacak değiliz. Bu ilahi bir kanundur: Allah teala, kendisine inananları daima böyle sıkıntılarla denemiş, imanlarını olgunlaştırmıştır. Sıkıntılara uğrayanlar takdirin Allahtan olduğunu görüp sabır ve metanet göstermelidirler. Sabredenler sonunda başarıya ve zafere ulaşacaklardır. Mü'mini hiçbir şey yıldıramaz. Mü'min için hüsran yoktur, her türlü hal ve durumda kardadır. Ölse şehid, kalsa gazi, sabretse sevap, şükretse nimet ve bolluk...
Hendek (veya Ahzab) harbinde Kureyş müşrikleri ile, müttefik oldukları bedevi ve yahudi kabileleri, korkunç bir izdiham ve kalabalıkla Medine-i Münevvere üzerine yürüyünce bazı kimseler müthiş korkmuş ve şiddetle sarsılmıştı; ama has ve halis müslümanlar:
--"İşte bu, Allah ve Rasûlünün bize va'dettiğidir, Allah ve Rasulü ne doğru söylemiş! dediler. O tehlikeli durum onların iman ve teslimiyetlerini arttırmaktan başka bir şey yapamadı." (El-Ahzâb Sûresi, 22. ayet)
Kâmil ve olgun mü'minlerden öyle erler ve bahadırlar vardır ki Rasulullah SAS ın yanında bulunamadıkları, katılamadıkları savaşlar için üzülmüşler de kendi kendilerine şöyle ahd ve nezr etmişlerdi:
"Eğer müteakip bir cihatta Rasulullah ile bulunursak sebat edip, şehit oluncaya kadar çarpışacağız"
Bu kahramanlar arasında Hz. Hamza, Mus'ab bin Umeyr, Talha bin Ubeydullah, Said ibni Zeyd, Osman ibni Affan.. gibiler vardı. --Rıdvanullahi taala aleyhim ecmain-- Onlardan biri olan Enes ibni'n-Nadr RA Uhud harbi sırasında savaş alanına doğru giderken Sa'd ibni Malik'le karşılaşmıştı. Sa'd:
--Ey Ebu Amr nereye? diye sorunca:
--Hey cennet kokusu hey; o kokuyu Uhud önlerinden geliyor gibi hissetmekteyim... diye cevap vermişti. Savaşa girdi şehd oldu, üzerinde seksen küsûr ok ve mızrak yarası saydılar, tanınmayacak hale gelmiş de ancak kızkardeşi el parmaklarından teşhis edebilmişti.
Onlar nefislerini ifa ettiler, geri kalan bazıları da hal-i intizardadırlar.
Felek her türlü esbab-ı cefasın toplasın gelsin
Dönersek kahpeyiz millet yolunda bir azîmetten
Bilmeyen ne bilsin bizi?
Bilenlere selâm olsun!