İKİ ZIT MANZARA
Halil Necatioğlu
İSLAM, OCAK 86
Yılın sonuna yaklaştığımız şu günlerde etrafımıza baktığımızda zaman içte ve dışta iki ayrı manzara ile karşılaşıyoruz:
Birincisi, komşularımızın ve yakın çevremiz olan Ortadoğu'nun durumu ve görünümüdür: İran-ırak savaşı zirveye doğru tırmanıyor. İran sınıra 500.000 kadar kuvvet yığmış, büyük bir hücum için fırsat ve şartları gözetmekte, Saddam, yardım ve destek sağlamak için âniden Moskova'ya gitmiş. Rusya Suriye'ye, yeni ve güçlü silâhlar, savaş gemileri vermiş. İsrail korkuyla tetikte. Amerika Suriye'den Lübnan'daki füzelerini sökmesini ısrarla istiyor; Libya güçlü silahlarla, tepeden tırnağa mücehhez; Yunanistan Türkiye'ye karşı hava üstünlüğü sağlanmış ve Kayseri-Erkilet hava üssünü bile vuracak imkânlara kavuşmuş. Bulgaristan'la aramızda büyük gerginlik sürüyor. Rusya bu ülkeye de büyük askeri güçler yığmış..vs. yani çevremiz patlamaya hazır bir cephanelik durumunda. Büyük boyutlu yeni bir çatışma süratle gelişip, şiddetle birçok ülkeye sirayet edebilir. Biz ülke olarak, istesek de istemesek de gelişmelerden etkilenir, hattâ kendimizi birdenbire hadiselerin içinde buluverebiliriz. Fert ve millet olarak her türlü tedbiri almak zorundayız. İhmal ve gecikme çok vahîm sonuçlar doğurabilir...
* * *
Çevremizde ve içimizde bu kadar büyük boyutlu tehlikeler gelişmekte iken bizler milletçe ve bölge halkları olarak ne yapıyoruz?!! Burada görünen ikinci manzara şöyle:
Gödündüğü kadarıyla son derece rahat ve lâkaydız. Hiçbir ikaz işareti bizi gafletimizden uyandırmıyor.
Birbirimize düşmüş, küçük meseleler ve hesaplar yüzünden kıyasıya dövüşüp, çekişiyoruz. Birlik ve beraberlik şuurundan uzak, sevgi ve saygı bağlarından mahrum, menfaat ve yaşam kavgasındayız.
Lükse ve israfa sapmış, gösterişe yönelmiş, paralarımızı saçıp savurmuşuz. Tevbe etmeye yanaşmıyor, dünyalık peşinde, ahiret hesabı unutup koşuyor, nefse, şeytana esir yaşıyoruz.
İmam, ibadeti, taatı, inşafı, iz'âm, ahlâk ve âdâbı terketmiş, dolu dizgin zevk-ü sefaya dalmış durumdayız.
Düşmanların ciddi hazırlıklarını görmüyor, hile ve tuzaklarını bilmiyor, sözlerine kanıyor, hattâ onları dost sanıyoruz. Hakikî dostları düşman, hain ve sinsi düşmanları dost bellemişiz.
Başımız dara düşünce, işler sarpa sarınca ne yapacağız, diyenlere kulak asan yok; savunmaya, korumaya, kurtulmaya kuvvetlenmeye önemle eğilen az, aciz ve çaresiz...
Şu günlerde çoğu şaşkının en mühim derdi yılbaşı eğlencesi hazırlığı: Tebrik kartları, noel hediyeleri, vitrin süslemeleri, çam katliamı, içki tedariki, eğlence yeri tespiti, içkili yılbaşı masası donatımı, milyarlık piyango bileti alım-satımı... v.s.
Bu iki manzara karşısında, doyunca, patlayınca, tıksırıncaya kadar yiyip içmeğe, çalıp oynamağa hazırlanan gafil insanlara hatırlatırız ki:
Her rind bu bezmin nedir encamı bilir:
Dünyamızı nâ-gâh zalâm örtebilir!
Bir bitmeyecek zevk verirken beste...
Bir tel kopar âheng ebediyyen kesilir!
"Fani dünya hoştur amma, âkibet mevt olmasa."