NEFS, AKIL VE İMAN

İLİM SANAT, OCAK 89

Çağdaş toplumlar 20'nci yüzyılda gerçek bir cahiliyet devri yaşıyor. Bunca bilimsel ve teknolojik ilerlemeye rağmen çağın insanı mutsuz ve muzdarip, savaşlar, sömürüler, yalanlar, çılgınlıklar, zulümler, edepsizlikler, sefaletler, dengesizlikler, cinayetler, intiharlar, hastalıklar... İnsanlık özlediği huzur ve düzeni, eşitlik ve kardeşliği insaf ve merhameti, anlayış ve sevgiyi nerede, ne zaman, nasıl bulacak?

Bu sorulara cevap arayarak etrafımızdaki insanları inceleyip; hayat felsefelerinin dayanaklarını, davranışlarının sebep ve saiklerini, faliyetlerninin neden ve niçinlerini düşününüz; göreceksiniz ki bunların tümünü üç ana kaynağa irca etmek mümkündür: Nefs, akıl, iman.

Nefs, insanın benliğidir; kendi keyif, zevk ve menfaatini düşünür; bu yüzden başkalarıyla hasım olur zıtlaşır, çekişir; bencildir, sorumsuzdur, ölçü ve sınır istemez, işin akibetini düşünmez; o sebepten kötülüklere akıp gider. Tembel, istirmarcı, beleşci, kibirli, kendini beğenmiş, ukalâ, huysuz, hasedci, öfkeli, kindar, zalim, gaddar, vefasız, sabırsız, nankör... v.s.dir. Ondan bu haliyle insanlığa hayır gelmez, hevâyı nefse uyan iflâh olmaz, başarı kazanmaz, iki cihanda hüsrana uğrar.

Akıl, iyi bir âlettir, ama ustaca kullanılmak ister. Görüyorsunuz dünyada herkesin bir aklı vardır, ancak çoğunlukla zavallı, sakat ve yarımyamalak! Filozoflara bile bakınız, ne kadar çok, ne kadar farklı, ne kadar zıt fikirler ileri sürmüşlerdir! Bunca felsefî akım, ideoloji, beşerî sistem, fikir. kitap, teklif, kanun...

Bunca asırlar geçmiş halâ insanlık için doğru düzgün bir nizam kuramamışlar. Bunlarla uğraşmak bile insanı boşluğa, nihilizme, inkara, ümitsizliğe hatta cinnete götürür.

İman, eğer kör ve nakıs beşer aklından çıkma beşeri bir dine ve inanca dayanıyorsa onun da kıymeti yoktur. Çünkü beşer acizdir, cahildir, zalimdir, nefs-i emmare ile mualleldir, kendisine vehimler, zanlar, şüpheler, şeytanlar musallattır.

İman ancak ilahi menşe'li olursa bir değer ifade eder; çünkü hâlik-i zülcelâl, engin rahmet, sonsuz ilim ve hikmet, eşsiz kudret ve sanat sahibidir. Elbette herşeyin en iyisini, en doğrusunu, en güzelini O bilir ve O yapar

O halde tüm insanlar eğer gerçeği ve kurtuluşu istiyorlarsa, nefsin elinde oyuncak olmaktan kendilerini kurtarmalı, nahvet ve kibirden geçmeli; eksik, uçarı ve kaypak akla takılıp kalmamalı, yüce yaratıcısını bulmalı, O'na teslim olmalı ve itaat etmelidir.

Yorgun insanlığın gerçek huzur ve afiyeti, iki cihandaki selamet ve saadeti sadece bu tercihte, yani küfrü, gafleti ve inadı bırakıp İslâm'a girmekte ve safi imana sarılmaktadır.

Başka çıkar yol olmadığını görenler, görmeyen ve bilmeyen yirminci yüzyıl cahillerine bu gerçekleri var güçleri ve olanca imkanlarıyla anlatmağa seferber olmalıdırlar. Çare İslâmdır ve İslâmda nefsin tezkiyesi ve aklın terbiyesi ve irşadı için de her türlü malzeme mevcuttur.