Ey sârbân, zîmâm-ı çek semt-i kûy-i yâre
Virâne dilde zirâ, yer kalmadı karâre
Bîm-i zalâm şebden olma sakın vehmnâk.
Ah şerâre bârım hâcetimi kor eyleyen ferş.
Dibâce-i cebînim şecm ile rehgüzâre.
Ey sarbân-ı müşfik hiç olmadın mı âşık.
Aheste revlik etme rahmeyleyip bu zâre
Ben dermend-i aşkım her yerde kılmam âram.
Tâ vâsıl olmayınca serhadd-ı kûy-i yâre.
Ol kûy-ı cenfezâ kim ehl-i nazar değişmez.
Bir seng-i rizesini bin dûrr-i şâhvâre.
Ol kûy-ı arş ratbet kim hâk-i ıtırnâkin.
Melikşeh eylembiş Hak pişânî-i kibâre.
Dâr’üs-sekine yanî şehr-i Medine.
Izz ü şerefle me’vâ sultân-ı kâmkâre.
Sultan-ı mûlk-i sermed, mahbûb-ı Hak Muhammed
Kim kulluğu şereftir şâhânı tâcdâre.
Ey cümle âlemin mahzâ atâsı Hakkın.
Senden olur olursa Asım fakire çâre!.
Açıklaması
Ey deveci, yuları yâr yurdunun tarafına doğru çek,
Zirâ bu virâne gönülde beklemeye tahammül kalmadı.
Gece karanlığının dehşetinden sakın korkma,
Çünki benim âh ü enîmimden çıkan kıvılcım gündüze ihtiyaç bırakmıyor.
Eğer devenin ayağı bu yolda incinirse; ben onun yoluna aşk ile alnımı sereyim.
Ey şefketli deveci, sen hiç aşık olmadın mı?
Ne olur şu ağlayıp inleyen zavallıya acı da yavaş yürüyeyim deme.
Ben aşk derdine öylesine düşmüşüm ki,
Sevgilimin semtine varmadıkça yerimde duramıyorum.
Orası (Medine) öylesine cana can katan bir yerdir ki,
Gönül ehli o beldenin bir taş kırıntısını çok kıymetli binlerce inciye değişmez.
Ey arşın fevkinde olan yüce makam, senin misk kokan toprağını
Cenab-ı Hak büyüklerin yüz sürdüğü mubarek bir yer kılmıştır.
Huzur ülkesi olan şehir; yani Medine-i Münevvere,
Herkesin kavuşmak için çırpındığı Sultanın, izzet ve şeref dolu mekanıdır.
Ebediyyet mülkünün Sultanı, Hakkın mahbubu olan Muhammed (s.a.s),
Sana kul olmak tac giymiş sultanlara bile şereftir.
Ey bütün kâinata Hakk’ın rahmet olarak gönderdiği Rasûl,
Bu Asım kuluna çâre ancak senden olur.