YAŞADIĞIMIZ ÇEVREYE KARŞI KESİN BORÇLARIMIZ, CİDDİ GÖREVLERİMİZ

Prof. Dr. M.Es'ad Coşan

Bir müslüman olarak, çeşitli sorumluluklarımız, borçlarımız, ödevlerimiz, görevlerimiz var: Eşimizi, çoluk-çocuğumuzu, ana-baba ve akrabalarımızı, maiyet ve astlarımızı, kavim, kabile ve milletimizi, mensup olduğumuz mübarek ümmetimizi korumak ve kollamakla görevliyiz; hatta bize emanet olarak verilmiş olan kendi vücud ve bedenimize karşı da görevler ve sorumluluklarla yükümlü bulunuyoruz: Onu hor kullanamayız, yıpratamayız, tahrip edemeyiz; sağlık ve sağlamlığını sağlamak zorundayız; sigara içmek vebal, içki içmek günah, intihar etmek haramdır....

Bunun gibi çevremizdeki doğaya, havaya, suya, toprağa, ağaca, çiçeğe, yapıya, anıta, kıra, köye, kente, tarlaya, bahçeye, yola, dağa, denize karşı da nice borçlarımız, ödevlerimiz, sorumluluklarımız bulunuyor; çünkü bunlardan istifade ediyoruz, bunlar sayesinde sağlıkla yaşıyoruz, bunlara karşı vefalı olmalıyız, müteşekkir olmalıyız, aldığımız kadar vermeli, yararlandığımız kadar onlara yarar sağlamalıyız. Onları ecdadımızdan aldığımız kadar güzel korumalı, torunlarımıza daha da gelişmiş ve güzelleşmiş bir şekilde devretmeliyiz.

Bence islâm ahlâkı budur, tasavvuf âdâbı budur, insanlık icabı budur, yeryüzünde halifetullah olmak böyle olur, marifetullah böyle oluşur, muhabbetullah böyle gelişir. İnsan Allah'ı sevince, O'nun mahlûkatını da, kaza ve kaderini de, emr ü nehyini de, kahr u lûtfunu da sever, "N'eylerse güzel eylediğini" anlar, dağlar ile taşlar ile, seherlerde kuşlar ile zikreder, deryalarda mâhî ile, sahralarda âhû ile hoş yaşar, yaradılanı yaradandan ötürü hoş görür, suçluyu afv eder, mazlum ve mağdûrun yardımına koşar, yoksulun elini tutar, gözyaşları ile ekin eker, şükürlerle mahsul biçer, merhametli, şefkatli olur, kadirşinas ve vefalı olur, hasılı her yönden, her şeye, her mahlûka sevgiyle yaklaşır, fayda götürür, menfaat sağlar, yararlı, olumlu, ılımlı, verimli, sevimli olur...

* * *

Şu güzelim İzmit körfezimizin, doğa harikası İstanbul boğazımızın, yemyeşil Bursa'mızın, şîrîn Ege koylarımızın, mesîre yerlerimizin, tarih ve doğa eserleriyle şahane Anadolu şehir ve kasabalarımızın, şırıl şırıl temiz akarsularımızın, masmavi göllerimizin, ormanlık dağlarımızın benim gördüğüm 40-50 yıl öncesi ile şimdiki hal-i hazır durumlarını düşünüyorum, dehşete, korkuya, telâşa, endişeye düşüyorum; çevremizi bilinçsiz, hovarda bir mirasyedi gibi süratle harcadığımızı, güzellikleri hoyratça tahrip ettiğimizi görüyor, üzülüyor, kan ağlıyorum. Ülkemizde maalesef çevreyi koruma bilinci çok geç teşekkül etti ve henüz yaygın bir hale gelip halkımıza mal olmadı. İslâm bu değil, yurtseverlik bu değil, uygarlık bu değil, aydın'lık bu değil....

Avusturalya'yı, Amerika'yı, Avrupa'yı gördüm. Malezya'dan, Singapur'dan geçtim. Gelişmiş ülkeler sanayi ve nüfus kalabalığının çevreyi nasıl şiddetle tahrip eyleyip, güzellikleri mahv ettiğini görmüş, ciddî tedbirler almaya başlamış bulunuyor. Meselâ Almanya'da çok sert kanunlar, kararlar alınmış; atıklar dikkatle takip ediliyor, bacalar muhakkak filitrelendiriliyor, çöpler çeşidine göre sınıflandırılıp toplanıyor, zehirli maddeler özel ekiplerce alınıp büyük masraflarla yapılmış özel yerlere gömülüyor. Piller, boyalar, plastikler, naylonlar ayrı usullerle, pahalı önlemlerle zararsız hale getiriliyor. Dönüşümlü, doğaya zarar vermeyen ambalaj malzeme ve maddelerinin imâline geçiliyor, zararların imâli ve kullanımı yasaklanıyor, kurşunsuz benzin teşvik ediliyor, mazot kullanımı ağır vergilerle caydırılıyor, insanlar doğayı korumaya, temiz hava, temiz çevrede yaşamaya özendiriliyor... v.s.

* * *

Elhamdü lillah İskenderpaşa ilim ve irfan camiamız, doğa, çevre, tarih ve kültür değerlerimizi korumak ve geliştirmek konusunda çok duyarlı; yurt çapında, 40-50 kadar çevre derneği kurduk. Bence bunlar çok az; her şehir, kasaba, köy ve mahallede böyle dernekleri kurmalı, çok canlı bir şekilde çalıştırmalı ve elle tutulur sonuçlar almağa gayret etmeliyiz. Hedefimiz tertemiz sular; yemyeşil ormanlar; tarih değerleri çok iyi korunmuş mekânlar; çok sağlıklı, gürbüz, şen, kuvvetli, ahlâklı, nesiller; şuurlu, bilgili, görgülü, zevkli, şevkli, ârif, zarîf şahsiyetler oluşturmak ve yetiştirmek olmalı!...

Biz şanlı tarihimiz ve emsalsiz medeniyetimize lâyık yepyeni, pırıl pırıl, sapsağlam, tertemiz, dipdiri, düzenli, güçlü, mutlu, zengin, itibarlı, imanlı, imrenilen, özenilen, beğenilen muhteşem bir Türkiye istiyoruz.

Yüce Rabbımız tevfîkını bizlere refîk eylesin!

Panzehir Haziran 1997