OYUNA GELMEYİN, GAFİL OLMAYIN, TEDBİR ALIN!
Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN
İyi bir müslüman doğruyu söyler, haktan yana olur, zayıf da olsa haklı olanı tutar, destekler. Bu ona, Allah'ın emridir; kendisinin, ana-babasının, yakınlarının aleyhinde bile olsa adaletli, insaflı, hakkaniyetli davranacak; özü, sözü, işi doğru, güzel, mükemmel insan olacaktır.
Bugün sevgili yurdumuzda ise maalesef, adalet, insan hakları ve hürriyetleri göz göre göre hunharca katlediliyor; gazeteler, dergiler, televizyonlar halkın gözüne baka baka utanmadan yalan söylüyor, olayları çarpıtıyor, hakkı batıl, yanlışı kabul ettirmeğe çalışıyor.
Sebep, açıkça ve kesinlikle iktidar-muhalefet mücadelesi, nüfuz ve menfaa çatışması, çıkar kavgası... Bazı ilgililer bunu açıkça da söylüyor, çekinmeden ifade ediyor; tüm mesele RP'nin iktidardan uzaklaştırılmasıdır, ülkenin bu iktidardan "kurtarılması" dır, diyor ve çareyi İslam'la mücadelede görüyor.
İşin iç yüzünü, memleketin dahili ve harici, siyasi ve iktisadi, dini ve harsi, ilmi ve irfani, asri ve medeni meselelerini iyi bilmeyen insanlar bu usta oyunlara, şeytani entrikalara aldanabilir, çünkü bu fitneleri çıkaranlar asıl niyetlerini çok iyi saklıyor, rollerini çok mahirce oynuyor, sanki özgürlükten yanaymış, halkın ve ülkenin iyiliğini istiyormuş, menfaatlarını kolluyormuş, devleti, cumhuriyeti ve devrimleri koruyormuş gibi davranıyor, kurt olduğu halde kuzu postuna bürünüyor.
Tarafların ne istediklerini dikkatle ve serinkanlılıkla inceleyin, bir de söyledikleri sözlere bakın; tezatları, muzırlıkları yalanları siz de hemen yakalarsınız.
Mesela: Cumhuriyet (ekseriyetin kararı ile devlet yönetimi) ve demokrasi (halkın idaresi) taraftarı görünüyor, ama halk çoğunlukla istese de bazı partilere iktidar vermeyeceklerini, ekseriyetle seçilseler bile onları kabul etmeyeceklerini pervasızca söylüyorlar. Meşru iktidara darbe yapmak tehdidinde bulunuyor, orduyu ihtilale teşvik ediyor, böyle bir teşebbüs olursa darbecilere yardım edeceklerini beyan buyuruyorlar.
Mesela: İnsan hak ve hürriyetlerine saygılı olduklarını söylüyorlar ama müslümanın müslümanca yaşamasını, istediğine inanmasını, inancını uygulamasını, çoluk çocuğuna, halka ve başkalarına anlatma ve öğretmesini engellemeğe çalışıyorlar, Kur'an kurslarına, imam-hatip liselerine, dini zümrelerin radyo ve televizyonlarına, tasavvufi inanç ve ibadetlerine, içtimai teşkilatlarına, tesbih ve zikirlerine... büyük husumet ve düşmanlık besliyor, İslam'ın yayılma ve gelişmesini vahim ve feci, ürkütücü ve tehlikeli göstermeğe var güçleri ile çırpınıyorlar. Dindarı cumaya göndermiyor, işinden atıyor, bazı okullara kaydını engelliyor, sonradan dindar olduğunu anlamışsa kaydını siliyor, yurt dışına ihtisasa göndermişse yarı yolda geri çağırıyor, üst rütb ve makamlara terfi ettirmiyor, hanımının başını açmağa zorluyor, baş örtülüyü okula sokmuyor, imtihanda sınıf geçirmiyor, avukat olmuşsa duruşmaya almıyor, mesleğini icra ettirmiyor, emri altındakilere bazı dini ve milli gazeteleri okutmuyor, dini toplantı ve konuşmalara göndermiyor, gidenleri cezalandırıyor.. vs.
Mesela: Televizyonda İran'dan kaçmış bir kadını konuşturuyor, halkın önünde ağlattırıyor, oradaki baskıları anlattırıyor ama aynı programda Türkiye'deki çarşaflı kadınları, cübbeli-sarıklı kişileri gösterip bunlar olmamalı diyor yani kendisi baskı taraftarı olduğunu hoşgörüsüz olduğunu kendi ispatlıyor.
Mesela: Kız öğrenci okul birincisi oluyor, çalışkan, zeki, üstün başarılı, güzel, Mükemmel... ama tesettürlü, örtülü.. en büyük suçu ve kusuru bu... Törende konuşurken cadoloz bir kadın gelip eliyle onun ağzını tutup, avını yakalamış bir örümcek gibi kürsüden sürükleye sürükleye uzaklaştırıyor.
Mesela: Müslümanın kurduğu kolej çok başarılı, öğrenciler dünya matematik yarışmalarında üstün başarı sağlamış, bina pırıl pırıl, tertemiz, düzenli. Gezen ilerici, burun kıvırıyor, kütüphanesinde çağdaş yazar ve şairlerin eserleri yok diye tenkit ediyor. (A zavallı! Onlar çağdaşlığı başarıyla yakalamışlar, sen hala çağ dışı komünistlerin eserlerini okusunlar diye temenni ediyorsun, sen gericisin, sen çağdışısın, sen yobazsın da farkında bile değilsin kend feci durumunun!)
Misalleri çoğaltabiliriz, çünkü benim zavallı ülkemde pek çok zulüm ve baskı var. Her gün, her yerde, her seviyede, her türden... Ama usta hırsız ev sahibini bastırma gayretinde!..
* * *
Şimdi, ülkede kahir ekseriyette olan; kalbi Allah korkusu, hakikat sevgisiyle çarpan, içi din ve millete hizmet aşkıyla yanan, sorumluluk duygusuna sahip, ciddi, akıllı, basiretli, tecrübeli, münevver ve hamiyetperver herkese büyük görevler düşüyor. Dinini, vatanını, halkını sevenherkesin konuya ciddiyetle eğilmesi lazım. Durmak, susmak, çekinmek, korkmak zamanı değil..
Herkes, kendi kadri, ilmi ve irfanına, mevki ve makamına göre ne yapabileceğini, bu durumda üzerine düşen görevin ne olduğunu derin derin düşünmeli; alim, fazıl, kamil, güngörmüş, iş bilir kimselerle istişareler yapmalı; taassup ve tarafgirlikten, körü körüne yanlış adam tutup, ters yöne gitmekten korunmalı, hak ve hakikatin, akıl, mantık ve basiretin gösterdiği cephede yerini almalı; alması gereken kararı hemen almalı, yapması gereken işi hemen yapmalı, alması gereken tedbirleri acilen ve sür'atle almalı!
İşin şakası, beklemeğe, sallamağa, savsaklamağa tahammülü yok. Yoksa bu cahiller, memleketi batırıp parçalayacak, milleti mahv u perişan edecekler..
Şirret ve edepsizden, imansız ve insafsızdan adalet beklenmez, şu garip ve acaip ortamda hak verilmez, alınır; haklar titizlikle korunmazsa, maalesef çiğnenir ve gasbedilir.
İslam, Nisan 97