MÜSLÜMANLARIN ASIL KUSURU

İSLAM TEMMUZ 92

Dünyada bir milyardan fazla müslüman var; yani takriben her 5 kişiden 1'i müslüman... ama dünyanın bir çok bölgelerinde müslümanlar hep mazlum ve mağdur, esir veya mustaz'af; fakir ve sömürülmekte, cahil ve geri kalmış, derbeder ve düzensiz.

Sebep ne?

Temel ve asıl sebep: Kur'an'ın ahkamından, dinin esaslarından, imanın ruhundan, irfanın nurundan uzaklaşmaları... Öbür üzücü görüntüler bunun sonucu, cezası...

İsl(m'da hiç bir kusur ve ayıp yok; mevcut bütün kusurlar, müslümanların acaip ve garip müslümanlıklarında..

İsl(m, ilme (lime çok büyük önem veriyor; müslümanlar ilmi iyi takip edip öğrenmemiş, gayrimüslimlerden çok geri kalmışlar; hem de bir zamanlar bu bakımdan çok yüksek ve ileri seviyede bulundukları halde...

Kur'an-ı kerim, "bütün müslümanlar birbirlerinin kardeşidir" buyuruyor; müslümanlar birbirlerinden habersiz, ilgisiz, sevgisiz, kim kime-dum duma; bir yanda petrol zengini milyarderler, bir yanda veremden kan kusan, sefaletten ölen zavallılar... gemisini kurtaran kaptan, komşusu açlıktan ölse umurunda değil...

Müslümanın müslümana, kanı, canı, malı, ırzı, şerefi haram, onlara asla yan bakmaz, el uzatamaz, zarar veremez; ama müslümanlar birbirine hasım, düşman, rakip, ihtilaf ve tefrikada, çekişmede, gıybette, suizanda, dedikoduda. Komşu komşuyla, kardeş kardeşle, derviş dervişle geçinemiyor, mürid, şeyhine vefasız.

Müslümanın din düşmanı gayri müslime karşı, elinden geldiği kadar sil(h, cephane, kuvvet, ordu, yığınak hazırlaması Kur'an'ın emri; ama müslümanlar lakayd, laubali, hazırlıksız, plansız, programsız, tedbirsiz...

Bu günün acaip kafalı müslümanı ile gerçek İslam arasında sayılamayacak kadar çok farklar belirmiş, müslümanın kalitesi, olabildiğince düşmüş...

Müslümanlar, özel ruhi ve der(n( bir iş olan ibadeti bile cemaatle yapmağa teşvik olunmuşlar; birlik ve beraberlik içinde, yekpare ve yekvücud bir ümmet, küfrün karşısında tek bir millet olarak tavsif edilmişler; namaz cemaatle kılınınca sevabı 27 kat fazla; Cuma, bayram, hac gibi ibadetler topluca yapılıyor; çeşitli ırklar iman potasında eritilmiş, nice kavimler bir "hilafet" ve "imamet-i kübr(" tarafından asırlarca yönetilmiş...

Ama bugünkü müslümanların beyn-el-müslimin, ciddi, aktif, güçlü, kuvvetli, varlıklı, merkezi bir İslami organizasyonları yok. Hil(fet ilga edilmiş, müslüman ülkeler arasındaki bağlar koparılmış; aynı sosyal ve kültürel yapıdaki halklar ve ülkeler sun'( olarak parça parça bölünmüş, istismar ve sömürünün pençesinde; ayrı ayrı İslam devletleri birbirleriyle rekabet ve kavgaya itilmiş, başlarına hain ve zalim, emperyalistlerin ajanı yöneticiler tayin edilmiş, yüz tanesi bir araya gelse müsbet bir tek iş üretemiyor, halklarını boş ümetler peşinde yıllar boyu oyalıyor.

Buna mukabil batıl dinlerin çeşitli, güçlü kuruluşları var; Hristiyanlığın katolik ve ortodoks kilise teşkilatları, barışta ve savaşta etkili, harıl harıl çalışıyor.

Mesela Roma'daki papalık müstakil bir devlet statüsünde, fevkalade zengin, organize, dünya siyasetinde ve hristiyan devletlerin iç politikalarında aktif ve etkin.

Yahudiler, siyonizm teşkilatı sayesinde, kendilerine en büyük iyiliği ve yardımı yapmış olan Osmanlı; devletini parçalayıp, Ortadoğu'ya yerleştiler; halen sayıca az olmalarına rağmen bir çok ülkenin yönetimini, kültürel hayatını, ekonomisini, dünya ticaretini ele geçirmiş, istediğini istediği ülkeye empoze ettirip yaptırabiliyorlar...

Batılı devletlerin, daha başka, mason locaları, Lions Klüpleri, Rotary Klüpleri, Bilderbergler, Misyoner teşkilatları, Yehova Şahidleri gibi nice nice din(, sosyal, siyasi, gizli, aşikar, etkili, faal teşkilatları var...

Ama biz müslümanların böyle kuruluşları yok; kurulmamış, kurulanlar tahrip edilmiş, kapatılmış, yasaklanmış...

Emperyalistler bir İslam ülkesini ele geçirdiler mi, önce İslam'ı unutturmağa, müslüman halkı dejenere etmeğe çalışırlar, en çok gerçek İslam'dan, halis müslümandan korkarlar. Çünkü İslam, iman, Kur'an, irfan, ahlak ve manaviyat ile ilim, çalışma, gayret, şuur, onur, basiret, hürriyet, istiklal, kalkınma, refah, mutluluk, zenginlik, güçlülük... arasında kuvvetli ilişkiler, sarsılmaz bağlar, kesin etki ve tepkiler olduğunu çok iyi bilirler.

Müslümanlar eğer ezilmemek, sömürülmemek, horlanmamak, dışlanmamak, yağmalanmamak, öldürülmemek, mazlum ve mağdur duruma düşürülmemek istiyorlarsa gerçek İslam'a Kur'an'a dönsünler.

Müminler, izzetle, şerefle, itibarla, rahat ve müreffeh yaşamak; huzur ve saadete ermek, yüce manevi derecelere yükselmek, iki cihanda bahtiyar olmak temenni ediyorlarsa, en çok ihlası, iman-ı kamili, irfanı tahsile sa'y ü gayret eylesinler.

Çünkü gerçek müminlere yardım ve nusret etmek Cenab-ı Hakk'ın sadık va'didir.