MÜHİM SORULAR VE CEVAPLAR

İSLAM OCAK 87

Yeni bir takvim yılı başlamışken, kendi kendimize sorular cevaplarını araştıralım:

Soru: Yeryüzündeki insanların derdi en çok olanları kimler?

Cevap: Müslümanlar!.. Çünkü dünyanın, yaşam ve geçimin çilelerini öteki insanlar gibi eşit olarak çeker dururken, bir de ahiretin tasasını yüklenmiş, dert edinmişlerdir. Ayrıca, Allah Müslümanları çeşitli bela ve mihnetlere t(bi tutar, imanını ve sadakatını imtihan eyler. Dünyada Müslümana rahat yoktur; bu (lem mü'mine zindan kafire cennet gibidir. Mü'min malı, ailesi, canı,.. konusunda çeşitli sıkıntılara uğratılır, kafirler ise müreffeh bir hayat yaşar, safa sürerler. Üstelik mü'min imanındar gelen kardeşlik duygusu ile başka mü'minler için de acı çeker; yeryüzünün neresinde bir Müslüman bir zulme uğrasa, -tek bir vücudun uzuvları gibi- onun için üzülür; tatlı lokması acılaşır, boğazında düğümlenir kalrı.

Soru: Yeryüzündeki insanların, hasmı, düşmanı en çok olanları kimler?

Cevap: Müslümanlar!.. Çevrenize zekice bakınız: Dünya çapında sinsi bir plan gereği, her ülkede şer kuvvetleri ittifak etmiş ve Müslümanların üzerine çullanmışlardır. Gizli merkezler, anti-İslam güçleri organize etmekte, karşı grupları Müslüman halklar, azınlık oldukları ülkelerde hiç bir insani hakka sahip değildir, feci şekilde ezilmekte horlanmaktadırlar. Çok gariptir ki çoğunlukta oldukları ülkelerde de tam manasıyla hür değillerdir. Ekseriya başlarına emperyalistleri uşağı, maşa veya kukla, satılmış kişiler çöreklenmiş, onlara göz açtırmamaktadır. Zulüm, menfaat ve istismar çeteleri bütün dikkatlerini Müslümanlara çevirmiş nöbet beklerler, türlü şeytani tedbiri alırlar, ta ki mü'minler uyanıp silkinmesin, haklarına sahip çıkmasın, sömürüyü engellemisn. Allem eder kallem eder, bazı gafil Müslümanları da ayakta kalmayı, üste çıkmayı başarırlar.

Bunca dış düşmanın yanısıra Müslümanın bir yığında manevi iç düşmanı vardır. Aslında Müslümanı, bu iç düşmanlar şuursuz ve mantıksız düşürmekte, dış düşmanlara zebun ve mağlup duruma getirmektedir. Bunların en önemlileri: İman zaafı, gaflet, tembellik, cehalet, şeytana tebaiyyet, hırs, nefsaniyet, enaniyet, hubb-ı dünya, hubb-ı cah, hubb-ı riyaset, nisyan-ı ahirettir.

Soru: Yeryüzündeki insanların çalışmaya en çok mecbur olanları kimler?

Cevap: Müslümanlar!.. Çünkü düşmanları çoktur, onları kuşatmışlar, yoketmeğe eritmeğe uğraşmaktadırlar. Üstelik bu düşmanlar ilim ve fende, alet ve imkanlar bakımından üstünlük sağlamış Müslümanlardan bariz bir şekilde ileri gitmişlerdir. O halde Müslümanlar hem maddi ve dünyevi yönden didinmek, hasımlarla yarışmak ve onları geçmek zorundadır; hem de ibadet ve taat eylemek, salih ameller işlemek, hayırlar yapmak için geceyi gündüze katarak manevi ve uhrevi yönden çalışmak zorundadır.

Soru: Yeryüzündeki insanların ilme en çok ihtiyacı olanları kimlerdir?

Cevabı: Müslümanlar!.. Çünkü ilim, Müslümanın hem dünyası, hem de ahireti için gereklidir. Cahillikle, Müslümanlık dahi yürümez. İlmen kalkınmadan ne maddi ne de manevi gelişme ve kalkınma sağlanabilir.

Hasımlar Müslümanlara doğrudan doğruya saldırıp savaştıkları gibi, dolaylı dolambaçlı yollarla da hücum etmektedir. Ortada korkunç bir kültür savaşı vardır. Karşıdakiler Müslümanları kültür yönü ile de yenmeye, asimile etmeye, kendisine bağımlı ve köle haline getirmeye çalışmaktadır; bu iş için muazzam meblağlar ayırmakta, yatırımlar yapmakta; üniversiteler, kolejler kurmakta, ansiklopediler, kitaplar yazdırmakta, gazeteler, dergiler çıkarmakta kapı kapı dolaşacak misyoner kadroları kurmaktadır.

Bunların karşısında zayıf fertler, şuursuz halk kitleleri tutunamaz, bu devletler çapında büyük bir mücadeledir, Müslümanların ferdi değil toplu çalışmasını, organize olmasını gerektirir.

Küfrün saldırısında Müslüman karşı tedbirleri alamazsa; en akli, en modern, en kuvvetli deliller ve vasıtalarla kendini savunmazsa, ailesini, çocuğunu bile düşmana kaptırır, hatta kendini kaybeder, mezhebini, meşrebini yitirir, feleğini şaşırabilir.

Onun için gece gündüz ilme çalışmak; hem dünyayı hem ahireti, hem garb'ı hem şark'ı, hem iyiyi hem kötüyü, hem dostu hem düşmanı gayet iyi bilmek ve tanımak gerekir.

Soru: Bunca menfi şartlara rağmen, yeryüzündeki insanların en garantili, en karlı, en sağlam durumda olanları kimlerdir?

Cevap: Müslümanlar!.. Çünkü doğru yolda, sırat-ı müstakimdedirler. Rablarının razı olacağı din, temiz ve makul bir inanç üzeredirler. Değil mi ki o yüce imana sahiptirler..b Ölseler ne gam! Her hal ü karda karlıdırlar: Musibete uğrasalar sabredip sevaba erer, nimete ulaşsalar şükredip ecir kazanırlar. Saadet-i dareyn onlarındır. Ruhen temiz, fikren safi, kalben müsterih, bedenen dinç, aklen zinde, vicdanen rahat, vücutça sıhhatli , ailece mutlu, komşulukça muhabbetli, cemiyetçe huzurlu, devletçe güçlü yaşarlar. Harp çıksa ölseler şehit, kalsalar gazi olurlar; yenseler muzaffer, yenilseler mağdur olurlar. Ölünce cennete girer, cennette Cemalullah'a ererler, yani evvel Allah Müslümanın sırtı asla yere getirilemez, has halis Müslüman olduğu müddetçe kimse onu zarara uğratamaz. Cahil ve gafillere, yalan ve yanlış yol yolcularına, deni dünya ehline gelince; o zavallılar eğer batıldan dönüp hakka gelmezler, hidayete ermezlerse "hasired-dünya velahire" olacaklar, sonsuz ve ebedi hüsrana uğrayacaklardır.

Ne mutlu Müslümanlara, İsl(m uğrunda cihad eden ve insanlığa hayır üretenlere!