GERÇEK İKİ OLAY VE GAYRİ MÜSLİMLERE SAMİMİ BİR ÇAĞRI

KADIN VE AİLE KASIM 90

Avustralya Melbourne'de bir işçi kardeşimizin şekeri yükselmiş, hastahaneye tedaviye götürmüş, birkaç günlüğüne yatırmışlar. Ben bizzat kendisiyle konuştum; yatırıldığı koğuşta bulunan yaşlı bir İngilize demiş ki:

-Ne yazık! Yaşlanmışsın, belki burada öleceksin; Allahu taala'nın huzuruna kafir olarak varacak ve ebedi cehennemde yanacaksın. Ne olur, bur gayret göstersen, gerçekleri kabul etsen, müslüman olsan, kendini kurtarsana!

Samimi söz insana tesir eder; adam çok etkilenmiş, hemen kelime-i şehadet getirmiş, müslüman olmuş ve elbette kurtulmuş.

Tüm semavi dinlerin kaynağı aynıdır sevgili okuyucular, hepsini Allah'ın gönderdiği hak peygamberler s.a.s. getirmiş, insanlığa tebliğ etmiştir. Biz insanlar kardeşiz, taassuba ve inada hiç lüzum yok! Körü körüne eski, köhne ve muharref bir dinde ısrar edip durmak, Allah'ın gazabına uğramak hem de dindarlık yapıyorum sanaraksevmediği bir yaratık durumuna düşmek, ahiretini mahv etmek fevkalade akıl ve mantık dışı!

Allah'ın en son gönderdiği, kitabı ve peygamberinin tebligatı bozulmadan günümüze kadar muhafaza edilmiş; geçerli, değerli ve mer'i yegane din İslam'dır. Bunu herkes artık iyice biliyor, hatta o dinlerin ve insaflı din görevlileri de ifade ve itiraf ediyorlar.

İslam dini Hz. Adem'i, Hz. Nuh'u, Hz. İbrahim'i, Hz. Musa'yı ve Hz. İsa'yı ve diğer peygamberlerin hepsini s.a.s. besliyor; eski dinlerin kitaplarını asli ve bozulmamış şekliyle kabul ediyor; tahrif edilmiş kısımlarını da açıkça ve mutlak bir şekilde ortaya koyuyor, hak taraflarını kabul, sadece batıl ve hurafe olan rivayetlerini reddediyor. O halde gerek yurtiçindeki, gerek yurtdışındaki gayri müslimler, yahudiler, hristiyanlar, mecusiler, hindular, budistler brahmanistler.. artık kendi inançlarını dikkatle ve yeniden incelemeli; 20. Yüzyılda akıl, mantık ve ilim dışı, batıl fikirlerdern.. derhal kurtulmalı, kendi ahiretlerini ve ebedi hayatlarını kurtarmakta, hiç ihmal ve inat göstermemelidirler.

Kabul ediyorum ki herkes kendi dinini doğru sanır; ama acaba ilmi araştırmalar hangisini doğruluyor, önemli olan burası!

Herkes ilmi araştırmaları, incelemeleri kendisine rehber edinmeli! Bunların sonuçlarına tabi olmalı!

Bendeniz onlara derim ki:

-Önce tertemiz yıkanınız; sonra Allah rızası için fakirlere sadaka veriniz, yoksullara iyilik yapıp onları sevindiriniz; sonra en içten ve temiz duygularla kainatı yaratan ve yöneten ulu Allah'a yönelip yalvarınız. 'Ya rabbi! Bana din konusunda yardım et, yanlışlıktan kurtar, gerçekleri göster, ben doğruyu bulmak ve senin sevdiğin kul olmak istiyorum, bana bunu nasib eyle" tarzında dua ediniz. Biliyorum ki siz samimi iseniz Allah size doğru yolu muhakkak gösterecektir. Çünkü bunun tarihte ve günümüzde pekçok örnekleri mevcuttur.

Yazımı, Almanya'da geçen bir olayla örneklendirmek istiyorum: bizim işçi kardeşlerimizden birisi hacca gitmeğe karar vermiş, çalıştığı firmanın en yüksek yetkilisinden izin istemiş.

Yetkili şahıs:

-Olamaz, sen bize çok gereklisin, izin verirsem işler aksar deyince, işçi kardeşimiz:

-Bu benim dini görevimdir, vazgeçmem mümükn değil; izin verilmezse de gideceğim, işten ayrılmayı ve her türlü zararı göze alıyorum.. diye kesin cevap vermiş. Alman:

-Peygamberinize benim izin vermediğimi söylesen, sorumluluğu bana yüklesen olmaz mı? Demiş; işçi kardeş:

-Senin bu sorumluluğu yüklenmem beni kurtarmağa yetmez. Mutlaka gitmek zorundayım, deyince Alman çaresiz:

-Peki öyleyse, güle güle git, ama Hz. Muhammed'e de benden selam ve hürmet arzet demiş.

Arkadaşımız anlatmaya devam ediyor:

-Medine-i Münevvereye vardım, türbe-i saadeti ziyaret ettim. Tam Efendimiz s.a.s.'in şebeke-i saadetinin karşısında muvacehede iken birden aklıma geliverdi, sessizce "Ya resulallah! Almanya'dan geliyorum, fabrikanın yetkilisi filanca şahıs her ne kadar müslüman değilse de sana selam gönderdi, hürmetlerini arzetti." Diye görevimi tebliğ ettim.

Sonra Türkiye'ye döndüm. Daha Almanya'ya varmadan, o yetkilinin müslüman olduğunu haber aldım, son derece sevindim ve Allah'ın lutfuna, kudretine, hikmetine hayrette kaldım.

İşte sevgli okuyucularım, insan iyi niyetini ortaya koyar, edep ve terbiyesini takınır, Allah'a hoş gelecek bir şekilde davranırsa Allah'a hoş gelecek bir şekilde davranırsa Allah onu mutlaka mükafatlandırır, gerçekleri buldurur, sahil-i selamete çıkartır, dünya ve ahirette bahtiyar eder.

Bütün mesele, kalp temizliğinde ve niyetin halis ve ihlaslı olmasında!