YA SİZİN FİKRİNİZ NEDİR, BEYLER!

İSLAM, EKİM 85

İslâm dini lehine-aleyhinde münakaşa ve mücadeleler bakımından çok hareketli günlerdeyiz. Bizce mâlum bazı odaklar ve bazı basın organları gizli bir ittifak yapmış gibi görünüyor. Türk ve Müslüman adı taşıyan bazı sözde-aydınları gizli bir ittifak yapmış gibi hücum halindeler. Kur'an-ı kerîmin sarîh emirlerini, dinimizin değişmez ve asîl hükümlerini hedef almış, yoğun bir sataşma ve saldırı. Ahlâk-dışı müstehcen neşriyat rekor seviyidi. Bir yandan sapık reformist düşünceler ile dindarlar yoldan çıkartılmağa çalışırken, diğer yönden dinin temelleri sökülmeğe uğraşılıyor. Kimi çıkmış, halkımızı domuz beslemeğe, haram olan domuz etini yemeğe tevşik ediyor; kimi kadınların aybaşı durumlarında, o hasta ailevî münasebet yaşağımızı çiğnetmeye uğraşıyor; kimi bizim adab-ı muaseretimize dil uzatıyor; kimi de sevgili peygamberimizin hikmet dolu hadîs-i şeriflerini, karikatürleriyle güya tezyife yelteniyor... Ne büyük cür'et ve kalabalık.

Bizim şanlı tarihimiz, şerefli ve zarif bir kültürümüz, eşsiz bir maddî ve manevî medeniyetimiz vardır. Aramızdan türeyen sazıları, sanki ezelden beri Avrupalı, frengî meşrepli, kâfir asıllı imişler gibi kendi öz benliğine ters bir yol tutturmuş gidiyor. Aşağılık kompleksi ile, kontrolsüz, münakaşasız, tefekkürsüz, tereddütsüz... alafrangayı kendine esas kabul etmiş, sosyal ve kültürel kanunlardan habersiz, bize özgü zevklere, asîl örf ve âdetlerimize, İslâmî törelerimize, inancımıza, ibadetlerimize sataşıyor. Kör bir inat ve bayat bir alafranga modası, 3garp daima iyidir, şark hep fena" gibi bir hasta zihniyet...

Artık iyice anlaşılıyor ki, üstelik halka yol gösterme iddasında olan birtakım kalemşörlerimiz hiç de iyi yetiştirilmemişler. Yarım asırlık laik millî eğitim, halkımıza şahsiyet vermemiş, kendi öz kültür ve medeniyetini benimsetememiş. Bu korkunç bir netice. Bu hastalıktan kendini ancak dinine sarılanlar kurtarabilmiştir.

Bu yarım yamalak saldırgan kişiler hiç medenî ve centilmen değildir; çünkü velinimeti olan halkının zihniyetine, kanaatine, inancına, kültürel şahsiyetine gerçek saygılar yok; kendi menfaatları bahis konusu olunca dillerinden düşürmedikleri "din ve vicdan hürriyeti"'ne içten inanıp onu benimseyememiş; dindarlara karşı baskı unsuru olarak kullanmaya alıştıkları demokrasi ve laiklik sadece lafta ve nazariyatta kalıyor.

İkincisi: Bu beyzadeler, dinî konularda fevkalade cahil kalmış, çağdışı duruma düşmüşler. Dünyanın modern ülkelerinde yapılan yeni İslâmî araştırmaları, fikir tarihindeki yeni gelişmeleri bilmiyorlar. Yakınlarda İslâm'ı seçen büyük çağdaş mütefekkirleri duymamışlar galiba.

İntisap ettikleri Batı medeniyetinde bira, içki, faiz, sigara, domuz eti... aleyhinde modern çalışmalar var. Batı günden güne İslâm'a yaklaşırken bizimkiler neden tersine tersine giderler bilmem!

İslâmî görüşümüzü açıklamaktan

bir an bile geri durmayalım.

Gelelim biz Müslümanlara!

Artık şu koparılan yaygaralar, çıkartılan şirret şamatalar, döndürülen dolaplardan ibret almalı, uyanmalıyız. Eğitimin, telkinin, propagandanın, basının, gazetenin, mecmuanın önemini, hükümetleri sarsan, bakanları düşüren gücünü görmek, sesimizi duyurmak için, bu sahaya gereken önemi vermek zorundayız.

Bir avuç insan: halkına, milliyetine, ecdadına, inancına ters düşmüş bir avuç iz'ansız yarı-münevver, bir kaşık suda fırtına koparıp, büyük gerçekleri çarpıtıp efkâr-ı umumiyeyi şaşırtabiliyor.

Bazı tröstlerin ellerinde büyük mâlî imkânlar, geniş propaganda vasıtaları var; doğruyu eğri, eğriyi doğru; iyiyi kötü, kötüyü iyi gösterebiliyorlar. Bilimsellik ve modernlik maskesi kullandıkları için büyük kitle bunlara kapılıyor, gerçeği görenler ise biraz hayret, biraz da ibretle onları seyrediyor, akibetlerini gözlüyor, küskün ve suskun duruyor. Biz işin iç yüzünü bilen, gerçeği gören vatan evlatları susmamalıyız. Hakkın ve hayrın söylenmesi gerektiği zaman susmak büyük günahtır; emr-i mâruf ve nehy-i münker dinimizin en önemli farzlarından, bizim en mühim görevlerimizden biridir. Bir de biz konuşmağa başlasak, herkes hangi fikrin ekseriyette olduğunu anlayacak; kötü niyetli ve çarpık zihniyetliler, bu muhteşem kalabalıktan ürkecek, korkup sinecek; olaylardan üzgün ve milletin kendini savunma azminden ye'se düşmüş hayırhah kişilerin yüzü gülecek, canlarına can katılacak.

İçinde bulunduğumuz hiçbir ortam ve toplantıda kendi öz İslâmî görünüşünüzü açıklamaktan, saldırganlara ilmin, mantığın, imanın yolunu göstermekten- ALLAH AŞKINA- bir an bile geri durmayınız sevgili okuyucularım, çünkü bu da İslâmî cihadın en asîl cephelerinden biridir.