ANLAYAMADIKLARIM

İSLAM, KASIM 86

Türkiye'nin kahır ekseriyeti Müslümanlardır. Ayrıca milletimiz çağlar boyunca, bugüne gelinceye kadar İslâm aleminin savunmasını ve liderliğini yapmıştır.

Şehirlerimizin minâreli, kubbeli silüetlerinden örf ve âdetlerimize, davranışlarımızdan zevklerimize, hatta günlük konuşmalarımızdaki "inşallah, maşallah, allahaısmarladık..." gibi sözlere kadar herşeyimizde İslâm'ın damgası, simgesi, kokusu, ruhu sergilenmektedir; yani kısacası kültürümüz İslâm kültürüdür ve şahsen biz bununla övünüp gurur duyar, iftihar ederiz.

Ayrıca demokratik, hür ve açık bir rejimle idare ediliyoruz. Birçok haklarımız anayasada teminat altına alınmıştır: Din ve vicdan hürriyeti, fikir ve düşünce hürriyeti, eğitim hürriyeti... vs. sahibiyiz. Yüzümüz ak; anlımız açık istediğimiz gibi inanır, gönlümüzce ibadet eder, yazar, çizer, konuşuruz.

Peki ama neden bunlara rağmen ortada sanki müslümanlık suçmuş gibi bir hava estirilip durduruluyor, millet ilerici-gerici diye iki kampa bölünüyor, dince kutsal tanınan şeyler karalanıp lekelenmek isteniyor. Bu hürriyet çağında neden hala pekçok kimse Müslümanlığını korkarak veya utanarak, saklı saklı yapmakta veya aleni yaptığı taktirde hucuma uğramakta hatta fi'len zarar görmekte?!!

Halkımız dini konularda neden hâlâ meselâ hür avrupa üykelerindeki işçi kardeşlerimiz kadar bile serbest hareket edemiyor, fikrini açıkca söyleyemiyor, inancına uygun yaşayamıyor, yaptığını ise gizlemek mecburiyeti hissediyor?

Bu soruya pek çok cevap, sosyal veya politik veya psikolojik tahlil olabilir. Ama en başta gelen sebeblerden biri: Müslüman halkımzın sesini duyuracak, savunmasını yapacak, meşru haklarını koruyacak müessir yayın organlarının az ve dolayısıyla etkesiz olmasıdar.

Bu hür ve demokratik rejimde, matbuat âleminde İslâm'a karşı disiplinli ve organize bir cephe teşekkül etmiş olup, bunlar fırsat buldukça İslâm'a, Müslümanlara alenen ve öfkeyle karşı çıkmaktan geri durmamaktadırlar. Mesela: Kâh Müslümanlara ille de haram olan domuz eti yedirmeğe çalışır; kâh mesture hanımların başörtüsüne, çarşafına sataşır; kâh iffet ve nâmus anlayışına saldırır; kâh erkeğin sakalına, şalvarına, gömlek yakasına karışır, boynuna yazda kışta, mantıklı mantıksız kıravat dolamayı ilericilik sayar; kâh bakan Kur'an kursu açıyor diye yaygara basar; kâh vali dini hizmetlere önem veriyor diye tenkid eder; kâh "yobazlık yayılıyor, irtica hortlayacak, halk gidgide daha Müslümanlaşıyor, oda ki rejime kastederler" diye devlet güçlerine, hukukçulara millet aleyhine ihbar ve tahrikte bulunur, namus milletimizi en tabii haklarını kullanıyor diye âdeta dış güçlere jurnal ederler.

Antrparantez onlara: "Kuzum sen kimin malını kime karşı koruyorsun ki usta hırsız misali ev sahibinden de baskın çıkmattasın. Yoksa ülkenin asıl sahibi olanlar uyanıyor, yaptığımız zulümler, oyunlar anlaşılıcak, hıyanetimizin sorgusu yapılacak diye mi telaştasın" demek lazım değil mi?

Evet onlar halkın gözünün içine baka baka, kızdığını, üzüldüğünü bile bile böyle yapar giderler; çünkü ülkemizin has ve cefâkeş evladı basın ve yayın alemine maalesef çok geç girmiştir. Çünkü bizde bu sahayı ve dığer kültürel hizmeti, propaganda gücü olan dalları çok önceleri yahudi, ermeni, rum, gayrimüslim azınlıklar tutmuştu. Bunlar onların yetiştirmeleridir. Zengin imkânlara sahip, emperyalist dış güçler tarafından destekli, organize bir azınlık; zevkleri, gayeleri, inançları, tahsilleri, yaşamları, kültürleri bizden çok farklı. Bu yüzden ne kadar bîtaraf ve bilimsel olmaya özenseler de yapamazlar, bizi tanımaz ve anlamazlar, bize ters düşerler, bizi üzerler.

Ben onları anlıyor ve hareketlerini normal karşılıyorum, elbette bu hürriyet ortamında tabiatlarının gereğini yapacaklar. Su insanı boğar, ateş yakar...

Benim anlayamadığım memleketin gerçek sahipleri, suskun ve durgun büyük kalabalıklar, kendisine hizmet etmeyen, bilakis ters düşen, hakaret eden, hor gören kimseleri istese bir küskün bakışıyla, bir kırgın jestiyle yola getirmesi mümkün, muazzam yığınlar. Neye kendini, şahsiyetini, tarihini, kültürünü, inancını, fikrini -dolayısıyla tüm menfaatlarını ve istikbalini- müessir vasıtalarla savunmaz; veya bu konuda dostu kederinden kahreder... hiç anlayamıyorum.

Bir de bu asil halkın içinden çıkıpta ona yâr olmayan; onun ekmeğiyle beslenip yetişince, rahat ve konfora dalan, halktan ve öz kültüründen kopan yabancı ideolojilere angaje olan faydasız, vefasız ve nankör aydınları anlayamıyorum.