BAYRAMDIR, GELİN BARIŞALIM, BİLİŞELİM, SEVİŞELİM!
Prof. Dr. M.Es'ad COŞAN
Müminlerin iki mübarek bayramı var: Biri Ramazan sonu İYD-İ FITR idi geçti; diğeri İYD-İ ADHA ki kurban bayramıdır, işte geliyor.
İslam dininde iki müslümanın birbirine uzun zaman (üç günden fazla, küs ve dargın kalması doğru değildir, HARAM'dır, GÜNAH'tır; Onun için hemen barışmaya girişmesi lazımdır; dargınlardan ilk teşebbüse geçen, barış için el uzatan tüm sevabı kazanır; reddeden sorumluluğu, vebali, günahı tümüyle yüklenir.
Ülkemizde, halkımızın ve milletimizin perişanlığını, felaketini ve kötülüğünü; yurdumuzun ve devletimizin zevalini, bölünüşünü, izmihlalini ve çöküşünü dileyenler yıllar yılı çeşitli fitne ve fesat tohumları ekmiş, insanları birbirlerine düşürmüş ve düşman etmişlerdir.
Mesela:
Halkı Türk-Kürt diye ayırmışlar, ayrılığı körüklemişler, yıllarca ordumuzu ve güvenlik güçlerimizi uğraştırmışlar, nice insanların ölümüne, nice ocakların sönümüne sebep olmuşlardır. Halbuki halkımız bu fitneden önce Türk-Kürt-Arap-Acem-Boşnak-Arnavut-Çerkes-Abaza huzur içinde mutlu ve muhabbetli yaşama durumunda idi ve bundan sonra da aynı arzu, niyet ve temennidedir.
Toplum barışına konulan dinamitlerden, çok etkili ve tehlikeli tahriklerden biri de sünni-alevi çatışmasıdır. Emri dış düşmanlardan alan ajanlar, yıllar yılı, köy köy dolaşarak, basın ve yayın yoluyla çalışarak bu yarayı deşmeğe, kanatmağa çalışmış; zaman zaman da Sivas'ta, Maraş'ta, Ortaca'da, İstanbul'da çatışmalar çıkartmışlardır. Bu iki zümrenin de barıştırılması lazımdır ve şarttır. Çünkü bu ayrılık ve gayrılığa, bu kin ve nefrete şeytan sevinir, düşman memnun olur; Cenab-ı Hak razı gelmez, Hz. Peygamberimiz razı gelmez, akl-ı selim sahipleri razı gelmez. Bu adavet, milli bütünlüğümüze, devletimize, birliğimize; dirliğimize, kalkınmamıza, savunmamıza büyük çapta zararlar verir.
Son zamanların en menfur, en korkunç fitnelerinden biri de ordu ile müslüman halkı birbirine karşı getirme gayretleridir. Kesin olarak söyleyebilirim ki bunda, sebepsiz, Muavenet zırhlımızın komuta kulesini füzeleyip, kahraman komutanlarımızı şehit eden, sipariş verdiğimiz araç, gereç ve silahları, paraları ödenmiş olduğu halde bize teslim etmeyen, bize gizli ambargo koyan, kalkınma ve gelişmemizi engellemeğe çalışan, Rum'u, Yunanlı'yı şımartan, Doğumuzu Ermenilere, İstanbulumuzu Ortodokslara, Güneydoğumuzu Kürtçülere vermek isteyen, hasılı ülkemizi parçalayıp paylaşmaya, gücümüzü azaltmağa, Orta Doğu'daki nüfuzumuzu kırmağa, menfaatlerimizi kösteklemeğe, bizi hain ve zalim İsrail'e tabi kılmağa... çalışan dış mihrakların parmağı vardır. Onlar bizim iyiliğimizi, gelişmemizi, kalkınmamızı, büyümemizi, mutluluğumuzu, refahımızı asla arzu etmiyorlar; güçlü ordumuzdan, kara, deniz, hava kuvvetlerimizden şiddetle çekiniyorlar; Çekiç Güç, Arnavutluk, Bosna-Hersek, Balkanlar, Kafkasya, Çeçenistan bunalımları gibi entrikalarda bizim kendimize özgü, insaflı, merhametli, hakkaniyetli siyasetimizin oluşmasından, yani onların fitnelerine karşı direnmemizden korkuyorlar. Milli iç ve dış siyaset ve tercihlerimizin, imanımız ve müslümanlığımızla kuvvetlendiğini, İslam aleminin ve Türk dünyasının önderi olmamızdan ürküyorlar. Ordunun inançlı ve milliyetçi olduğunu, halkımızın, orduyu sevdiğini biliyorlar. Ordu ve milletimizi laik ve anti-laik, devrimci ve gerici, rejim bekçisi ve rejim düşmanı olarak birbirine düşürürlerse iki tarafı birden zayıflatacaklarını hesaplıyorlar. İran İslam devrimini delil gösterip, "Türkiye'de de İslam gelişirse ilericilerin hayatı tehlikeye düşer, onun için İslami gelişme engellenmeli, müslümanlar baskı altında tutulmalı, asılmalı, kesilmeli" diyorlar (Misal eski YÖK Başkanı İhsan Doğramacı. Doğum gününde pasta için eline kılıcı almış, şunun bunun kafasını kesmekten bahsediyor, şaka da olsa şuur altındaki zihniyetini ızhar ediyor).
Gelin, bu oyunları bozalım, bu tahriklere kapılmayalım; kardeşçe yaşayalım, dargınsak barışalım, yad isek bilişelim; el ele tutalım, hayallere, vehimlere, tahriklere aldanmayalım; akıllı basiretli olalım; kanunlara, insan haklarına, demokrasiye, halk iradesine, vicdan hürriyetine, inanç serbestliğine, yurttaşlık bilincine candan gönülden saygılı olalım, bizim gibi düşünmeyenleri anlamağa, yakından tanımağa çalışalım; o zaman göreceğiz ki aramızda pek fark yok; biz safız, temiziz, dostuz, hayırhahız, fedakarız, kibarız, zarifiz, müeddebiz, münevveriz bizi dış düşmanlar birbirimize düşürmeğe çalışmış, yanlış tanıtmış, birbirimize düşürmeğe çalışmış, yanlış tanınmış, birbirimize karşı kötü, korkunç ve tehlikeli göstermek istemiş... Hep yalan, hep oyun, hep tuzak, hep fitne, hep fesat...
Gelin, bu bayram hep beraber bayram edelim, barışalım, tanışalım, sevelim, sevilelim, dost olalım, gönül gönüle, aşk u şevk ile, sevgi ve hoşgörü ile, ülkemizi kalkındıralım, dış ülkelerdeki ülküdaşlarımızı koruyalım, kollayalım; müslümanları derleyip toplayalım; insanlığa hizmet edelim, kalp kazanalım, sevap alalım, iki cihanda aziz ve bahtiyar olalım.
Hepinize nice mutlu ve kutlu bayramlar!...
Kadın Aile -Nisan 97