TÜRKİYE MÜSLÜMANLARININ GÖREVLERİ ÜZERİNE DÜŞÜNVE VE TEKLİFLER

İLİM SANAT ŞUBAT 92

Son yıllarda dünya siyaseti son derece hareketlendi; hızlı değişme ve gelişmeleri yakından izlemek, gereken tedbirleri zamanında almak ve çok fedakarca calışmak zorundayız. Aksi takdirde şahsen büyük vebal altında kalır, ümmetçe maddeten ve ma'nen sıkıntılara düşer, milletçe fırsatları elden kaçırır, hatta dirlik ve düzenimizi, birlik ve beraberliğimizi yitirebiliriz.

Nedir değişen?

A.B.D. ile S.S.C.B. arasındaki silahlanma yarışı, NATO ile Varşova Paktı husumeti, Kapitalizm ile Komünizm rekabeti yavaşladı ve yumuşadı. Rusya askeri gücünü Avrupa'dan geri çekti, dünya işçilerinin ideolojik liderliğini bıraktı, kendisine bel ve ümit bağlayan ülkeleri yalnız bıraktı, başının çaresine düştü. Kendi içinde yeni yapılanma, çözülme ve dağılma imkan ve ihtimalini ortaya çıkardı; eskiden Kızılordu zoruyla ve katı merkeziyetçilikle yönetilen Sovyetler Birliği üyesi birçok ülke şimdi, hürriyet ve istiklalini sağlama, milli iç ve dış siyasetini istediği gibi yönlendirme ve hatta özel ordusunu kurma yolunda çalışıyor. Böylece korkunç komünist Sovyet imparatorluğundaki esir türk ve müslüman halkların şimdi kurtulmaları ve imanlarına dönmeleri ümidi doğmuş bulunuyor.

Fakat bu zahiren ferahlatıcı görünümdeki gelişmeye karşılık Avrupa'da endişe verici başka gelişmeler de var. AET ülkeleri, "ekonomik birlik" sloganıyla başlattıkları çabaları, şimdi büyük ve tek bir "Avrupa Devleti" kurma amacına çevirdiler, sosyalist Doğu Avrupa ülkelerini ve hatta eski Sovyetler Birliğinden ayrılan yeni güçlü hristiyan cumhuriyetleri de aralarına alma heves ve arzusu gösteriyorlar; müslüman Türkiye'ye soğuk bakıyor, onu Balkanlar ve Orta Doğu'da ve Orta Asya'da kendilerine rakip ve dinen hasım görüyor, zayıflatma ve parçalama çalışmalarına, -AT'daki ortaklık zihniyetiyle taban tabana zıt olarak- açık ve aleni destek veriyorlar.

İçinde ve ortasında bulunduğumuz müslüman Orta Doğu ise, maalesef iki tahripkar harp ile sarsıldı. Petrol bölgeleri üzerinde hala ciddi planlar ve gizli hesaplar var. Siyasi sınırları ve haritaların değişmesinden ve bölgede bazı yeni devletlerin ortaya çıkacağından söz ediliyor. Müslüman halklar arası husumet ve adavet körükleniyor. Suudi Arabistan fevkalade silahlanmış ve savunmasını A.B.D. ye ipotek etmiş, tetikte bekliyor; Yemen'le, Irak'la, Ürdün'le ciddi ihtilafı var. Saddam ve silahları, tam bertaraf edilmiş değil. İran, Irak harbinin sıkıntılarını atlamış ve toparlanmış durumda. Suriye ve Libya pusuda; Mısır, İsrail'le anlaşma yolunda. Hülasa, Ortadoğu İsl(m ülkeleri dostluk, birlik ve beraberlikten bir hayli uzakta, topun ağzında, tehlikelerin karşısında. Patlak verecek vahim olaylar, onlara'da, bize de büyük zarar getirebilir, hatta siyasi güvenliğimiz ve toprak bütünlüğümüz hasar görebilir.

Orta Asya "türki" cumhuriyetleri, Azerbeycan, Kırım ve Kafkas halkları, Balkan müslümanları bizi seviyor ve bizden her türlü destek ve yardımı esirgemememizi taleb ediyor. Müslüman olarak zaten onları terkedemeyiz: Fakat maalesef onlarla aramıza düşman ve rakip devletler sokuşturulmuş: Yugoslav müslümanlarına Yunanistan ve Bulgaristan, Kafkas müslümanlarına da hıristiyan Gürcistan ve Ermenistan engeli dolayısıyla direkt ulaşım sağlayamıyoruz. Bu tehlikeli ve muhataralı engeller olmasa onlarla siyasi birlik ve toprak bütünlüğü sağlanabilirdi.

Bir zamanlar merhum Libya Kıralı İdris es-Sun(s( ile Irak Kıralı Faysal ve başbakanı Nuri Sait Paşa, ülkelerini Türkiye ile birleştirmek istemişler idi. Her ikisi de süper güçlerin oyunlarıyla bertaraf edildiler. Tüm münevver müslümanlar bu konuları çok ciddi olarak düşünmeli. Hristiyanlar, gayr-i müslimler birleşiyor, ittifaklar yapılabiliyor da "Allah'ın kardeş kıldığı" müslümanlar niye böyle derbeder, perişan, hasım ve düşman!

Görevlerimiz ne?

Değişen ve gelişen bu olaylar beliren endişe ve tehlikeler ve yeni şartlar karşısında görevlerimizi, üç kademeli olarak özetleyebiliriz:

Şahsen tam ve k(mil, bilgili ve görgülü, aktif ve uyanık bir müslüman olmak, Allah'a karşı kulluk ve ibadet görevlerimizi bilmek ve mükemmel ifa aylamak..

Ecdat emaneti ülkemizi korumak, güzelleştirmek, kalkındırmak, müslüman halkımıza her konuda yardımcı olmak, fayda sağlamak, hizmet eylemek.

Ülke dışındaki tüm müslümanlara ve hatta iyi niyetli tüm insanlara ideolojik ve fikri, ekonomik ve teknik, siyasi ve askeri her türlü yardımı sağlamak, zulmü ve istismarı durdurmak, adalet ve saadeti temin ve tesis etmek..

Bütün ciddi faaliyetler, kaliteli ve uzman kadrolar vasıtasıyla başarıya ulaşabildiğinden, şahsen çok iyi yetişmiş olmamız gerekiyor. Bunun için boş zaman harcamadan gayret etmeli, iyi bir tahsil yapmalı, iyi bir yabancı dil ve Arapça eğitimi görmeli, iç ve dış neşriyatı dikkatle takip etmeli, "ilmi araştırmaya" grup çalışmasına ve "iştişare"ye çok önem vermeli, verilen sosyal ve dini görevleri ihlas ve fedakarlıkla yaparak, iş içinde bilgi ve tecrübe kazanmaya çalışmalıyız. (Şahsi ve münferit, derbeder ve dağınık, nefsani ve bencil davranışlar "İsl(m davası" na büyük zarar vermektedir; bu konuda pratik çözüm, kurduğumuz vakıf, dernek, şirket ve sair organizasyonlarımızda, şahsımıza en uygun, en iyi görev yapabileceğimiz bir noktada hizmete katılmak ve yükün bir kısmını omuzumuza almaktır.)

Büyük projeler tahakkuk ettirmemiz, yaşamamız ve başarı kazanmamız için şart olduğundan; her türlü imkan ve müktesebatımızı idalimize tahsis etmeli, her türlü maddi ve mali, bedeni ve zihni fedekarlığa ve bağışa seve seve razı ve hazır olmalıyız.

Küçük çaptaki geçim ve kazanç kuruluşlarından, bundan böyle ithalatve ihracata, kaliteli ve güçlü imalata, uluslararası rekabete yönelik dev ticari müesseseler, holdingler ve çok uluslu şirketler kurmaya geçmek için, iş sermayelerimizi mutlaka birleştirmeliyiz.

Dış ülkelerden yeni ve ihlaslı, dürüst ve inançlı şahıslar tanımalı, dostlar edinmeli, gruplarla iyi ilişkiler geliştirmeli, sağlam koloniler kurmalı, yerli halklarla her türlü kültürel, sosyal, ticari ve iktisadi bağları, sağlam bir şekilde temin ve tesis etmeliyiz.

Ana gayemiz Allah rızasını kazanmak ve İslam'a hizmet olmalı; tevhid inancının ve eşsiz değerdeki İslam kültürünün muhafazasına, geliştirilmesine, yayılmasına, cihan şumul İslam kardeşliğinin tesisine, dost ülkeler ve halklarla aramızda, din, dil ve kültür birliğinin kurulmasına ve sağlamlaştırılmasına son derece dikkat ve gayret etmeli, dinsizlerin zıt çalışmalarına, komplolarına ve İslam muhaliflerinin menfi faaliyetlerine karşı çok müteyakkız olmalıyız.

Çünkü, bizim bütün samimiyetli ve iyi niyetli yakınlaşma çalışmalarımıza rağmen tarihi hasımlarımızın, milli ve dini gelişmemizi istemiyen kafir ve zalimlerin, hilekar ve istismarcıların, korkunç ve müthiş, hunhar ve gaddar emeller ve planlar peşinde olduklarına dair kuvvetli deliller ve emareler ortaya çıkmaya başladı.