YENİ UFUKLAR

İSLAM, EYLÜL 84

Bu sefer size, dünyanın uzak bir köşesinden sesleniyoruz sevgili okuyucular! 5. kıta Avustralya'dan; renk renk çiçekli süs bitkilerinin, okaliptus ağaçlarının; kanguru, merinos, posum, kuala gibi hayvanların; tek katlı bahçeli evlerin, yeşilliklerin, çiftliklerin yanısıra, çöllerin, korkunç kuraklıkların, hortumlu fırtınaların ülkesinden. Buradan sizlere gönüller dolusu hasretli sevgiler, içten selamlar...

Elhamdü lillah kuşlar gibi havada uçtuk; ülkeler, denizler, okyanuslar aştık, buradaki müslüman kardeşlerimize ulaştık.

Müjdeler olsun ki..., çok şükür ki... Dünyamızın hiç bir diyarı ezan sesinden, iman şulesinden mahrum değil. Fakat bizler dışımızdaki dünyayı, geniş ülkeleri, kıymetli imkanları çok ihmal etmişiz. Din kardeşlerimizden, dostlarımızdan, hayranlrımızdan uzak ve gafil kalmışız. Halbuki ecdadın, müslüman Türklerin buralarda ne kadar büyük itibarı var bilesiniz!

Eski müslümanlar buralara nice asırlar önce Avrupalı seyyah ve kaşiflerden çok evvel gelmişler, İslâmı yer yer tebliğ ve talim etmişler; hatta Avustralya'nın siyahî yerlileri olan Aboriginle (vahi'ler) arasında bile %10 kadar müslüman tesbit edilmiş.

Bugün 16 milyon nüfuslu Avustralya'da çok çeşitli milletlerden 250 bin kadar müslüman yaşıyor; bu Arnavut, Boşnak, Arap, Türk, Pakistan, Malezyalı, Hintli, Çinli, İngiliz, Avustralyalı... kardeşler camiler yapmış, İslâm dernekleri kurmuş, Federasyon tesis etmiş, okullar açmış. Bunların içinde Kıbrıslı ve Batı Trakyalılarla birlikte 80 bin kadar Türk bulunuyor.

Yabancı diyarlardaki bu kardeşlerimizi tetik ettiğimiz zaman görüyoruz ki:

İSLAM DİNİ bizim benliğimizin, şahsiyetimizin ana mayası; varlığımızın ve bekamızın temel şartı. İslâmca yaşamayanlar bir nesil içinde benliğini kaybediyor, o yabancı kültürün içinde eriyip yok oluyor. İslâm'dan yoksun kalınca faziletlerini, faziletten yoksun kalınca da bütün itibarlarını yitirip milletimiz için yüz karası haline düşürüyorlar.

İslâm'ın en asîl, en dinamik, en mükemmel ve en modern din olduğu artık gün gibi aşikâr. Asrımızın ilimde, teknolojide en ileri olan üykelerinde yetişmiş bilginler ve araştırıcılar, derin incelemeler ve köklü mukayeseler sonunda fevc fevc İslâm'a koşarlarken, bizim sahip olduğumuz bu hazineyi elden kaçırmamız dünya ve ahirette en büyük hüsrana sebep olacaktır.

Hem vefalı ve sadık, şuurlu ve idealist müslümanlar olmalı, dinimizi çok iyi öğrenmeli; hem de artık kabuğu kırarak dış dünyaya açılmalı, bizi seven ve sayanlarla sağlam alâkalar kurmalıyız; varlığımızı sürdürme ve üstün başarılara ulaşmamız bunlara bağlı görünüyor.

Allah'a dayan, sa'ye sarıl, hikmete râm ol!

Yol varsa budur bilmiyorum, başka çıkar yol.