ÜÇ MÜHİM SAVAŞ

Dediklerimiz bir bir çıkıyor. Olaylar, bize inanmayanların kafalarına balyoz gibi inmekte. İkazlarımıza kulak asmayanlar çok pişman, çok perişan, çok muazzam zararda... Artık herkes müthiş ve vahîm bir mücadelenin ortasında olduğunu anlamalı çok süratli bir şekilde toparlanmalı, kenetlenmeli, çok acil, çok sert ve çok ciddî tedbirler almalı...

Üç mühim ve üç vahim savaşın içindeyiz:

Bunların birincisi îman ile küfür savaşıdır, uzun yıllardan beri sürüyor ama halkın çoğu işin farkında değil; çünkü küfür, maskeli, kamufleli, yağlı-ballı, dallı-güllü, boyalı paravanlı. Millet uyutulmuş, avutulmuş kandırılmış; zehiri şifâ diye içiyor; şerri asrın icabı, modernlik ve medeniyet diye işliyor; şeytana, felsefe, bilim, teknolojinin gereği diye uyuyor; güzelim dinini ve canım imanını gericilik sanıp terk etmiş, cehenneme dolu dizgin koşturmakta... Düşmanlar da bu işe kıskıs gülüp küfrün ateşini habire körüklemekte...

Bu savaşın hiç şakası yoktur, insan aklını başına toplamazsa hem dünyasını, hem de sonsuz ve ebedi ahiret hayatını mahvedebilir. Onun için herkesin canla başla İslama sarılması, mutlaka Kuran-ı kerime tabi olması, tamamiyle sünnet-i seniyye-i nebeviyye yolunda, ciddiyetle kulluk vazifelerini yapmağa başlaması lazım...

İkinci savaş beynelmilel siyaset alanında. Yeni dünya düzeni İslâm ülkelerini ve müslüman halkları hedef almış bulunuyor. Bu arada Türkiye olarak biz de en ön sırada, topun ağzındayız. Organize dış düşmanlar, bizi parçalamayı şiddetle arzuluyor; kararları kesin, çalışmaları yoğun ve derin. Bu konuda bir hayli mesafe de aldılar. İçte de birçok hain destekçileri var. Gözleri dönmüş insafları yok, hırsları müthiş; hareketlerine bakılırsa her şeyi göze almışlar, harıl harıl dalavere ve manevra peşindeler, pervasız şeytanca çalışıyorlar. Eğer sonuca ulaşırlarsa bizim için çok kötü günler başlar, Allah korusun! Bosna'dan daha fena oluruz. Bu bir var olma, hayat-memat meselesi olduğundan; milletini, vatanını, tarihini seven herkes, çok ciddî şekilde işbirliği yapmalı, çok iyi hazırlanmalı, çok müessir tedbirler almalıdır. Vatanı hiç bir şekilde böldürtmemeliyiz. Düşmanları yok edecek her türlü hazırlık, alet edavat, silah cephane, plan-proğram devlet ve milletçe eksiksiz tedarik edilmelidir.

Üçüncü savaş, kalkınma ve iktisaden güçlenme savaşıdır. Bu konuda başarılı olursak, ilk iki savaşı da kazanacak bir seviyeye gelebiliriz. O halde bu üçüncü savaşın önemini herkesin çok iyi kavraması lazım. Halkımız genellikle ekonominin ne kadar önemli olduğunu idrak edemiyor. Bakıyoruz da ekonomiye suikast yapanları şiddetle cezalandırmıyor; konuyu azim ve dikkatle takip etmiyor, mes'ullerin yakasına yapışmıyor, koruyucu tedbirleri uygulamıyor.

İktisaden çok güçlü olmamız gerekiyor; kalkınmayı, çağı yakalamayı, hasım ve rakipleri geçmeyi mutlaka sağlamalıyız.

Fert ve millet ve devlet olarak tasarrufa sımsıkı riayet etmek zorundayız, israfın her çeşidinden, lüks ve gösterişten şiddetle kaçınmalıyız. Düşmanların mallarını asla almamalı ve kullanmamalıyız.

Kendi aramızda tasarruf ederek, sermayelerimizi birleştirip çok iyi kullanacak emin ellere teslim etmeliyiz.

Stratejik önemi olan imal ve üretim dallarına acilen yönelmeliyiz.

Dış ticarete, ihracata çok önem vermeli, gözümüzü dört açarak üretimimizi pazarlamalı, döviz kazanmalıyız; çok uluslu şirketler kurmalıyız.

Varlık, birlik ve dirliğimizin devamı, çok uyanık, çok çalışkan, çok üretken, çok hesapçı, çok azimli olmamıza bağlı; en küçük detayı bile ihmal etmeyelim, sabır ve sebat gösterelim ve asla yılmayalım!..

Ümitsizlik haram, inşaallah zafer müminlerindir!

İslâm, Haziran 1994