YAŞADIĞIMIZ GÜNLERİN EN ÖNEMLİ SORUNU
İlim Ve Sanat Mart 97
Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN
Dünyanın neresinde olursa olsun, her akıl sahibi insan, kendi "yaratanı"nı bulmak ve kainatın yöneticisi, mülkün maliki, mahlukatın razıkı o Rabb ül alemin'i bilmekle mükellef ve sorumlu... Sadece inanmak (teist olmak) da kafi değil; inancın, şirkten ve küfürden uzak, temiz ve pak, sahih ve salim, doğru ve evrensel gerçeklere uygun, olması gerekli...
Rabbini bulamıyan, aramıyan, doğru inanca eremiyen, inancına göre yaşamıyan, kulluk görevlerini yapamıyan kişiler, çok büyük bir suç işlemiş oluyor. Onlar, dünyada gafil ve cahil, günahkar ve murdar, olumsuz ve verimsiz, çirkin ve sevimsiz, zalim ve zararlı, boş ve asalak yaşamış, hayat imtihanını, feci şekilde kaybetmiş, ahirete suçlu ve yüzü kara göçmüş kişiler... Ahirette Allah'ın hışmına ve gazabına uğrayarak, cehenneme atılacak, ebedi azaba duçar olacaklar. Şaka değil, hayal değil, masal değil, yalan değil, muazzam ve müthiş bir gerçek... İslam dininin temel görüşü böyle... "Ben elhamdü lillah müslümanım" diyen mü'minin ana inancı böyle...
O halde konu tüm insanlar, ve özellikle bizler için çok önemli, çok hayati, çok ciddi... O halde en son ve en güzel din olan İslam'ı hepimiz, mutlaka ve muhakkak çok iyi öğrenmeliyiz; Allah'ın emir ve yasaklarına tam uymalı; haramlardan ve günahlardan titizlikle kaçınmalı; ibadet ve taatleri, hayrat ü hasenatı itina ile yapmalı, imanımızı kuvvetlendirmeli, ahlakımızı güzelleştirmeli; ömrümüzü hayırlı ve verimli geçirmeğe, Rabbımız'ın rızasını kazanmağa çalışmalıyız; ailelerimizi, çocuklarımızı bu zihniyetle yetiştirmeli; yakınlarımızın, çevremizin, halkımızın, tüm insanların İslam'ı iyi ve doğru tanımasına, var gücümüzle yardımcı olmalıyız.
* * *
Anayasamız tüm insan haklarına saygılı; kanunlarımız çoğunlukla dindarlığımızı engelleyici mahiyette değil; ülkemiz demokrasi ile yönetiliyor, halkın istek ve iradesi mecliste milletvekilleri aracılığı ile ortaya konuluyor, ordumuz demokrasiye bağlı olduğunu beyan ediyor, laiklik din düşmanlığı değil, aksine, inanç ve düşünce özgürlüğünü, herkesin istediği inancı seçebileceğini gösteren bir esas; bir yönden devletin din kurallarına göre yönetilmediğini ifade etmekle beraber, diğer yönden devletin dini yaşantısını kolaylaştıracak konularda, halkına hizmet etmesini de gerektiriyor; onun için Diyanet İşleri Başkanlığı var, kanunlarla imam-hatip liseleri; ilahiyat fakülteleri açılmış, devlet kuruluşlarına, devlet (yani halk) parasıyla camiler yaptırılmış, orduda din subaylığı, hastanelerde cenaze imamlığı... v.s. ihdas olunmuş.
Hal ve gerçek bu; ve anayasa ve insan hakları esaslarının, hakkaniyet ve adalet kurallarının icabı böyle hareket etmek iken, bir takım çok önemli aykırı uygulamalar da maalesef mevcut; mesela, bazı ordu tesislerine sakallı ve başörtülü kişilerin kabul edilmemesi; eşi baş örtülü ordu mensuplarına, eşlerinin başlarının açılması yolunda ihtarlar yapılması; dindar subay ve astsubayların dindarlığı sebebiyle, ama "disiplinsizdir" diye suçlanarak -başarılı olsalar bile- ordudan ihrac edilmesi; bu gibi mağdurlara haklarını aramak ve savunmak imkanı verilmemesi, özlük hakları ve emeklilik imkanlarının yakılması; üstelik ordudan atıldıktan sonra girdikleri askeri olmayan kuruluşlarda ve belediyelerde dahi takip edilerek oralardan da çıkartılmağa çalışılması; askeri okullara imam-hatiplilerin alınmaması, okullara bazı sağcı ve mukaddesatçı gazetelerin ve yayınların sokulmaması; tatillerde dini toplantılara giden öğrencilerin cezalandırılıp okuldan atılması, bunlara karşılık sol yayınları takip etmelerinin sağlanması, onların dini bilgilerden yoksun yetiştirilmeleri... gibi haksız davranış ve tutumlar, basın ve yayına sık sık intikal etmekte iken; bu kere de darbe söylentileri ile hem de halkın şikayet olarak karşısına bunları perçinleyen bir takım vahim ve müthiş istekler, Milli Güvenlik Kurulu kararı imiş gibi, çıkarılmıştır. Bunları madde madde çok iyi incelemek üzerlerinde çok ciddi düşünmek gerekiyor.
Demek ki ülkede anayasa ve kanunları indi ve keyfi yorumlarla uygulatmak isteyen, İslam'a ve müslümanlara devlet düşmanı gözüyle bakan, halka dini konularda baskı yapmaya çalışan, laikliği din düşmanlığı olarak gören ve kullanmak arzusu taşıyan, antidemokratik kişi ve kuruluşlar da var.
Müslümanların gerçek aydınların dürüst laiklik ve Batı tipi demokrasi taraftarlarının, özgür ve çağdaş, vicdanlı ve erdemli, görgülü ve bilgili kişilerin, bu konuya dikkat ve önemle eğilmeleri çok acil bir görevdir. Aksi takdirde ülkede çok vahim gelişmeler, çok derin çatlamalar, çok üzücü çatışmalar meydana çıkabilir.
Dileğimiz: Ülkeyi bölmek; halkı birbirine düşürmek, ordu ile milletin arasını açmak; askeri, hak ve özgürlükleri kaldırmakta bir araç olarak kullanmak; ülkeye diktatörlüğü getirmek, böylece emperyalizme ve sömürmeye devam etmek isteyenlere fırsat verilmemesi...
Bu da el birliği ile, güçleri birleştirerek, çok dikkatli ve ciddi çalışarak sağlanabilir. Allah iyilerin yardımcısı olsun!