ÖNCE BİRLEŞMEK, SONRA DA İLÂHÎ VE DÎNÎ SORUMLULUĞA GÖRE ÇALIŞMAK

Halil Necatioğlu

Alemlerin rabbi, hâlikımız Allah-u Taâlâ Hazretleri'nin kudreti sonsuz; hilkatı, sanatı harika!.. Sonsuz küçük parçalardan, muazzam büyük varlıklar yaratıyor: Kuantumlardan (enerji paketi) atomun unsurları; unsurlardan atomlar, atomlardan çeşit çeşit moleküller; moleküllerden elementler; elementlerden bileşikler, türlü maddeler, eşyalar; bunlardan cins cins varlıklar, kompleks canlılar, küçük küçük kâinatlar; sonra da sonsuz, uçsuz bucaksız fezâ (makro kosmos)... ilh. Tebârekallàhu rabbül-âlemîn! Ona sonsuz hamd ü senâlar olsun!..

Gözümüzle her zaman göregeldiğimiz bir başka misal: Havadaki su zerreciklerinden damlalar; damlalardan yağmurlar; yağmurlardan seller; sellerden dereler, ırmaklar; ırmaklardan göller, denizler; denizlerden de muhteşem okyanuslar meydana geliyor. Bunlardan ibret almalıyız.

Biliyoruz ki İslâm her yönüyle birlik dinidir; müslümanların, inananların da böyle birleşmesi, sevişmesi, muhabbetli, bünyânün mersûs gibi, kale misâli yekvücud olması gerek. Bunun gaydası ve sevabı çok büyük! Namaz bile cemaatle kılınırsa 27 kat, 50 kat daha fazla sevap oluyor.

Çevremizdeki yurtiçi ve yurtdışı olaylarında çok açık bir şekilde ortaya çıkıyor ki, din düşmanlarımız da her konuda ve bilhassa bize kötülük yapmakta yekvücud oluyor, birlikte hareket ediyor, insan haklarını çiğniyor, zulüm yapıyor, zalimleri teşvik ediyor, mazlumların feryatlarına kulak tıkıyor, gaddarlık, kalleşlik, nâmertlik yapıyor, insanı çileden çıkarıyor.

O halde bunların haksızlıkları karşısında müslümanlar da tavırlarını yeniden düzenlemeli, gereken her türlü tedbirleri âcilen almalıdır. Allah-u Taâlâ Kur'an-ı Kerim'de, "Allah'ın ipine sımsıkı sarılınız, tefrikaya, ihtilâfa düşmeyiniz!" buyuruyor; İslâm birliğini emrediyor; müslümanların çok yakın ve samîmî kardeşler olduğunu bildiriyor. Hazret-i Peygamber SAS Efendimiz de mü'minleri tek bir vücuda teşbih ediyor; duygu, düşüncede, acı ve sevinçte, hal ve harekette, tavır ve tedbirde dâimâ birlikte hareket etmeleri gerektiğini önemle vurguluyor.

Bu ilâhi emir ve tavsiyeler üzerinde dikkatle duralım!

Müslümanlar hangi konularda birlik ve beraberlik içinde olacak, nasıl yekpâre bir dağ gibi, yekvücud bir davranışla hareket edecek; bu ilâhi ve güzel birlik neler yapılarak tahakkuk edecek?..

Bunun için önce bir otorite merkezi olması lâzım!

Otorite Allah'ındır; hâkimiyet onundur, hüküm ve ferman onundur, itaat onadır. Bu sebeple bütün müslümanlar önce ve mutlaka Allah'a itaat etmeli, Resûlüllah SAS'e tam mânâsıyla tâbi olmalıdır. İyice bilinmelidir ki, Allah'a isyanda hiç bir mahlûka itaat edilemez; Allah'ın emrine aykırı hiç bir emir, hiç bir kimse tarafından verilemez; Allah'ın otoritesini hiç bir kul kendi keyfine kullanamaz!.. Allah'ın emrinin ne olduğunu herkes gitsin, gerçek ulemâ'ya, ehlullah'a, evliyâullah'a sorsun, öğrensin. Şeriatın ahkâmına tâbi olsun, kendisine Allah'tan gayri put, ma'bud, metbû, âmir, otorite edinmesin ki, bunun sonu hüsrandır, cehennemdir, azabdır.

Demek ki, önce herkes Allah'ın hâkimiyetini tanıyacak; ulemâ-yı âmilîne, Allah'ın hükmünü bilene, Allah yolunda yürüyene, Allah'ın emrini tutana tâbi olacak; başka salâh ve felâh yolu yok!..

Sonra ilmin, alimin, hakkın, hakîkatın, şûra'nın, meşveretin ortaya çıkardığı, tesbit ve tayin ettiği esaslar dairesinde çalışacak, üzerine düşen görevi en güzel, en mükemmel tarzda îfâ edecek; her şey düzenli, metodlu, ilmî, mantıkî, asrî, şer'î, meşrû, sevaplı, hayırlı ve mübarek olacak.

Tesbit edilen projelerin tahakkuku için de, herkes mâlî destek verecek, her türlü âtıl imkânlarını seferber edecek, hayır ve bağış yaparak veya ticârî ortak olarak müslümanların finans gücünü en yüksek seviyelere çıkartmağa yardımcı olacak.

Artık bundan sonra Avrupa Topluluğu'na, Amerika'ya, Japonya'ya... ilh. el açıp bel bağlamayacağız, kimseden âtıfet, sadaka, destek ve kredi dilenmeyeceğiz, kimseye el açıp yüzsuyu dökmeyeceğiz. Allah'a dayanıp, onun lütfuyla diğer devletlerin ve milletlerin hepsinin önüne geçecek ve üstüne çıkacağız.

Sen de bu hususta senin neler yapman gerektiğini çok iyi ve derin derin düşün; ilâhi sorumluluğun ve görevin ne ise onu en güzel şekilde yapmağa bak! Allah muînin, tevfik refîkın olsun!..

Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtüh!..

İslâm, Mayıs 1995