İSLAM'DA SİYASETİN YERİ VE ÖNEMİ

İSLAM HAZİRAN 90

İslam dininin, hiç şüphesiz -her mevzuda olduğu gibi- siyaset, devlet, hükümet, yönetim esasları, idadeciler ve idare edenler hakkında da, çeşitli hükümleri, tavsiyeleri, emir ve yasakları vardır; çünkü en kamil ve en tam dindir; hiçbir sahayı ihmal etmez, sağlam ve kusursuzdur; Allah Celle Celalühü'nün razı olduğu, uymayı emrettiği, hak dirdir; eksiksiz, noksansız, komple bir sistemdir, pratik ve aktif bir hayat dinidir, ütopist ve hayalperest değildir, gerçektir, gerçekçidir, dipdiridir, hayatiyet doludur, insanoğlunun her meselesiyle ilgilenir, her sorusunu çözer, her müşkilini halleder. O halde müslümanlar, bu siyasi içtimai (sosyo-politik) konularda da -ibadet ve taatlerde olduğu kadar- dinin ahkamına uymakla, emirlerini tutmakla yükümlü ve sorumludurlar; bu sahalardaki ödev ve görevlerini yapmak zorundadırlar; asla ilgisiz, bilgisiz, etkisiz, renksiz, lakayt, bigane ve pasif kalamazlar; kalırlarsa, mes'ul olurlar, günaha girerler, büyük ve devamlı veballer altında kalırlar, dünyada hor ve zelil, müstaz'af ve esir düşer; ahirette azab görür, perişan olurlar. Din, bir bütündür, bir kısmını yapıp, diğer kısmına sırt çevirmek olamaz. Ülkemizdeki laiklik, müslümanların siyasetle uğraşmamaları demek değildir. Aksine var güçleriyle uğraşmalarını ve siyasi yönden teşkilatlanmalarını ve siyasi yönden teşkilatlanmalarını gerektirir; çünkü yönetim, demokrasi ve rey oyunlarıyla dine karşı grupların eline geçer, inhisarına düşerse bu, müslümanların en tabii haklarının çiğnenmesi, ibadet ve taatlerini dahi yapamama durumuna düşülmesi sonucunu doğurabilir. (Başörtü, Cuma namazı, Ayasofya v.s. konularında olduğu gibi). Müslümanların seçimlere katılmamaları, siyasetle ilgilenmemeleri, devlete talip ve sahip olmamaları, yönetime iştirak etmemeleri, pasif kalmaları, içteki azınlıkların, dıştaki emperyalist güçlerin arzusudur.

Çünkü müslüman halkların uyanmaları, haklarını istemeleri, yönetimi elde etmeleri, onların asırlardır süren mücadelede yenik düşmeleri, istila ve istismarlarının sona ermesi demek olacaktır.

Emperyalistler, sosyal bünyesi zayıf, hakları cahil ve şuursuz, ilim ve teknikte geri ülkeleri ya doğrudan doğruya istila ederek sömürürler; ya da kendi yandaşları ve ajanlarını iktidara getirerek, onları kullanarak yönetirler; o milletin kendi öz vatansever evlatları -ezkaza- herhangi bir yolla iktidarı elde ederlerse hemen onları ihtilallerle, iç ve dış gailelerle bertaraf etmeğe çalışırlar. Bu bakımdan dünyanın her yerindeki müslümanların çok uyanık olmaları, oyuna gelmemeleri, siyaset ve yönetimin dini ve milli menfaatlere uygun yönde çalışmanın, hem en büyük ve en temelli hakları, hem de en ciddi ve önemli görevleri olduğunu asla unutmamaları gerekir. O halde sizler de temiz siyasetle çok yakından ilgilenmelisiniz. Bu sahayı, beceriksizlerin, ahlaksızların, hayalperestlerin, yalancıların, inatçıların, istismarcıların, sahtekarların, düzenbazların, muhterislerin, rüşvetçilerin, hırsızların, ajanların, hainlerin eline terk etmeyin. Parçalanıp, dağılmayın; sevgi ve saygıyla, karşılıklı anlayış ve hoşgörü ile hareket edip, birlik ve beraberliği, galibiyet ve keseriyeti mutlaka sağlayın. İyi bilin ki hizipçiliğe ve inatçılığa devam ederseniz yönetim çok kötü ellere geçebilir. Bu tehlikeleri gördükçe içim yanıyor; bu hayati gerçekleri görmeyen, sorumsuzca hareket eden fanatik, dar kafalı partili ve particilere çok şaşıyor ve çok teessüf ediyorum.

Maddi ve manevi benliğimizi kaybetmeden, haklarımızı çiğnetmeden, yurt zenginliklerimizi, ekonomik ve kültürel varlıklarımızı yağmalatmadan, hürriyet ve istiklalimizi elden kaçırmadan, vatanı böldütmeden, her tür varlığımızı daha da geliştirmeğe, çalışmalıyız; çok dikkatli, çok müteyakkız, çok olumlu, çok sevimli, çok vefakar, çok fedakar, çok vatansever.. (yani özetle: "çok derviş") olmalıyız. Bir taraftan çok dürüst ve idealist, diğer yönden de fevkalade pratik ve pragmatik olmamız gerekiyor. Birlik ve beraberliğe engel olan herşeyi, her ne pahasına olursa olsun aşabilmeli, her müşkili halledebilmeliyiz, küçük pürüzler takılıp kalmamalıyız.

Taşlaşmış taraftarlık duygularıyla lüzumsuz sevgiye haksız bağlılıklarla yersiz düşmanlık ve asılsız çekişme ve çatışmalarla birlik ve beraberliği sabote etmek isteyenlere alet olmadan, ulvi gayemize doğru sarsılmaz adımlarla ilerlemeliyiz.

Çünkü bizim güçlü, kuvvetli ve sağlıklı olmamız tüm insanlık için elzemdir herkes bizden medet umuyor, tüm dış Türklerin, cümle islam aleminin gözbebeği ve en büyük ümidiyiz, bütün soydaşlarımız ve dindaşlarımız bize bel bağlamış, bizi gözlüyor, bizden işaret ve beşaret bekliyor.

Bizim selahımız, felahımız ve muvaffakiyetimiz doğulu-batılı, kafir-mümin cümle insanlığın, dünya ve ahiret saadet ve selametiyle birçok yönden ve çok yakından bağlantılıdır.

Tevfik Allah'tandır.

Allah celle celalüh yardımcımız olsun!