TÂTİLDE RUHEN VE BEDENEN SAĞLIKLI YAŞAM

Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN

İlk ve orta dereceli okullar kapandı, haziranla yaz tatiline girdik, çocuklar rahat ve serbest. Fakülteler imtihanda, onların da tatili yakın. Anne ve babalar zaten, iş durumları elveriyorsa, yıllık izin ve dinlenmelerini, çocuklarının tahsil ve tatil durumlarına ayarlayıp, uyarlıyorlar. Demek ki yazın beraberce geziye, yazlığa, kampa, otele, köye, yaylaya, taşraya gidilecek; alışılan çalışma ve yaşam düzeni değişecek; beslenme şekil ve gıda cinsleri değişecek; muhît, çevre, hava ve iklim değişecek; komşular, ahbab ve arkadaşlar değişecek...

Bu değişmelerin hepsi çok mühim; çünkü insanın ruh, ahlâk, beden ve zihin sağlığına tesir edecek; bu tesirler müsbet ve faydalı da olabilir; menfî, tehlikeli ve zararlı da.. Hatta insan, eve, tatile, çıktığına bin pişman olarak dönebilir. O halde çok dikkatli, planlı, uyanık ve titiz olmak lazım!

Türkiye'nin iç ve dış çevresi, etrafımızda cereyan eden ciddî ve tehlikeli olaylar, zor ekonomik ve siyasî şartlar sebebiyle kendimizi kenara çekip, bencil ve gamsız, keyf ve zevk içinde zaman israf etmeniz günah ve vebal olur. Onun için tatilde bile sorumluluklarımızı asla unutmamalı, nereye gidersek gidelim, orada mutlaka ve muhakkak İslâm ve müslümanlar için olumlu, faydalı, verimli bir şeyler yapmaya çalışmalıyız: Tebliğ, tâlim, telkin, terbiye, nasihat, tavsiye, vaaz, konferans, sohbet, kurs, reklam, propaganda... vs. gibi.

Gittiğimiz yerde sosyal ve kültürel yapılanma tam teşekkül etmemişse, önayak olmalı; vakıf şubesi veya dernek gibi kalıcı bir teşkilat kurmalıyız.

Günlük zamanımıza şahsen ve ailece dini bilgilerimizi arttıracak okuma ve öğrenme saati ayırmalı, planımızın içine yerleştirmeliyiz:

Mutlaka bir miktar Kur'an-ı Kerim okumak, ezberleme, tecvid, tefsir; bir miktar ilmihal veya daha ileri derecede fıkıh bilgisi; bir miktar İslâm tarihi, siyer-i Nebi, menakıb-ı sahabe ve evliyâ; bir miktar hadis-i şerif ezberleme, açıklamalarını öğrenme... gibi.

İbadetleri ihmal etmeden, işrak vaktine kadarki zamanı değerlendirerek, namazları çoluk çocukla birlikte camide kılarak, teheccüde gayret göstererek, nafile oruçları tutarak, ferdi ve toplu zikirler, hatm-i haceler yaparak iş, güç, mesai, ders, imtihan telaşından âzâde, sakin ve rahat tadını çıkara çıkara ifa etmeğe çalışmalıyız.

Tatil asla tembellik demek olmadığına göre, aile reisleri hem kendisini, hem de aile fertlerini ustalıkla, tatlı ve zevkli, ama olumlu ve faydalı bir takım beceri ve tecrübeleri öğrenmek için çalışmaya yönlendirmelidir. Mesela, oturulan evin bahçesini tanzim etmek, duvar veya çitlerini yapmak, camiyi badana etmek, köy, ev, çiftlik işlerini veya bazı el sanatlarını yapmak gibi.

Tatilde, dînen bozuk muhitlere, âdâb ve ahlâkı zayıf topluluklar arasına gitmemek; dans, flört, içki, kumar, zina, kötü oyun ve alışkanlıklara mübtela olmamak için şarttır. Aksi takdirde ev halkının, çocukların, hele büluğ ve gelişme çağındaki gençlerin harama, fikri dejenerasyona, dik başlılığa, tembelliğe, isyana, günaha, ahlâk bozulmasına uğraması kaçınılmaz olur; evlâtlar elden gider, kafalar bozulur, kalpler kararır.

Diğer tedbir ve tavsiyelere gelince; tatile gider gelirken trafik kazalarına karşı ihtiyatlı, dikkatli olmayı;

Aşırı güneşte kalıp yanmamayı;

Temiz ve taze salata, meyva ve gıdalar yemeyi; bayat et, süt ve nasıl yapıldığı bilinmeyen yemeklerden kaçınmayı, yemekleri az az yapıp, taze taze bitirmeyi, aşırı soğuk meşrubatlardan, dondurma ve buzdolabından çıkmış soğuk karpuz, kavun gibi meyvalardan, terli terli rüzgarda cereyanda durmaktan, kaçınmayı;

Her görülen çeşmeden veya kaptan su içmemeyi, mikroplu olup olmadığını dikkatli araştırmayı, tehlike ihtimali varsa, kaynatılmış su, çay, ıhlamur, adaçayı vs. içmeyi ve,

Bulaşıcı hastalıklardan korunup sakınmayı da hatırlatalım.

Bu gibi maddi ve mânevî önemi büyük hususlara riayet edebilirsek inşaallah tatilimiz, dinen sevaplı, ruhen dinlendirici, bedenen sağlıklı, ahlâken olumlu değerlenmiş olur.

Allah-u Taâlâ'nın selâmı, rahmeti, rızası, ihsanı, ikramı, yardımı, lütfu dâimâ üzerinize olsun, aziz ve sevgili okuyucular!

Panzehir, Haziran 1995