TECELLAYI CEMALINDEN Tecellâyı cemalinden Habibim nevbahar âteş, Gül ateş, bülbül âteş, sümbül âteş, Hak ü hâr âteş. Şuây-ı âfitâbındır yakan bil-cümle uşşâkı, Dil âteş, sîne âteş, hem dü çeşm-i eşk-i bâr âteş. Hayal-i şem-i rûyinle acep mi yansa can ü dil, Nigârım gel de gör kalbimde âteş, ah ü zâr âteş. Ne mümkün bunca âteşle, şehid-i aşkı gasl etmek, Cesed âteş, kefen âteş, hem âb-ı hoşgüvar âteş. Ben el çektim safay-ı hâtır u ârâm-ı cânımdan, Safâ âteş, cefâ âteş, firâr âteş, karar âteş... Ne yapsam bu dil-i mahzununu mesrûr eylemem şâhım Gam âteş, gam-küsar, temennây-ı mesâr âteş... Ümîd-i âfiyet besler mi Es’ad yârdan hâşâ, Saçar oldukça gözden ol nigâr-ı gül'izar âteş... M. Esad Erbili PEYGAMBERİN İZİNDEYİZ Biz Kur'ânın hâdimleri pür imânlı ve zindeyiz Bu yoldan dönmeyiz asla peygamberin izindeyiz Hak Habibim dedi ona bizden feda can uğruna Alem şahit olsun ona peygamberin izindeyiz İslâmın nûru, gür sesi kaldırdı zulmeti yes'i Alemlerin efendisi peygamberin izindeyiz O'dur âhir hak peygamber ona salât selâm gönder Cihanda en büyük önder peygamberin izindeyiz Onu sev sen onu tanı odur tende canlar cânı Gönüllerin tek sultânı peygamberin izindeyiz Hayra koşan şerden kaçan bize nurlu ufku açan Alemlere rahmet saçan peygamberin izindeyiz Tende kalan bir cân ile aşk ile pür îmân ile Biz Hazreti Kur'an ile peygamberin izindeyiz. Abdurrahim Karakoç GÜLDÜR GÜL Bugün ben şâhımı gördüm, çeşmi cemâli güldür gül Gül olanın aslı güldür peygamberin nesli gül Kurusu gül, yaşı güldür, toprağı gül, taşı güldür Girdim şahın bahçesine, cümlesi aşı güldür gül Asmasında gül dalları, kovanında gül balları Ağacında gül hâlleri, servi pınarı güldür gül Arkı akar çarkı döner, gülden değirmeni döver Yine gülden gül öğütür, bendi ırmağı güldür gül Gülden terâzi yaparlar, gül ile gülü tartarlar Gül alırlar gül satarlar, çarşı pazarı güldür gül Açıl gel ey gonca gülüm, ağlatma şeydâ bülbülün Bu inleyen garib dilin, âh-u efgânı güldür gül Gel hâ gel ha gül Nesîmi, geldi yine gül mevsimi Bu feryad bülbül sesimi, sesi feryâdı güldür gül. Nesimî DAHİLEK YA RASULALLAH Arınmış bir ruhla Ravza'ya varsam, Kubbe-i Hadra'yı yakından görsem, Taş ve toprağına yüzümü sürsem: Diyerek: Dahîlek yâ Rasûlallah Ziyâret kasdiyle ulu serveri Selâm kapısından girsem içeri, Kemâl-i hürmetle varsam ileri: Diyerek: Dahîlek yâ Rasûlallah Huzuru Pâk'ine eğilsem-gitsem, Bütün varlığımı onda eritsem, Eriyen mum gibi tükenib bitsem: Diyerek: Dahîlek yâ Rasûlallah Müvâcehe'sinden dalsam huzurâ, Arzetsem kalbimi Ebedî Nûr'a, İmânım kemâlle erse şuûra: Diyerek: Dahîlek yâ Rasûlallah Mevlâm'a gönlümden uçsa dilekler, Düâma hep âmin dese melekler, Yansıtsa âhımı bütün felekler: Diyerek: Dahîlek yâ Rasûlallah Eşsiz Medîne'de edeble kalsam, Bûy-u mânevîden bir şemme alsam, Solmayan cemâlin seyrine dalsam: Diyerek: Dahîlek yâ Rasûlallah MAİL OLDUM Mâil oldum bahçesinde hurmaya Takâtım kalmadı aslâ durmaya Ol Medine Ravzasını görmeye Görmeyince alma yâ Rab cânımı. Hak nasib eylese bizde varalım O çöllerin sâfâsını görelim Ravzasın eşiğine yüzler sürelim Sürmeyince alma yâ Rab cânımı Hak nasib eylese çıksam mahfeye Dolanı dolanı çıksam safâya Hep hacılar ile dursam vakfeye Durmayınca alma yâ Rab cânımı Aşık olan bû fâniyi neylesin Sâlâtü selâmla gökler inlesin Medine'ye varıp mesken eylesin Varmayınca alma yâ Rab cânımı. CANIM KURBAN Canım kurban olsun senin yoluna, Adı güzel, kendi güzel Muhammed, Şefâat eyle bu kemter kuluna, Adı güzel, kendi güzel Muhammed Mü'min olanların çoktur cefâsı, Ahirette olur zevk-u sefâsı, On sekiz bin âlemin Mustafâ'sı, Adı güzel, kendi güzel Muhammed Yedi kat gökleri seyrân eyleyen, Kûrsûn üstünde cevlân eyleyen. Mi'râcda ümmetin Hak’dan dileyen, Adı güzel, kendi güzel Muhammed Ol çâriyâr anın gökler yâridir, Anı seven günahlardan beridir, On sekiz bin âlemin serveridir, Adı güzel, kendi güzel Muhammed Aşık Yunus neyler iki cihânı sensiz, Sen Hak Peygambersin şeksiz, gümânsız Sana uymayanlar gider imânsız, Adı güzel, kendi güzel Muhammed. Yunus Emre PEK HAZİN BİR MEVLİD GECESİ Yıllar geçiyor ki yâ Muhammed, Aylar bize hep Muharrem oldu! Akşam ne güneşli bir geceydi... Eyvâh, o da leyl-i mâtem oldu! Âlem bugün üçyüzelli milyon Mazlûma yaman bir âlem oldu. Çiğnendi harîm-i pâki şer’in; Nâmûsa yabancı mahrem oldu! Beyninde öten çanın sesinden Binlerce minare ebkem oldu. Allah için, ey Nebiyy-i ma’sum, İslam’ı bırakma böyle bîkes, İslâm’ı bırakma böyle mazlûm. Mehmet Akif ERSOY O’NUN ÜMMETİNDEN OL Beri gel serseri yol! O'nun ümmetinden ol! Sel sel kümelerle dol! O'nun ümmetinden ol! Sen hiçliğe karşı yön Hep sıfır arka ve ön Dosdoğru kıbleye dön! O'nun ümmetinden ol! Gel, dünya murdar kafes Gel gırtlakta son nefes Gel arşı arayan ses O'nun ümmetinden ol! Solmaz, solmaz bu bir renk, ölmez, ölmez bir ahenk, insanlık; hevenk, hevenk O'nun ümmetinden ol! Gökte çakıyor haber: Geber, çelik put geber! Doğrul yeni seferber! O'nun ümmetinden ol! Necip Fazıl Kısakürek DER NA'T-I HAZRET-İ RESUL-İ KİBRİYA Ey habîb-i Hak; kerîm-üş-şan Muhammed Mustafa Nâzenîn-i hazret-i Yezdan Muhammed Mustafa Ravza-i cennet gülüsün, "lî maallah" bülbülü Canlara cânan, cihâna can Muhammed Mustafa Bûy-ı enfâs'un mutayyeb etti nâsût ehlini Doldu âlem ravh ile reyhan Muhammed Mustafa Zât'unı meddâh olan ol hazret-i Hak olıcak Nice bilsün kadr'üni insan Muhammed Mustafa Ümmet üzre ulu minnetdir vücûdun ni'meddir Cümle hakla rahmet-i Rahman Muhammed Mustafa Al'üne, ashab'una, ezvac'una, etbâ'una Hâzır olsun ravza-ı rıdvan Muhammed Mustafa Nûri miskîni unutma Rabb-ı izzet hakkı'çün Ey nebiler hizbine sultan Muhammed Mustafa. Abdül-Ehad-i Nûrî (K.S.) 1594-1651 N’OLA HALİM BENİM N’ola halim benim ya Resulallah Yanar can-u tenim ya Resulallah Çırpınan alev ve buhurdan gibi, Aşkınla tütenim ya Resulallah Hasreti hicrinle nice zamandır, Eriyip bitenim ya Resulallah Sen Şah-ı Levlak’sın, yüce kapında, Boynumu bükenim ya Resulallah Bastığın toprakta güller açılmış, Ben onda dikenim ya Resulallah Ebu Eyyub el Ensari Hazretleri İLAHİ SALAVAT Hamdini sözüme sertac ettim Zikrini kalbime mi’rac ettim Kitabını kendime minhac ettim Ben yoktum var ettin Varlığından haberdar ettin Aşkınla gönlümü bi-karar ettin İnayetine sığındım, kapına geldim. Hidayetine sığındım, lütfuna geldim Kulluk edemedim, affına geldim Şaşırtma beni, doğruyu söylet Neş’eni duyur, hakikatı öğret Sen duyurmazsan ben duyamam Sen söyletmezsen ben söyleyemem Sen sevdirmezsen ben sevemem Sevdir bize hep sevdiklerini Yerdir bize hep yerdiklerini Yar et bize erdirdiklerini Sevdin habibini, kainata sevdirdin Sevdin de hıl-at’i risaleti giydirdin Makam-ı İbrahim’den Makam-ı Mahmud’a erdirdin Server-i asfiye kıldın Muhammed Mustafa kıldın Salat-ü selam, tahiyyat ü ikram Her türlü ihtiram O’na, Onun ailesine, aline, ahbabına Ashabına ve etbaına Ya Rab! Elmalılı M. Hamdi Yazır YAĞMUR Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım Baheradan süzülen bir yaş da ben olsaydım Okşadığın küçük bir nakış da ben olsaydım Senin için görülen bir düş de ben olsaydım Sana hicret eden bir kureyş de ben olsaydım Damar damar seninle hep seninle dolsaydım Batılı yıkmak için kuşandığın kılıcın Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım ŞEFAAT YA RASULALLAH Bana evvelce gösterdin Senin ol gül cemalini Kulağıma işittirdin dahi şirin mekalini Sonunda perdeyi çektin esirgedin visalini Hasibin maksadı ancak teşerrüftür cemalinle Senin didarına geldi, Şefaat Ya Rasulallah Giderse cennete ahbab-ı yaranım Beni nara sokarsa cürm-ü isyanım Dökülür yaşlarım hake, çıkar eflake efkanım Hasib’in başlı arzusu Cemalullah’ı görmektir Sana yalvarmaya geldi, Şefaat Ya Rasulallah. Hasib Efendi (Yardımcı) EY GÜZELLERDEN GÜZEL Ey güzellerden güzel ruhum Rasul-i Kibriya Hasta gönlüme nazar kıl kalbime sensin deva Derdime derman olan ancak cemalin nurudur İsmini anmakla daim her gönül bulur safa Ya sahibel cemali veya seyyidel beşer Ya Resulallah Min hüsnikel müniri bekad nüvviral Kamer Ya Resulallah La yümkinas sena ü kema kane hakkuküm Ya Resulallah Ey güzel huylu ve insanların efendisi Ey Resulallah! Senin parlak yüzünle ay aydınlanmıştır Ey Resulallah! Her ne kadar övülürsen de layık olduğun kadar övülemezsin, Ey Resulallah! Fesadaknake ya hayral ya Resulallah Ala ma ci’tena hakkan ileyna ya Resulallah Zelamna nefsena kunna zalumen fi kitabillah Semi’na kavlehu inna aredna ya Resulallah Yer yüzündeki en hayırlı insan sensin ya Resulallah Senin söylediklerinin doğruluğunu kabul ettik ya Resulallah Biz getirdiğin adaletin doğruluğuna inandık ya Resulallah Allah’ın kitabında zulme uğrayanlar bizdik sözünü (inna aredna) işittik ya Resulallah BENİM MUHAMMED’İM Cebrail’im selam eyle dostuma Benim Muhammed’im nurdan Ahmed’im Söyle gelsin çıksın arşım üstüne Benim Muhammed’im nurdan Ahmed’im Arşımı donattım gelsün göreyim Kullarım halinden haber sorayım O gelsin ben ona haber vereyim Benim Muhammed’im nurdan Ahmed’im Arşımın üstünde seyran eyleyen Kürsüm üzerinde cevlan eyleyen Mirac’da ümmetin Hakk’tan dileyen Benim Muhammed’im nurdan Ahmed’im Derviş Yunus severiz Muhammed’i Her andıkça verelim salavatı Kadir Mevlam ana mahbübum dedi Benim Muhammed’im nurdan Ahmed’im ÇALAP NURDAN YARATMIŞ Çalap nurdan yaratmış Canını Muhammed’in Aleme rahmet saçmış Adını Muhammed’in Muhammed bir denizdir Alemi tutup durur Yetmiş bindir peygamber Gönlünde Muhammed’in Hakk’ın arslanı Ali Sağında Muhammed’in Hasan ile Hüseyin Solunda Muhammed’in Yunus Emre’m aşıktır Eksiklidir miskindir Her kim yemez mahrumdur Honunu Muhammed’in Yüzü Gülsün Yüzü gülsün feleğin Madeni ihsan geliyor Şu karanlıklara Hurşidi dırahşan geliyor Müjde uşşaka ki Can verdiği canan geliyor Ölü dünyaya Muhammed gibi Bir can geliyor Hazret-i Peygamber-i zişan geliyor Gül-i gül-zarı risalet Şeb-i hüban geliyor Müjde müjde ey rıza Rahmeti Rahman geliyor Geliyor beklenen Ekmel-i insan geliyor NA’T Seccaden kumlardı... Devirlerden, diyarlardan Gelip göklerde buluşan Ezanların vardı! Mescit mü’min, minber mü’min.. Taşardı kubbelerden Tekbir, Dolardı kubbelere “amin!” Ve mübarek geceler, dualarımız, Geri gelmeyen dualardı.. Geceler, ki pırıl pırıl, Kandillerin yanardı! Kapına gelenler, ya Muhammed, -Uzaktan, yakından- Mü’min döndüler kapından! Besmele, ekmeğimizin bereketiydi; İki dünyada aziz ümmet Muhammed ümmetiydi. Konsun -yine- pervazlara Güvercinler; “Hu hu” lara karışsın Aminler.. Mübarek akşamdır; Gelin ey Fatiha’lar, Yasin’ler! Şimdi seni ananlar, Anıyor ağlar gibi.. Ey yetimler yetimi, Ey garipler garibi; Düşkünlerin kanadıydın, Yoksulların sahibi.. Nerede kaldın ey Resul, Nerde kaldın ey Nebi? Günler, ne günlerdi, ya Muhammed; Çağlar ne çağlardı: Daha dünyaya gelmeden Mü’minlerin vardı.. Ve birgün, ki gaflet Çöller kadardı, Halime’nin kucağında Abdullah’ın yetimi, Amine’nin emaneti ağlardı! Hatice’nin goncası, Aişe’nin gülüydün. Ümmetin gözbebeği, Göklerin resulüydün.. Elçi geldin, elçiler gönderdin.. Ruhunu Allah’a, Elini ümmetine verdin. Beşiğin, yurdun, yuvan Mekke’de bunalırsan Medine’ye göçerdin. Biz dünyadan nereye Göçelim ya Muhammed? Yeryüzünde riya, inkar, hiyanet Altın devrini yaşıyor... Diller, sayfalar, satırlar (Ebu Leheb öldü). Diyorlar: Ebu Leheb ölmedi. Ya Muhammed; Ebu Cehil, kıtalar dolaşıyor! Neler duydu şu dünyada Mevlid’ine hayran kulaklarımız: Ne adlar ezberledi, ey Nebi, Adına alışkın dudaklarımız! Artık, yolunu bilmiyor; Artık, yolunu unuttu Ayaklarımız! Ka’be’ne siyahlar Yakışmamıştır, ya Muhammed, Bugünkü kadar! Haset, gururla savaşta; Gurur, Kafdağı’nda derebeyi.. Onu da yaralarlar kanadından, Gelse bir şefkat meleği.. İyiliğin türbesine Türbedar oldu iyi! Vicdanlar sakat Çıkmadan yarına. İyilikler getir, güzellikler getir Adem oğullarına! Şu gördüğün duvarlar ki Kimi, Taif’tir, kimi Hayber’dir.. Fethedemedik, ya Muhammed, Senelerdir! Ne doğruluk, ne doğru; Ne iyilik, ne iyi... Bahçende en güzel dal, Unuttu yemiş vermeyi... Günahın kursağında Haramların peteği! Bayram yaptı yabanlar; Semave’yi boşaltıp Save’yi dolduranlar.. Atını hendeklerden -bir atlayışta- Aşırdı aşıranlar... Ağlasın Yesrib, Ağlasın Selman’lar! Gözleri perdeliyen toprak, Yüzlere serptiğin topraktı.. Yere dökülmeyecekti, ey Nebi Yabanların gözünde kalacaktı! Konsun, yine, pervazlara Güvercinler; (Hu hu) lara karışsın Aminler... Mübarek akşamdır; Gelin ey Fatiha’lar, Yasin’ler! Ne oldu, ey bulut, Gölgelediğin başlar? Hatırında mı, ey yol, Bir aziz yolcuyla Aşarak dağlar taşlar, Kafile kafile, kervan kervan Şimale giden yoldaşlar? Uçsuz bucaksız çöllerde, Yine, izler gelenlerin, Yollar gideceklerindir. Şu Tekbir getiren mağara, Örümceklerin değil; Peygamberlerindir, meleklerindir.. Örümcek ne havada, Ne suda, ne yerdeydi.. Hakkı göremiyen Gözlerdeydi! Şu kuytu, cinlerin mi; Perilerin yurdu mu? Şu yuva -ki bilinmez, Kuşları hüdhüd müdür, güvercin mi, kumru mu?- Kuşlarını, bir sabah, Medine’ye uçurdu mu? Ey Abva’da yatan ölü, Bahçende açtı dünyanın En güzel gülü; Hatıran, uyusun çöllerin Ilık kumlarıyla örtülü! Dinleyene, hala, Çöller ses verir: “Yaleyi!” susar, Uğultular gelir. Mersiye okur Uhud, Kaside söyler Bedir. Sen de, bir hac günü, Başta Muhammed, yanında Ebubekir; Gidenlerin yüz bin olup dönüşünü Destan yap, ey şehir! Ebubekir’de nur, Osman’da nurlar.. Kureyş uluları, karşılarında Meydan okuyan bir Ömer bulurlar; Ali’nin önünde kapılar açılır, Ali’nin önünde eğilir surlar. Bedir’de, Uhud’da, Hayber’de Hak’kın yiğitleri, şehid olurlar... Bir mutlu günde, ki ölüm tatlıydı; Yerde kalmazdı ruh.. kanadlıydı. Konsun, yine pervazlara Güvercinler; (Hu hu) lara karışsın Aminler.. Mübarek akşamdır; Gelin ey Fatiha’lar, Yasinler! Vicdanlar, sakat çıkmadan, Ya Muhammed, yarına; İyiliklerle gel, güzelliklerle gel Adem oğullarına! Yüreklerden taşsın Yine, imanlar! Itri, bestelesin Tekbir’ini; Evliya, okusun Kur’an’lar! Ve Kur’an’ı göznuruyla çoğaltsın Kayışzade Osman’lar! Na’tini Gaalip yazsın, Mevlid’ini Süleyman’lar! Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle Geri gelsin Sinan’lar! Çarpılsın, hakikat niyetine Cenaze namazı kıldıranlar! Gel, ey Muhammed, bahardır.. Dudaklar ardında saklı Aminlerimiz vardır!.. Hacdan döner gibi gel; Mi’rac’tan iner gibi gel; Bekliyoruz yıllardır! Bulutlar kanad, rüzgar kanad; Hızır kanad, Cibril kanad; Nisan kanad, bahar kanad; Ayetlerini ezber bilen Yapraklar kanad... Açılsın göklerin kapıları, Açılsın perdeler, kat kat! Çöllere dökülsün yıldızlar; Dizilsin yollarına Yetimler, günahsızlar! Çöl gecelerinden, yanık Türküler yapan kızlar Sancağını saçlarıyla dokusun; Bilal-i Habeşi sustuysa Ezanlarını Davud okusun! Konsun, yine pervazlara Güvercinler; (Hu hu) lara karışsın Aminler... Mübarek akşamdır; Gelin ey Fatiha’lar, Yasin’ler! ARİF NİHAT ASYA PEYGAMBERİM ULUDUR Peygamberim uludur, Abdullah’ın oğludur, Güzel adı: Muhammed, Yolu Allah yoludur. Annesidir Amine, Nur yağdı o an evine, Gördü tatlı rüyalar, İmrendi gökyüzü zemine, Doğdu Hakk’ın güneşi, Doğmadı hiçbir eşi, Beş yetmiş bir yılı, Söndü şirkin ateşi. Bastı altı yaşına, Kaldı bir tek başına, İnci gibi annesi, Üzüntüler boşuna. Hak dindirir her yası, Dedesiyle amcası, Hemen kanat gerdiler, Büyüdü gül goncası. Kırk yaşına değince, Peygamberlik verildi, Allah birdir! Deyince, Putlar yere serildi! Herkes kördü sağırdı, Gelin!.. diye bağırdı, Hakk’ın doğru yoluna, İnsanları çağırdı. Sürü sürü günaha, Karşı duran O oldu, İnsanları felaha, Kavuşturan O oldu. Yirmi üç yıl didindi, Taşı, yastık edindi, Aydınlatan cihanı, Getirdiği Hak din idi. Altmış üç yıl yaşadı, Alnı ak, yüzü ak, Anıldıkça pak adı, Selamlanıp duracak. M.Asım KÖKSAL İLAHİ CENNET EVİNE İlahi cennet evine girenlerden eyle bizi, Varp orda cemalini görenlerden eyle bizi. Mahşerde halk ola hayran, çok yürekler ola püryan, Arşın gölgesinde seyran edenlerden eyle bizi. Ya Hay yü Kayyüm ya Samed, ihsanına yoktur aded. Firdevs bahçesinde ebed kalanlardan eyle bizi. Şu dünyanın cefası çok, kimi aç gezer kimi tok, Ol mizanda sevabı çok, gelenlerden eyle bizi. Bakma dünyanın varına, düşüp daim hak yoluna Beratına sağ eline, alanlardan eyle bizi. Mü’minlere rahmet ola, münafıklar mahrum kala, Yunus der doğru yola gidenlerden eyle bizi.. Yunus Emre GÖÇTÜ KERVAN Nice bir uyursun uyanmaz mısın Göçtü kervan kaldık dağlar başında Çağrışır tellallar inanmaz mısın Göçtü kervan kaldık dağlar başında Emir Hac göçeli hayli zamandır Muhammed cümleye dindir imandır Delilsiz gidilmez yollar yamandır Göçtü kervan kaldık dağlar başında Bülbül olup dost bağında öte gör, İyi amellerle yükün tuta gör Muhammed’in kervanına yete gör Göçtü kervan kaldık dağlar başında Dağılmadı şu dağların dumanı Çıkar kalbindeki şekki gümanı Cümlemize yoldaş eyle imanı Göçtü kervan kaldık dağlar başında Yunus sen bu dünyaya neye geldin Gece gündüz Hakk zikretsin dilin Enbiyaya uğramaz ise yolun Göçtü kervan kaldık dağlar başında. Yunus Emre DAĞLAR İLE TAŞLAR İLE Dağlar ile taşlar ile çağırayım Mevlam seni Seherlerde kuşlar ile çağırayım Mevlam seni Su dibinde mahi ile sahralarda ahu ile Derviş olup yahu ile çağırayım Mevlam seni Gökyüzünde İsa ile, Tur dağında Musa ile Elimdeki asa ile çağırayım Mevlam seni Derdi pek çok Eyyub ile gözü yaşlı Yakub ile Ol Muhammed mahbub ile çağırayım Mevlam seni Hamd ile şükrullah ile vasf-ı kul hüvallah ile Daima zikrullah ile çağırayım Mevlam seni Yunus söyler diller ile hakkı seven kullar ile Ol fahri bilenler ile çağırayım mevlam seni Yunus Emre ŞOL CENNETİN IRMAKLARI Şol cennetin ırmakları akar Allah deyu deyu Çıkmış İslam bülbülleri, öter Allah deyu deyu Salınır tuba dalları, Kur’an okur hem dilleri Cennet bağının gülleri, kokar Allah deyu deyu Kimi yiyip kimi içer, hep melekler rahmet saçar İdris nebi hulle biçer, biçer Allah deyu deyu Hep nurdandır direkleri, gümüştendir yaprakları Uzandıkça budakları, biter Allah deyu deyu Aydan arıdır yüzleri, misk ü anberdir sözleri Cennette huri kızları, gezer Allah deyu deyu Hakk’a aşık olan kişi, akar gözlerinden yaşı Pür-nur olur içi dışı, söyler Allah deyu deyu Açıldı gökler kapısı rahmetle doldu hepisi Sekiz cennetin kapısı, açar Allah deyu deyu Rıdvan-durur kapı açan hulle donlarını biçen Kevser şarabını içen kanar Allah deyu deyu Miskin Yunus var yarına, koma bugünü yarına Yarın Hakk’ın divanına, varır Allah deyu deyu Yunus Emre |