DIŞ POLİTİKAMIZDA YENİ UFUKLAR
Halil Necatioğlu
Yıllardır dış politikamızı --millî iradeye rağmen-- ters yürütenler, bu günlerde büyük hüsran içinde. Yavaş yavaş yaptıkları büyük yanlışlıkları görmeğe başladılar. "Dost! Dost!" diye diye sarıldıkları Batılılar onları dışlıyor, reddediyor. Müttefiklerinden her yerde vefasızlık, anlayışsızlık, hile, kalleşlik, ikiyüzlülük ve düşmanlıkla karşılaşınca yeni arayışlara ihtiyaç olduğu artık açıkça ortaya çıkıyor.
Yunanlılar --NATO içinde üye olmalarına rağmen-- Sırplar ve Ruslarla Batı blokunun klasik amaçlarına ters anlaşmalar yapma yolunda bildiğini okuyor; Balkan ülkelerini yanına almağa çalışıyor bize karşı düşman bir cephe oluşturuyor, Ortodoks ittifakını perçinliyor, Bulgar iç seçimlerine etki ediyor... da biz ona karşı niye etkili, millî, dinî tedbirler almıyoruz. Ortodoks patriği, Yunan emelleri için dünyayı dolaşırken, bizim din teşkilatımız niye İslâm ülkelerinde çalışma yapmıyor; niye müslüman halkların sempatisini ve desteğini kazanmağa gayret etmiyoruz; niye tüm islam âlemindeki geleneksel itibarımızı harekete geçirmiyoruz?
Üstüne üstelik millî, hattâ dînî hüviyetteki makam ve şahsiyetler; İslâm düşmanı hristiyan ve yahudi mantığı ile hareket ediyor, radikal adıyle müslümanlıkla uğraşılıyor, müslümanlar düşman görülüyor?..
Şimdi içerde sakalla, başörtüsüyle, müminlerle, dindarlarla uğraşmanın; devrimbazlık, ilericilik, laiklik havariliği yapmanın faydası kime?.. Böyle yapanlar bindikleri dalı kestiklerini, milleti böldüklerini, kendi kendilerinin hem dünya hem de ahiretlerini mahvettiklerini göremiyor, anlıyamıyor mu? Hristiyanlarla, Sırplarla, Ruslarla, Ermenilerle, Rumlarla ve Yahudilerle ağız ve kafa birliği yapıp İslâm'a saldıranlar; müslümanları düşman görenler; var güçleri ile onları engellemeğe çalışanlar; ne kadar büyük gaflet ve dalâlet, hatta hiyanet içinde olduklarını fark edemiyorlar mı?..
Batı ülkelerinin ve Rusya'nın politikalarını çizen ve şekillendirenler, ekseriyetle İslâm'a ve Türkiye'mize karşı; halkımızı güzel din ve zengin kültürümüzden koparmağa, topraklarımızı bölüp parçalamağa, bizi yok etmeğe alenen çalışıyorlar. O halde tedbir almalıyız. Ülkemiz üzerinde kötü emelleri olmayan yeni müttefikler bulmalıyız. Batı ülkeleri içindeki akıl, insaf, vicdan ve sağduyu sahibi kimseleri de kazanmağa, kendi tarafımıza çekmeğe çalışmalıyız.
Doğumuzda, halkının yarısına yakını Türk olan, nüfusu 60 milyona yakın, Orta Asya ve Uzakdoğu ülkeleri yolu üzerinde kilit mevkiinde bulunan koca bir İRAN var. Niye onunla kuvvetli dostluk ve işbirliği yapmayalım?!. Bendeniz üniversitede profesör iken, devletin resmî bir heyeti ile görevli olarak bir defa İran'a gittim de peşinden binbir baskı, takip, soruşturma geçirdim. Ne oluyor yani?! Bu ne kör politika ve abuk sabuk inat!
Yüzlerce yıllık tarihi düşmanlarımızla politika icabı dostluk kuruyor, ittifak yapıyor, birleşmeyi düşünüyoruz da; din, dil, tarih ve kültür bağlarımız olan komşularımızla niye soğuk ve ilgisiz, muhalif ve işbirliksiz duruyoruz. Bu ne acaip iş ve yamuk mantık!
Uzakdoğu'da muazzam bir güç olarak ÇİN var; Amerika onunla ticari, siyasi bağlar kuruyor da biz niye geride kalıyoruz?! Çin'e büyük ilgi göstermeli; tarihini, kültürünü, dilini öğrenmeğe çalışmalı, onunla mutlaka geniş ticari, siyasi ilişkiler kurmalıyız.
Güneyimizde yemyeşil koskoca bâkir bir kıta olarak Afrika duruyor; yarıdan çoğu müslüman, temiz, mazlum, iyi insanlar... Bizi çok seviyorlar. Onlara kalkınmalarında yardımcı olmalı, her türlü iyiliği yapmalıyız. İyi bilelim ki Afrika, bize çok geniş imkanlar, iş ve ticaret sahaları açacak, maddî-manevî büyük menfaatler sağlayacak muazzam bir kıta...
Balkanlar'daki, Kafkasya'daki, Orta Asya'daki, Uzakdoğu'daki, Güneyoğu Asya ve Avusturalya'daki ırkdaş ve dindaşlarımıza sahip çıkmalı, onları korumalı, kollamalı, kalkındırmalı ve geliştirmeliyiz. İslâm'ı Kuzey ve Güney Amerika'ya tanıtmaya, yaymaya ve yerleştirmeye yardımcı olmalıyız...
Görüyorsunuz ki önümüzde ve elimizde ne kadar büyük fırsatlar, ne kadar mühim imkânlar var. Bunları görmek ve kullanmak dış politikacılarımıza zor gelebilir. Ama biz halk olarak ve bilhassa müslüman münevverler olarak harekete geçmeli; sivil, ticari, sınai ve kültürel çalışmalar için kollarımızı sıvamalı, yoğun çalışmalara girişmeliyiz. Elhamdü lillâh müthiş bir nüfus potansiyelimiz ve şâyân-ı hayret bir nüfuz kabiliyetimiz, mükemmel bir bilgi birikimimiz var. Elemanlarımız yetişti, çoğaldı; müesseselerimiz kuvvetlendi, finans kaynaklarımız zenginleşti. Düşmanlar çatlasa da gelişmeye, yayılmaya, yükselmeye devam edeceğiz, hudutlardan taşıp cihana yayılacağız, hayrı ve hakkı her yerde hâkim kılacağız inşaallah!
Sen de üzerine düşeni düşün, iyi hazırlan, elinden gelen gayreti sarf et, bu ulvî gayenin tahakkuku çalışmalarında yerini al!
Allah'ın izniyle istikbal bizimdir; vel-âkıbetü lil-müttakîn, ves-salâtü ves-selâmü alâ seyyidil mürselîn, Muhammedin ve âlihî ecmâin.
İslâm, Ocak 1995