14. 06. 2000 AKRA MEVLİD KANDİLİ KONUŞMASI
Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN
Hazırlayanlar: Dr. Metin Erkaya & M. Esad Erkaya
-----------------
MEVLİD KANDİLİ
Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..
Aziz ve sevgili izleyiciler ve dinleyiciler! Bugün Rebiül-evvel ayının 11'ini 12'sine bağlayan kandil gecesi; Mevlid Kandili... Peygamber-i Zîşânımız Muhammed-i Mustafa Efendimiz Hazretleri'nin dünyaya geldiği günün sene-i devriyesi. Allah-u Teala Hazretleri --kendisine sonsuz hamd ü senâlar ederiz-- bize çok büyük nimetler bahşetmiş, hamd olsun, şükürler olsun. Bizi onun ümmeti eylemiş. Onun ümmeti olmak çok büyük devlet, çok büyük nimet, çok büyük saadet...
Kendisi peygamberlerin serveri, önderi olduğu gibi, seyyid-i veled-i Adem, Ademoğullarının seyyidi olduğu gibi, server-i enbiya olduğu gibi; ümmeti de ümmetlerin efdalıdır ve en kıymetlisidir. Ne mutlu onun ümmetinden olanlara ve bizlere!..
Allah-u Teàlâ Hazretleri nice nice mübarek kandillere, güzel gecelere, gündüzlere sağlıkla, afiyetle cümlemizi erdirsin... Ve kendisinin rızasına, Peygamber-i Zîşânımız'ın şefaat-i uzmâsına cümlemizi nâil eylesin...
Biz burada, Avustralya'da kutladık bu mübarek geceyi, camide kardeşlerimizle... Şu anda Avustralya ile Türkiye arasında yedi saat fark var. Biz sizden yedi saat daha öndeyiz. Sizin akşamınız olmadan yedi saat önce, bizim akşamımız olmuş oluyor, gece başlamış oluyor. Biz yatsı namazını kılmış oluyoruz. Camideki kandil kutlamamızı yapmış oluyoruz. Elhamdü lillâh...
Allah-u Teàlâ Hazretleri bu diyar-ı gurbetlerde bizlere, kardeşlerimizle beraber olmayı ve merkezî bir yerde cami kurmayı nasib etti. Bulunduğumuz semtte bir yeri, üst kat binayı, ama çok merkezi bir yerde, tam çarşının içinde, mescid olarak kullanıyoruz.
Asıl cami yapma yerimiz var, 12 dönüm arazi. İki tarafı, önü arkası yol. Ama oranın müsaadeleri için, belediyeden işlemleri halledip cami yapmak için uğraşıyoruz.
Fakat bulunduğumuz şehre bağlı bir mahallede, benim oturduğum yere 25 - 30 km mesafede, kolayca gidilebilen bir yerde, Allah nasib etti, hamd-ü senalar olsun, çok şükürler olsun; bir cami kurduk, aldık. Şöyle oldu: 8 dönüm arazi... (Orada eykır diye bir ölçek kullanılıyor, dört küsür dönümlük bir alan dilimi. 2 eykır, yâni 8 dönüm.) Çok geniş bir arazi, içerisinde çamlar var. İçinde 1940'larda yapılmış bir kilise vardı. Allah nasib etti onu aldık. İnşaallah Temmuzun dokuzunda açılış merasimi yapacağız.
Geçtiğimiz günlerde de, Grifit diye bizim kardeşlerimizin çokça geldiği, çalıştığı tarım şehri olan Grifit'te, belediyeye çok yakın bir yerde bir cami yeri aldık. O da kiliseye bağlı bir yapıydı ama, çok güzel; ön ve arka sokağa bağlantılı, geniş, güzel bir bina. Çok merkezi yerde... Ve kardeşlerimizin o şehre çalışmaya geldikleri zaman, kaldıkları yere hemen yürünecek mesafede olması da sevindirici...
Hàsılı, Cenâb-ı Hak diyâr-ı gurbette de böyle müslümanların toplanması, ibadet eylemesi için yerler nasib ediyor. Biz de ibadetlerimizi burada şu anda kiralık yerde yapıyoruz ama, böyle imkânlar da çıkıyor. Allah'a hamd ü senâlar olsun...
Peygamber SAS Efendimiz'in Mevlid Kandili gecesinde en önemli olan husus, Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesine uymayı çok dikkatli bir şekilde müslümanların uygulamasıdır. Bugün müslümanların arasında çok farklılıklar, hattâ İslâm'ı anlayışında ve uygulayışında farklılıklar, gevşeklikler, zaaflar, kusurlar, hatalar görülüyor. Çok büyük hatalar, yâni ahiretlerini tehlikeye sokacak, ahirette azaba uğramaya sebep olacak yanlış düşünceler, inançlar, davranışlar, uygulamalar, bid'atlar, sünnete aykırı işler. Yâni Peygamberimiz'in öğretmediği, söylemediği, tavsiye buyurmadığı, sonradan ortaya çıkmış olan şeyler...
Müslümanların Peygamber SAS Efendimiz'i son derece dikkatli bir şekilde, severek, aşk ile şevk ile takip etmesi lâzım!
Sevgi neyi gerektirir?.. Kuru bir sevgi olmaz; ittibâ etmeyi, uymayı gerektirir. Arapça bir şiirde geçiyordu:
"Sen hem Allah'ı seviyorum diyorsun ey kişi, hem de Allah'a isyan ediyorsun, günahlar işliyorsun; olur mu böyle şey?.. Bu mantık bakımından apaçık bir tezattır, yanlış bir şeydir. Hem seviyorum diyorsun, hem de itaat etmiyorsun! Hakikaten içinden sevseydin, isyan etmen, sözünden dışarı çıkman mümkün olmazdı. Çünkü àşıkın, ma'şukunun sözünden çıkması mümkün olmaz. Seven kişi sevdiğine tam manasıyla itaat eder."
Tabii bir müslüman, Allah-u Teàlâ Hazretleri'ne kayıtsız şartsız teslim olacak. Müslümanlık ne demek? Teslim olmak demek. Kendimi teslim ettim, koyuverdim. Onun iradesi neyse, emri neyse, buyruğu neyse onu yapacağım demek. Hem öyle diyoruz. Çünkü iki cihan saadetinin anahtarı bu. Elhamdü lillah iyi bir şey deniliyor, iyi bir yapılmış oluyor. Ama arkasından itaatsizlik; yani Allah'ın emrine aykırı işler, günahlar, suçlar, kusurlar; edebe ahlâka aykırı bir sürü hata...
Tabii, "Hatasız kul olmaz!" diyoruz ama bu mâzeret değil. Yani hatasız kul olmaz ama, kul iyi yapmaya çalışacak, her şeyi güzel yapmaya gayret edecek de, yine de hatasız olmaz. Yâni iyi yapmak istediği halde, kusurları olabilir.
Ama bir de, hiç iyi yapmaya yanaşmadan, kötülükte devam edip, "Hatasız kul olmaz, hata ediyorum, ne yapayım?" diye hatayı küçümsemek, günahı küçümsemek çok çok yanlış olur.
Peygamber SAS Efendimiz'e ittibâ etmemiz, yâni sözlerine, tavsiyelerine, emirlerine, sünnetine müslümanlar olarak uymamız lâzım! Kurtuluşumuz burada...
İşte İran, işte Irak, işte Suriye, işte Arabistan, Yemen, Mısır, Sudan, Cezair, Tunus, Fas... Koca koca Pakistan, Orta Asya'daki Türk cumhuriyetleri... Hepsi bunlar müslüman ülkeler ama, birleşemiyorlar. Ama birbirleriyle birleşememekten öteye ihtilaf halinde, kavga halinde, bazen savaş halinde oluyorlar.
Müslüman müslümana silah çekiyor... Aslâ olmaz. Müslüman müslümanın her yönden yardımcısı olacak, objektifi olacak, yardımına koşacak, ihtiyaçlarını giderecek. Böyle bir şey görülmüyor. Neden?.. Çünkü müslümanlar gerçek müslümanlıktan uzak, hakîki müslümanlıktan uzak yaşıyorlar ve bir sürü yalan yanlış fikirlerle avunuyorlar.
Peygamber SAS Efendimiz'i seven... Peygamber Efendimiz'i tabii seveceğiz, dinimizin esası o... Ezanda, (Eşhedü enne muhammeden rasûlüllah) diyoruz Namazda teşehhüde oturduğumuz zaman tahiyyatı okuyoruz. O kadar ibadetlerimizin içinde, o kadar bizim için önemli... Seviyoruz. Tabii severiz, elbette severiz, tanıyan mutlaka sever. Çünkü her huyu en güzel, her hali en güzel; soyu güzel, huyu güzel, hali güzel, sözü güzel, tavsiyesi güzel, her şeyi güzel!.. İnceledikçe göreceksiniz.
En çok okuyacağınız kitaplar Peygamber Efendimiz'in hadis-i şerifleri olmalı! Okudukça anlayacaksınız, Peygamber SAS Efendimiz neden Allah'ın en sevgili kuluymuş, onu göreceksiniz. Sanıyorum ki kendinizin müslümanlığının, asıl müslümanlıktan ne kadar farklı olduğunu hayretle göreceksiniz.
Herkes Türkiye'de müslümanlığı kimseye bırakmıyor. Ona seviniyoruz, güzel. Bizim sevdiğimizi o da seviyor, bizim inancımızı o da kabul ediyor; seviyoruz.
Ben Edebiyat Fakültesine ilk gittiğim zaman, doçent dersi anlatırken Peygamberimiz dedi diye, üniversiteden Beyazıt'a kadar sanki ayağım yere basmadı, havalarda uçarak geldim. Çünkü o zamanlar hiç böyle, Peygamberimiz'den söz edilmiyordu. Çok zavallı bir devreydi.
Ne yapmak lâzım?.. Peygamber SAS Efendimizi'in hadislerini öğrenmek lâzım! Ve hayatını tanımak lazım! En başta okuyacağınız kitaplar, kütüphanenizde bunlar olacak.
Benim çok sevdiğim kitaplardan, kolayca elde edebileceğiniz ve neşri çok olduğu için, açıklamalarını ve sairesini kolayca takip edebileceğiniz Riyâzus-Sàlihîn var. Diyanet'in bastığı Sahîh-i Buhàrî var. Sahîh-i Müslim var. Ebû Davud var, Neseî var, İbn-i Mâce var... Bunların hepsi Türkçeye tercüme edildi. O kitapları, sahih kitapları okuyacaksınız. Ve her okuduğunuzda da, okuduktan sonra uygulayacaksınız.
İlim sırf bilgi toplamak için değildir İslâm'a göre; bildiğini uygulamaktır. Bir Peygamber Efendimizin sünnetini öğreneceksiniz, uygulayacaksınız! İki; ümmet şuuruna sahip olacaksınız!
Allah'ın sevdiği, Allah'ın rahmetine ermiş, mazhar olmuş yüksek bir ümmettir ümmet-i Muhammed... Ümmet-i merhmedir; yâni Allah'ın rahmetine ermiş, medhedilmiş bir ümmettir.
Ümmetini seveceğiz, ümmet şuuruna sahip olacağız ve ümmeti her türlü tehlikelerden korumak için, elimizden geldiğince gayret göstereceğiz ve her türlü yardımı yapacağız.
Bakın ben Avustralya'dayım. Binlerce kilometre mesafe var Türkiye ile aramızda... Ama bazen kalkıp Avrupa'ya gidiyorum, bazen Amerika'ya gidiyorum. Gidilebiliyor. Ama işte müslüman Afrika, işte müslüman Asya... İşte gittiçe ibret alacağımız, göreceğimiz, veyahut gidip de İslam'ı yaymak için çalışacağımız yerler.
Elimizde çok çeşitli imkânlar var. Biraz müslümanların gözlerini açması lâzım!.. Türkiye'deki müslümanların gözlerini açıp, biraz böyle dışa açılması, dış seyahatler yapması, işlerini ona göre ayarlaması lâzım!..
Ben bu seyahatlerimde nereye gittiysem... Meselâ, Kanada'ya gittim; meselâ, Malezya'ya gittim; meselâ, Avustralya'ya gittim. Nereye gittiysem, orada başka müslümanların seyahat maksadıyla gelmiş olduklarını ve oralarda İslâmî çalışmalar yapmakta olduklarını gördüm. Hem de çok paraları da olmadan, ama merak edince, isteyince oluyor.
Demek ki biz biraz geri kalmışız. Yakınımızdaki komşularımızı bile tanımıyoruz. Antep'ten biraz aşağısı Haleb'dir; ne kadar güzel bir şehirdir. Şam ne kadar tarihi değerleri olan bir yerdir. Ürdün ne kadar güzeldir. Bağdat; ana gibi yar olmaz, Bağdat gibi diyar olmaz! İşte Mısır, dillere destan tarihî bir ülkedir, İslâm ülkesidir. Yani biraz cesur olup gezmek lâzım! Gezmeyi de hizmet duygusuyla, aşkıyla, şevkiyle yapmak lâzım!..
Bu sefer hacca giderken doğrudan doğruya uçmadık, hacca gidelim, hemen hac vazifesini yapalım, dönelim demedik; başka türlü yaptık. Hacca gitmeden önce Brunei, Malezya, Pakistan seyahatleri yaptık. Türkiye'den de kardeşlerimiz geldi. Oralarda müslümanları ziyaret ettik. Oradan hacca geçtik. Son derece faydalı ve verimli oldu. Son derece ibretli ve kıymetli oldu. Bu seyahatten çok istifade ettik, çok geniş ufuklar açtı bize. Ve inşaallah çok da maddî, mânevî faydalar hasıl olacak.
Onun için, Peygamber SAS Efendimiz'in sevgisini içinizde canlı tutmaya gayret edin! Salât ü selâmı Peygamber Efendimiz'e çokça getirerek sevap kazanmaya çalışın! Çünkü salât ü selâmın sevabı çok...
Sünnet-i seniyyesini öğrenip, onu uygulamaya çalışın! Çünkü sünnet-i seniyyeyi uygulayana bin şehid sevabı verilecek. O kadar kıymetli sünnet-i seniyeyye uymak, bid'atlardan kaçınmak, dinde yeri olmayan işleri bırakmak ve sünnet-i seniyyeye uygun bir hayat tarzı, yaşam tarzı kurmak...
Bunu yapmak için, var gücümüzle çalışmalıyız. Bu çok sevap. Ondan sonra da ümet-i Muhammed'e hizmet etmeye çalışmalıyız.
Tarihimize şöyle geri dönüp bakacak olursak: Bu ümmet-i Muhammed dediğimiz insanların çoğu kendi vatandaşlarımızdı. Büyük bir devlet iken bizle beraberdi, aynı çatı altındaydık. Sonra harplerle, darblarle, çatışmalarla, oyunlarla onları çoğu elimizden gitti ama, kalbimizden çıkmadı. Kaderin cilvesidir, elden çıkabilir ama, gönlümüzden çıkmamalı. Oraların bir zamanlar bizim diyarlarımız olduğunu unutmamalıyız.
İmam Şâfî RA'i --Allah makamını yüceltsin, cennette buluştursun-- çok seviyorum. İmam-ı Azam Efendimiz'in mezhebindeniz ama, onun bir sözü beni çok etkiliyor:
"--Bir zamanlar İslâm diyarı olan bir yer, devir değişse, çeşitli sebeplerle başkalarının eline geçse bile, oralar islam diyarıdır." diyor.
O gözle bakmalıyız. Ve onun tekrar aslî, güzel haline gelmesi için de gayret etmeliyiz. İslâm'ı yaymaya çalışmalıyız, sünnet-i seniyyeyi öğrenmeye öğretmeğe çalışmalıyız!..
Allah-u Teàlâ Hazretleri Peygamber Efendimiz'i sünnetini öğrenmeyi nasib etsin... Sevgisine, şefaatine nail olmayı nasib etsin cümlemize... Rüyalarımızda gül cemâlini görmemizi nasib eylesin... Sünnetine uygun yaşayıp, imân-ı kâmil ile, mü'min-i kâmil olarak ahirete göçtükten sonra, ahirette Peygamber Efendimiz'e komşu olmayı nasîb eylesin...
Cenâb-ı Hak nice nice mübarek günlere, gecelere, kandilere, mevlidlere sağlıkla, afiyetle cümlemizi eriştirsin... Bu kandiller, bu açılan yeni devir, yeni bin yıl ümmet-i Muhammed'e hayırlı olsun...
Allah hepinizden razı olsun... Hepinize candan dualar ederim, dünyanın ve ahiretin hayırlarına nâil olun...
Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühû!..
14. 06. 2000 - AVUSTRALYA