YENİ BİR PARTİ KURMAK

Halil Necatioğlu

Bugünlerde basında birkaç gazete, bizim --filânca partiye karşı-- yeni bir parti kuracağımızı birinci sayfada manşette yazdı. Hiç aslı, esası, mesnedi, kaynağı yok. Bizimle gelip konuşmuş değiller, uydurma, yakıştırma hayal mahsulü, "balon" bir haber...

Ne düşündüler, ne hesap ettiler bilmem!

Evet camiamız, elhamdü lillah çok büyük ve geniş, şuurlu ve kaliteli. İslâmî efkâr-ı umumiyede üstün bir itibara, hatırı sayılır bir potansiyele sahip, --isterse-- yeni bir parti kurabilme gücü ve imkanlarına da malik. Tecrübeyle sabit ki; seçimlere görülür etkimiz ve şu veya bu partinin kazanmasına kesin katkımız oluyor.

Bunu ilgililer görüyor ve biliyorlar... Ve galiba bu gibi haberlerle bizi şimdiden yoklamağa, anlamağa çalışıyorlar. "Bakalım ne diyecek, bakalım hangi tarafı tutacak, acaba bize yâr olurlar mı..." diye merak ediyorlar.

Bizim şu anda peşin bir fikrimiz, katı bir ön yargımız yok. Bir çok partiden, gerçekten sevdiğimiz tanıdıklarımız, dostlarımız, arkadaş ve kardeşlerimiz var. Onlar bizi seviyor, sayıyorlar, biz de onları seviyor, sayıyoruz. Bu güzel, tatlı, özlenen, imrenilecek bir durum.

Dinî ve tasavvufî görevimiz dolayısıyla partiler üstüyüz. Her kesimle diyaloğumuz var; çünkü işimiz irşad ve tebliğ; ama oportünist (çıkarcı) değiliz, Hak'tan yanayız. Hizbüş-şeytan değil, Hizbullahız, gayemiz Rabb-ül-alemînin rızasını kazanmak, insanlara hizmet etmek, yol göstermek, faydalı olmak. Tek kalsak bile doğru yolda yürümektir.

Elbette vatandaş olarak politikayla ilgileniriz, bu bizim hakkımız; elbette istersek, faydalı görürsek, hizmet ve hayra vesile olacağına kanaat getirirsek mevcut politikacılara yardım edebiliriz veya dostca, centilmence yeni ve farklı bir oluşum ortaya koyabiliriz... hepsi mümkün...

Hiçbir zaman kendimizi bağlamak, pasifize olmak, çalışma imkanlarımızı kısıtlamak ve sınırlamak, hizmet yolumuzu tıkamak, sahip olduğumuz hak ve hürriyetlerimizi terk veya iptal etmek de istemeyiz.

Her şeyi yeri ve zamanı geldiği zaman düşünür taşınır, istişarenin icabı, ilmin ve irfanın, akıl ve mantığın gereği ne ise onu, kimseden korkmadan söyler yılmadan yapmağa gayret ederiz.

Nefret ve kinin, çıkar ve menfaat hesabının esiri, dünyanın aşıklısı, mevki ve makamın taliplisi değiliz; "kayd-ı dünyadan müberra" olduğumuzdan elhamdü lillah olabildiğince özgürüz.

Dost ve düşman bunu böylece bilsin, seven sevsin, kızan kızsın, korkan korksun! Erenlerin sağı solu belli olmaz! Hak'tan korkan, halka aldırmaz!

Hasbünallahu ve ni'mel vekil

Nimel-Mevlâ ve ni'men-nasîr.

İslâm, Temmuz 1995