TARİHTE VE GÜNÜMÜZDE KORKUNÇ HRİSTİYAN ZULÜM VE GADDARLIKLARI
İSLAM ARALIK 92
Bizdeki gizli "Zinde Kuvvetler"in, Batı'yı iyi tanıdıkları ve zihniyetinin künhüne tam vakıf oldukları kanaatinde değilim. Hem Ortaşark'ın, hem bizim hem de Batı'nın tarihini, kültürünü, sosyal müesseselerini doğru dürüst bilmiyor, bazı anlaşmalarda feci şekilde aldanıyor, aldatılıyor ve milleti de yanlış yola sürüklüyorlar.
İkinci Meşrutiyet Meb'usan Meclisi ve A'yan Meclisi Reisi Ahmet Rıza Bey'in (1858-1930) yazdığı "La Faillite Morale de la Politique Occidentale en Orient" adlı eserinin tercümesini (Batının Doğu Politikasının Ahlâken İflâsı), Fransızca aslından tercüme eden muhterem Ziyad Ebuzziya Beyefendi bendenize göndermek lûtfunda bulunmuş; inceledim, kısmen okudum, bazı pasajlarını bu yazımda okuyucularıma arz edeceğim.
Müellif AHmet Rıza Bey bu eserinde, Hristiyan Batının, İslâmiyetin çıkışından beri İslâmla ve müslümanlarla ilgili herşeye karşı yürüttüğü korkunç kin ve nefreti, iğrenç entrika ve karalamayı, asılsız propoganda ve yalanı, şeytanî tavır gösterdiği müthiş taassup ve inkarı sadece Avrupalı vehristiyan yazarların beyanlarına dayanarak ortaya dökmüş; misalleri kendi adamlarından ve itimat ettikleri kaynaklardan vermiş ki okuyanların itiraza mecali kalmasın.
253. sayfada da tarihte Batılıların yaptıkları bazı büyük katliamların indeksi yer alıyor:
Afrika siyahilerine, Amerika Kızılderelilerine, Amazon yerlilerine, Enda, Türklere, Yahudilere, Güney Fransa halkına, İsviçre Vaud halkına, Sicilya halkına, Vitry Şehrine, Kudüs halkına, Tuna boylarındaki yahudi ve hristiyan halklara, protestanlara, falcı, büyücü diye suçladıkları insanlara, âlimlere... yapılan katliamlar; müslüman eserleri ve camileri tahripleri, Meksika'da insan avı eğlenceleri (!) ve münferit mezalim... gibi . Bunların incelenmesinden anlaşılıyor ki Batı insanında kiliseye dayanan, papazlardan kaynaklanan, dini duygular kışkırtılarak siyasete âlet edilen müthiş ve vahim bir gaddarlık, hunharlık, insafsızlık, merhamatsizlik, kâtillik ve haydutluk damarı vardır.luk damarı vardır.
Tarihten örnekler:
İlk haçlı orduları Avrupa'dan Anadolu'ya doğru gelirken, yolları üzerindeki Tuna vadisi, Macaristan, Bulgaristan ovalarındaki şehirler, ahalileri hristiyan olduğu halde, yağma edip yakıp yıkmışlar, rastladıkları yahudileri merhametsizce ve korkunç işkencelerle boğazlamışlar. Anadolu'da daha korkunç vahşet göstermiş. İİmparator Alexis Kommen'in kızı Anna Kommen'in görgü ve beyanına göre "en büyük eğlencelerinden biri, rastladıkları müslüman çocukları öldürmek, kızartmak ve yemek" imiş. İngiliz tarihçisi Mills de (S.183), haçlıların insan eti yediklerini doğruluyor. "Antakya'da Fransız Bohemoud (1055-1111), birkaç Türk esiri boğazlattı, herkesin gözü önünde kızarttı, sonra seyredenlere, buralara bu iştahını tatmin etmek için geldiğini söyledi."
Haçlılar Firuz adlı bir ermeninin hıyanetinden faydalanarak Antakya Kalesine girdiler, şehire dalınca 10.000 Türk'ü boğazladılar ve bütün camileri yaktılar. Papaz Lemo İne olayı şöyle anlatıyor:
"Bizimkiler sokakları dolaşıyor, rastladıkları çocuklarla ihtiyarları paramparça ediyorlardı, ancak o gün herkes boğazlanamadı, bizimkiler geri kalanları ertesi gün kestiler."
Sonra ordu Kudüs'e vardı, 4 gün muhasaradan sonra kadın, çoçuk dahil tüm müslüman ahali (70.000 kişi) kılıçtan geçirildi. Hz. Ömer camiine siğınmış 10.000 müslüman da katledildi, katliam 8 gün sürdü, başka mezhepten olan pek çok hristiyan da katl edildi. Tarihçi Fuller; İkinci Kudüs katliamının, ani bir tevekkür ve heyecan neticesinde değil önceden düşünülüp hazırlanmış bir plan gereği yapıldığını, çocuklar, bebekler, zayıflar ve kadınların bile boğazlandığını beyan eder. Haçlı reisleri savaşta yaptıkları akdi ve verdikleri sözü de tutmuyorlardı. Mesela İngiliz kralı Richard (1157-1199) silahsız insanların boğazlanıp denize atılmasını emretmiş, hayatlarını bağışlayacağına söz verdiği 3000 kişiyi de katlettirmişti.
* * *
Kitaptaki sayısız misaller günümüzdeki Bosna-Hersek katliamlarının Kafkas ve Orta Asya olaylarının, Dünyanın her yerindeki müslüman kıyımlarının kökenlerini bize bütün açıklık ve çıplaklığıyla gösteriyor.
O halde ne yapmalıyız?
Önce düşmanı çok iyi tanımalı, gevşememeli, palavra propagandalara, sinsi politikalara ve şeytanî entrikalara aldanmamalıyız.
Hemen ve derhal, bu gibi zulümlerin bir daha tekerrürüne imkan vermeyecek her türlü tedbiri almalı, her türlü plan, proje, silah, araç ve gereç tedarikini (en gelişmiş ve mükemmel cinsden), mutlaka ve muhakkak yapmalıyız. Hem ferden, hem grup olarak, hem de devlet ve milletçe...
Bütün müslümanlar, dünyanın her yerinde, her türlü ihtilaf ve tefrikayı bırakıp birleşmeli, her cihetten maslum müslümanların imdadına vakit kaybetmeden yetişmelidir. Aksi takdirde dığer müslümanların başına da aynı müthiş mezalimin gelebiliceği, onların topraklarının da Bosna-Hersek'e dönebileceği asla unutulmamalıdır.