TEKRAR ALLAH'IN GÜZEL YOLUNA DÖNMEK ŞART!
KADIN AİLE EYLÜL 89
Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN
Sözlerin en güzeli, en hoşu, en doğrusu, en faydalısı... Allah Tâala'nın yüce Kelamı Kur'an-ı Kerimdir; kullar onu okudukça nurlanır, aydınlanır, canlanır, ferahlanır, felah bulurlar; gafiller ondan izak durdukça kararır, sararır, kurur, manevi yönden ölür, nefse esir, şeytana yem olurlar.
Yolların en güzeli Hz. Muhammed-i Mustafa'nın (O'na, ve âline, ashabına, etbaına sonsuz salatu selâm olsun) aydın, esen, sahih, sağlam sünnetidir. O'na sarılan, şehitler kadar sevap kazanır, yüce makamlara yükselir, dinin ruhunu kavrar; erdemliliğin, olgunluğun, nezaketin, zerafetin zirvesine ulaşır, insan-ı kâmil olur, kerâmete erer, gerçek saadeti bulur, cennete O'na komşu olur.
Giyilen elbiselerin en hayırlısı, takvâ libasıdır; âhiret yolunun en değerli azığı Allah korkusudur; takılan ziynetlerin en kıymetlisi hayâ duygusudur. İnsanlar kurtulursa ancak edep ve ahlak sayesinde kurtulur. Edepsizler her yerde her türlü ilâhi lütuftan mahrum kalır, Rabbul âleminin kapısından kovulur, ebedi hüsran ve ziyana uğrar.
Ahiret haktır, bu muhakkak; mahşer günü hesap olacak, iyiler mükafata erecek, kötüler kötülüklerinin cezasını, belasını görecek, bulacaktır. Cennet vardır ki Allah'ın sevgili kullarına hazırladığı, gözlerin görmediği, kulakların duymadığı, kimsenin hatır ve hayaline sığmayan nimetler ve güzelliklerle doludur. Cehennem vardır ki orada mücrimle mahv olacak, Allah'ın kahır ve gazabına uğrayacak, hadsiz hesapsız azap görecektir.
O halde, bütün bunlara rağmen, insanlar ne yapıyor, nereye doğru gidiyorlar?
Ehl-i dünyanın aklı, feraseti yoktur; gerçekleri görmüyor, daldırmış, kir kütük gidiyor; kafirlerin kafası sakat, kalbi karadır, her türlü haltı karıştırır, her cins hatayı işler, her nevi naneyi yerler...Normal ve doğal... Peki ama birtakım sığ müminlere, cahil müslüman evlâtlarına ne oluyor ki o güzel dini, o nurlu îmanı bırakmış; maymun gibi dinsiz, îmansızları taklid ediyor, selâmeti bırakıp, dolu dizgin felâkete gidiyor!
Avrupa'yı, Amerika'yı gezdim, döndüm, geldim. Türkiye'nin hali perişan. Hani ahalinin % 99'u müslüman idi. Bin şahid ister!.. Şu yaz günlerinde ahâlinin, hâl-i pürmelâli dehşet verici!. Biz zaten sayfiye yerlerine sahillere gazinolara pikniklere, plajlara gidemeyiz. Dün alış-veriş için çarşıya bir çıktım, arabamı cadde kenarına parkettim, içinde bekliyorum, bizimkiler birşey alıp hemen gelecekler. Manzara çok üzücü, açıklık felaket; anlaşılan birtakım insanların aklı fikri, iz'anı, irfanı, insafı, dengesi, ârı, hayası, edebi, ahlâkı temelli gitmiş. Hani, yüce Allah'ın tesettür emrini tutan, nazik, pakize, afif, edepli kulları; nerede saçının telini bile n‹mahreme göstermeyen, sesi duyulmasın diye çocuğunu sokaktan çağırmak için kapısının iç tarafına tokmakla vuranlar..
Hiç aklım almıyor: Namuslu bir kadın, ciddi bir ev hanımı., iyi bir aile kızı niçin ve nasıl açılıp saçılabilir! Maazallah, satılık mı ki kendisini teşhir ediyor, her türlü mahrem güzelliğini, yabancıların temaşasına, kirli bakışlarına, incelemesine, tecavüzüne arz ediyor! Böyle yapıp hem kendisini, hem de onu seyredenleri, hadsiz kenarsız günah deryalarına batırıyor.
Haydi diyelim ki bunların aklı havada..
Ya bu kadınların, kızların sahipleri, namusları, ana-babaları-koca veya kardeşleri nerede? Hani Hadis-i Şerife göre herkes çoban idi ve herkes sürüsünden mesul olacaktı? Karılarının, kızlarının böyle açık saçık sokağa çıkmalarına nasıl göz yumabiliyor, izin verebiliyorlar? Külhanbeylerin söz atmaları, manyakların iştihali iştihalı iğrenç bakışları, sefihlerin, tepeden tırnağa soyarcasına süzüşleri.. Onları hiç utandırmıyor, rahatsız etmiyor mu? Akıl almaz...
Ey müminler! Kâfirler gibi olmayın, Allah'ın ekirlerini hafife almayın, dinin özüne dönün, imanınızın gereğine göre yaşamağa nefislerinizi zorlayın, şeytan sizi azdırıp saptırmasın; cenneti elden kaçırmamağa, ceheneme düşüp mahv olmamağa var gücünüzle gayret edin! Sonra çok pişman olursunuz da fayda vermez.