AMERİKA VE TÜRKİYE'DE HAKLAR VE HÜRRİYETLER
Sevimli seyyah Evliyâ Çelebi merhum gibi aylardan beri diyar diyar gezmekteyim. Şu günler Avrupa'dan Amerika'ya geçtik. burada pek çok yerleşik ahbâbımız var, aslen Türk, vatandaşlık almışlar, işyerleri açmışlar, yüksek seviyeli, güzel işler yapıyorlar; rahat, mutlu ve müreffeh yaşıyorlar. Çeşitli şehirlere yerleşmiş, ülkenin muhtelif yerlerine dağılmış durumdalar. bir de merhum ve mübârek hocamız Mehmed Zâhid KOTKU adına, eğitim, dostluk ve yardımlaşma vakfı kurmuşlar, bina satın almışlar. Birkaç gündür orada kadınlara, erkeklere hadis dersleri yapıyor, vaazlar veriyoruz. Uzak yerlerden ziyarete geliyorlar; çok mutlu ve memnunum, elhamdü lillâhi rabbil-àlemîne hamden kesîrâ!
Burada ilk dikkatimi çeken şey, hürriyet, özgürlük; Avrupa'dan daha da geniş bir serbestlik. Kimse kimseyi inancından dolayı kınamıyor, horlamıyor, engellemiyor. Böyle bir şey kanunlara göre suç; İslâm serbest, dindar saygın, müslüman müslümanlığını rahatça yaşayabiliyor, dininin emirlerine uygun giyinebiliyor, sakal, sarık, cübbe, cami, cuma, ibadet, tesettür, başörtü serbest... Üniversite bir yuva kadar sıcak, öğrencilerin elinde laboratuvarlarının anahtarları bile var; isteyen gece gidip, sabaha kadar çalışıp işini, ödevini, raporunu tamamlayabiliyor. İtimad var, kolaylık var, esneklik var.
Buradaki cami cuma cemaatini almıyor, yeri küçük geliyor diye, gidip cumayı üniversitede geniş yerlerde kılabiliyorlar, yine de Amerika'nın lâikliği, ilericiliği, çağdaşlığı, cumhuriyeti, istiklâli elden gitmiyor.
Türkiye'yi düşünüyorum, çok üzülüyorum. Bizim devrimbazlara, düzen'bazlara, lâikliklere, ilericilere (!) çok hayret ediyor, çok acıyor, çok da kızıyorum; çağı, çağdaşlığı, Batı'yı, lâikliği, medeniyeti, hürriyeti, cumhuriyeti, demokrasiyi, insaniyeti, İslâmiyet'i hiç mi hiç anlamamışlar. Bunlar Avrupa'yı, Amerika'yı hiç mi görmediler, Batı halklarının özel yaşamlarını hiç mi izlemediler?!..
Görerek, bilerek, yerinde gözlemleyerek kesin söylüyorum: Batı bizim batıcıların anladığı gibi değil! Halkın bir kısmı samîmî dindar, dinine, kilisesine, papazına candan bağlı; bir kısmı ise lâik, serbest fikirli, inançsız veya kiliseye muhalif, fakat dindara ister istemez saygılı. Mütecaviz, küstah, despot, baskıcı, diktatör, engelleyici olması kanunlarca şiddetle yasaklanmış. Bizde olduğu gibi birileri çıksa, din okullarını kapatmağa, kutsal kitapların öğretilmesini kısıtlamağa, dindar ailelerden gelen birisini filânca devlet müessesesine almamağa, din adamlarının çocuklarını filânca okullara sokmamağa, dindar olduğu için bazı kimseleri işinden atmağa çalışsa, kıyamet kopar; hem dindarlar, hem de lâikler sokaklara dökülür, bu tarafgirâne davranışı şiddetle tel'in eyler, böyle davranan mutassıp kişileri görevden alır, makamından alaşağı eder.
Batda lâiklik gerçek anlamıyla anlaşılıyor, din hürriyeti, inanç ve ibadet serbestliği olarak uygulanıyor. Bizde de güya anayasa var, güya insan hak ve hürriyetleri kabul edilmiş, demokrasi konusunda da yıllarca bir hayli mesafe alınmış... ama uygulama tamâmen ters. Birileri fırsat bulsa milleti, dindarlığından dolayı kıtır kıtır kesecek, hapislere tıkacak. Dînî, iktisâdî, ictimâî, mâlî, ticârî, siyâsî... her sahada İslâm'ı kısıtlayacak, türlü türlü yasaklar koyacak, çeşit çeşit baskılar uygulayacak... Televizyonlara, radyolara, gazetelere bakınca insan hayrete düşüyor, dehşete kapılıyor.
Geliniz ülkemizi, kendini, haddini, dinini, çağını bilmezlerin, doğudan, batıdan, insanlıktan, demokrasiden habersizlerin tasallut ve tahribatından, tassup ve temerrüdünden koruyalım ve kurtaralım! Onların duygusal, yaldızlı, usturuplu yalan ve dolanlarına aldanmayalım, o yüzsüzlere yüz vermeyelim; demokrasiyi yıkmalarına, hürriyetleri kısıtlamalarına, anayasa ve kanunları göz göre göre çiğnemelerine hiç bir bahane ile fırsat ve olanak vermeyelim! Çünkü:
Bizim halkımız da hür yaşamaya, insan hak ve hüriyetlerinden tam yararlanmaya, mutlu ve bahtiyar olmaya lâyık ve müstehaktır. Kimsenin onu ezmeye, üzmeye ve horlamaya hakkı ve selâhiyeti yoktur.
İslâm, Ekim 1997