DÜŞMANLARIN GİZLİ EMELLERİ

İSLAM, EKİM 88

Geçen ay meşhur bir sanayici, boyundan cok büyük bir iddiada bulunmuş ve galiba: "Biz Osmanlı devresinde başarılamamış bir işi başaracağız, tüm Türkiye halkını hristiyanlaştıracağız..." filan gibi sözler sarfetmiş. Taşra olduğundan işin aslını tam teferruatıyla öğrenemedim.

Ame haber doğru olabilir, çünkü AT (Avrupa Topluluğu)'a girme kararı Türkiye'de bazı İslâm düşmanlarını haylice gayretlendirdi ve cür'etlendirdi. Dikkat ederseniz basında İslâm'a doğrudan sataşma ve saldırılar yoğunlaştı, kapitalizm bu konuda komünistlerle koalisyon halinde. Haçlı emelleri sahnede; halk arasında pervasiz misyoner faaliyetleri; basın, yayın, sinema ve TRT'de aleni hristiyanlık reklam ve propagandaları ne kadar çoğaldı!

Başarılar mı?

Bis çalışmazsak, gafletten uyanmazsak bizim ülkede belki belirli, sınırlı sonuçlara ulaşabilirler; genelde değil! Çünkü Allah'ın nurunu tamamen söndürmeğe kimse güç yetiremeyecek, bu konudaki hevesleri hüsrana uğrayacak; kıyamete kadar Allah'ın sevdiği, dinine hizmet edici bir hayırlı grup daima mevcut olacak (Allah bizi onlardan eylesin); hatta inşallah müslümanlar Kelime-i Tevhidle Roma'yı bile fethedecekler.

Daha kendi kanunlarımızla yönetilirken henüz A.Topluluğuna girmeden başlatılan bu akla, mantığa, tarihe, gelişmeye ters, yobaz, yoğun, çirkin ve azgın çalışmalar, tamamen onların yönetim ve denetimine geçildiği, azınlık hale düşüldüğü zaman müslümanların başına neler gelebileceğini gösteren emare ve işaretler değil mi? Bizim cahil ve gafiller akıllarını başlarına toplasın, uyansınlar artık!

Bu gayri müslimler çift standartla çalışır, önce kuzu postuna sarılır, sonra kurtlaşırlar. Onların yaldızlı görünümüne aldanmamalı. Asırlarca süren Haçlı seferleri, Engizisyonlar, mezhep savaşları, evvelce İslâm hakimiyetindeyken Hristiyanların eline geçen ülkelerde müslüman ahaliye reva görülen baskılar, zulümler, toplu saldırı ve vahşı katliamlar, Afrika'daki cinayetler, Papazlar yönetimindeki Kıbrıs'ta şahit olduğumuz insanlık dışı alçakca olaylar, İsrail işgaline uğramış bölgelerde Mısır'lı ve Filistinlilere modern ve demokratik Amerika'da müslüman zencilere yapılan dehşetli muameleler ve daleveleler... fikrimizi teyid eden haklı ve ibretli misallerdir.

Bizim okumuşlarımız maalesef ekseriyetle safdil ve gafildir; insanı çileden çıkaran bir sorumsuzluk, vurdum duymazlık ve şapşal bir ivimserlik içindedir: zevki ve keyfi peşindedir; evrim, devrim, uygarlık, çağdaşlık ve modernlik laflarıyla büyülenmiş uyutulmuş ve aldatılmıştır; halka tepeden bakar ve milli, şeriat gelecek diye ürkütüldüklerinden, doludizgin emperyalizmin tuzağına, Siyonizm ve Hristiyanlığın kuçağına düşüyorlar; yağmurdan kaçarken doluya tutulacak, Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olacak, boynuz umarken kuyruk ve kulaktan mahrum kalacak

Münafık, kafir ve mürtedler, bizim yarı aydınımızın bu bönlüğünden iyi faydalanmış, iyi organize olmuş, dışardan kuvvetli destekler bulmuşlardır; ne kadar iyilik ğörmüş, nimetini yemiş de olsalar çoğu bu ülkeye candan bağlanamamıştır, kökleri ve ğönülleri maalesef dışardadır, gizli emellir peşindedir. Sayıları azdır ama, basına sanat, kültür ve eğitim alanlarına hakimlerdir; ticaretle olağanüstü zenginleşmiş, ülke sanayiine el atmış, iç ve dış politikaya doğrudan veya dolaylı yolla etkili olma mekanizmasını kurmuşlardır.

Ülykenin asıl sahipleri nerede ve ne durumda ve ne yapmalı? Artık daldıkları derin uykudan uyanmalı, şuurlanmalı ve çok çalışmalı değil mi!

Evet! Ecdat yadigarı ve ata emaneti şu güzel diyarlara sahip çıkmalı; şu masum, mağdur ve mazlum millet el uzatmalı, şu şehit evlatlarını maddi ve manevi her türlü tehlikeden koruyacak tedbirleri almaya yönelmeli;

Her türlü çekişme ve ihtilafı bırakıp hak yolda birleşmeli; Keselerin ağzını açmalı, her türlü maddi ve manevi fedakarlığı göze almalı;

Nesillerin öz kültürümüze bağlı, imanlı ve şuurlu yetiştirmek için büyük eğitim müesseseleri kurmalı;

Basına, radyo ve televizyona, videoya, kültür hayatına hakim olmalı; Küçük ve parekende sermayeleri birleştirip, yabancılarla yarışacak güçlü şirketler oluşturmalı, ticarete, sanayiye, ithalat ve ihracata, iç ve dış taahüt işlerine kök salmalı;

Zengin finans kaynakları sağlanmalı...

Özet olarak, her türlü şahsi işten önce İslâm'ın savunulması, tanıtılması, yayılması, halkın irşadı ve iman hakikatlerinin tebliği için canla başla çalışmalı veya çalışanları var gücüyle desteklemeli.

Emanetlerini elden kaçırırsak, yarın ecdadın yüzüne nasıl bakacak; Allah'ın dinine destekci olmazsak hesap günü rabbımıza nasıl cevap vereceğiz!

Görmüyor musunuz, düşmanlar nasıl canla başla çalışıyor!