CEMALİNİ SEYRE DALMIŞIM

Erdem BAYAZIT

Allah ondan razı olsun ve şefaatine bizleri nâil etsin... Hocaefendi'yi üç kez rûberû dinlemek saadetine erişenlerden biriyim.

Sanıyorum 1975 yılıydı. Kahraman Maraş İl Halk Kütüphanesi'ndeydim. Dr. Cafer Tatlıbal geldi. "Ağabey müjde!.." dedi. "Hayrola..." dedim. "Efendi Hazretleri bu akşam teşrif ediyorlar. Hacca gidiyorlar, Maraş'ta geceleyecekler. İnşaallah sizi de bekliyoruz eve..." dedi.

Tabii çok sevindim. "Sanırım beş on araba olacak çevresinde... Efendi Hazretleri de yolcuların otelde kalmalarını istemez." dedi. Hemen bir telefon zinciri kurduk, arkadaşlara haberler gönderdik. O gün Cafer Beylerin evinde, Efendi Hazretleri'ni tanımak saadetine eriştik.

O gün orda sohbetleri oldu, latîfeleri oldu. Hattâ bana da bazı sorular sormuş, ben de cevap vermişim. Ama, ben hiç hatırlamıyorum. Es'ad Efendi Hocamız onun güzelliğinden bahsetti. Gerçekten hep o güzel cemâlini seyretmeğe dalmışım, sohbetin sonuna kadar... Saat onbirlere kadar oturmuştuk.

Hacca giden yakınlarından birkaç tanesi de bize düştü. Beraber gittik, sohbetimiz orda da devam etti arkadaşlarla... Sabahleyin erkenden kalktık. Sabah namazı Ulu Cami'de kılınacak diye emretmişlerdi. Maraş'ın Ulu Cami'sinde sabah namazına yetiştik.

İlk defa orda bir hatm-i hacegâna katılmak nasib oldu. İmam efendiyi çağırdılar, Evrad kitabını hediye ettiler. "Şimdi biz burda bunu okuyacağız, siz de zaman zaman okursunuz." dediler. Evrad okundu.

Namazdan sonra da Ulu Cami'nin önünden yolcu ettik. Onlar gittiler, gönlümüz de böyle bir su gibi arkalarından akıp gitti. Allah şefaatlerine nâil eylesin...

O bir salih kuldu, velî bir zattı. O salih kullar ki, ilk insandan bu tarafa ve kıyamete kadar insanlara Allah'a kulluk etmenin hakikatini öğretirler ve hayatlarıyla da örnek olurlar. İnanıyorum ki yaşamanın ve varolmanın hikmeti de budur.

Salihler, veliler ummana akan bir ırmak gibidirler. İnsanları yağmur tanelerine benzetirsek o ırmağa ulaşabilenler, o etekten tutabilenler neticede hakikate de ulaşırlar. Onlar irşadlarını sohbet geleneğiyle sürdürürler. Sohbetteki bereket ortadadır ki, o sohbeti dinleyen herkes kabı kadar nemalanır. Avamdan herhangi biri de, münevver kitleden birisi de o sohbetlerin muhatabıdır ve herkes kendi mizacı, kabiliyeti yönünde sohbetten istifade eder.

Hocaefendi Hazretleri'nin sohbetlerinden her kesimden ve her meslekten sayısız insan faydalanıp, şuura ermiştir. Hocaefendi Hazretleri'nin irşada memur olduğu kesim daha çok üniversiteliler olmuştur. Kanaatimce, Hocaefendi maneviyatta o sahada irşadla memur kılınmıştır. İşin hakikati de budur.

Maneviyatta irşada memur salih kullar kendi mürşidleri tarafından vazifelendirilir. Bir zincirin halkası gibi, bu halka da Risâletpenah Efendimiz'e ulaşır. Tasavvuf büyüklerinden biz bunu böylece işittik ve böylece inanırız.

14. 11. 1993 - Hâcegân / İSTANBUL

İslâm, Kasım 1986