HAİN MAFİALARA KARŞI TEDBİR
Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN
Televizyonda görüyor, gazetelerde okuyorsunuz: Hal-i hazırda dünyada insaf, merhamet, sevgi, saygı, adalet, fazilet çok az, çok zayıf, çok etkisiz... Çünkü kötüler; Allah'tan korkmaz, ahirete, hesaba inanmaz, kullardan utanmaz, bencil, haris, hırsız insanlar her yerde köşe başlarını tutmuş; mevki, makam ve yönetimleri ele geçirmiş. Azınlık oldukları halde, geniş kitleleri sömürmek için birbirleriyle çok sıkı işbirliği yapıyor; geniş menfaat şebekeleri, zorba menfaat çeteleri kurmuş; zulümle, terörle, oyun ve hileyle melanetlerini sürdürüyorlar.
Halk kitleleri bunlarla şimdilik baş edemiyor, çünkü organize değil. Sizler de gördünüz ki demokrasi, insan hakları, hürriyetler hep masal! Prensipler yalan; yaldızlı ve tatlı sözler, menfaat ve çıkar hesaplarına göre kullanılan çifte standartlı aldatmaca ve uydurmacalardan ibaret! Kuvvetli olan işini kanuna, hakka, adalete, insafa aykırı olsa da yapıyor, yürütüyor; asıyor, kesiyor, çalıyor, çırpıyor...
En büyük devletler, en büyük terörlerin, savaşların, zulümlerin en gaddar organizatörleri! Ordular, diktatörlerin halkı ezme ve bastırma teşkilatları! Yönetimler hain ve zalim, halklar mazlum ve mağdur! Basın ve yayın teşkilatları genellikle halkları aldatma ve yönlendirme, beyin yıkama ve sömürme vâsıtaları!
Dünyaya kötüler hakim, halkların başına zalimler musallat. En çok mağdur, en çok mutazarrır, en çok aldatılan, en çok ezilen insanlar ise müslümanlar. Bosna'da, Balkanlar'da, Afrika'da, Asya'da, Amerika'da... Hattâ adı müslüman olan veya anayasası Kur'an-ı Kerim olan ülkelerde bile, gerçek müslüman en büyük düşman gibi görülüyor; sözde müslüman, özde kâfir veya münafık veya zâlim veya fasık idareciler onlara kan kusturuyor. Allah Celle Celalühû'nun rızasını kazanmak isteyen tertemiz niyetli, pırıl pırıl kalpli, salih amelli, hayrat u hasenat sahibi, faydalı ve faziletli vefakâr ve fedakâr mü'minler takipte, baskıda, hapiste, ipte... Allahın ahkâmına uymak istemek, onları uygulamağa çalışmak, sözde demokratik(!) ülkelerde bile en ağır suç.
Anlaşılan o ki; birileri, şeytan gibi çalışarak İslâm'la savaşıyor, müslümanları yok etmeğe uğraşıyor. Çünkü İslâm ülkelerinin gelişmesi, müslümanların uyanması kendilerinin sömürülerini engelleyecek, ellerinden çok büyük menfaatler çıkacak ve fırsatlar kaçacak. Ne yapıp yapmalı, İslâm ülkelerinin başına dürüst, iyi, şuurlu, adaletli, merhametli inançlı insanların geçmesine mani olunmalı; kukla idareler, soysuz hainler, onların uşakları ve maşaları iş başında kalmalı diye dolaplar çevirip zulümler yapıp duruyorlar.
Peki çare ne?
Çare çok basit, hem de dinimizin temel ve aslî emri: Birlik ve beraberlik!
Tüm dünyada iyiler birleşecek, kenetlenecek, birbirlerini destekleyecek, yek vücud olacak; şuurlu alimlerinin, mürşid-i kâmillerinin emrine girecek, fedakârca çalışacak; hiç bir bahane ile kötülerle asla işbirliği yapmayacak, hainlerin yanında ve safında yer almayacak, hiç bir şekilde onlara destek vermeyecek, hattâ yüzlerine gülmeyecek, zulümlerine yardım etmeyecek, göz yummayacak, mallarını almayacak.
Zalime, haine, hırsıza, emperyalizm uşağına, din düşmanına, millet hasmına karşı uyanık olacak; haksızlığı takip edecek, haksızı tanıyacak, suçluyu mimleyecek; basında, yayında, ekranda, meydanda, seçimde, Meclis'te hesap soracak, yuttuğunu kusturacak, kırdığını ödetecek, zararı telafi ettirecek, ettiğinin cezasını çektirecek...
Evvel Allah, bu iş pek o kadar zor da değil; çünkü küfrün ve bâtılın temeli zaten çok çürüktür. Ne kadar kof oldukları da artık iyice anlaşılmağa başladı.
Sen hele bir çalışmaya başla! "Görelim Mevlâ neyler / Neylerse güzel eyler."
Kadın ve Aile, Aralık 1994