ASIL SUÇLU, ALLAH İNDİNDE, KİLİSE TEŞKİLATLARIDIR!

İSLAM, KASIM 92

Gazetelerdeki yazıları, yorumları dikkatle tâkip ediyorum; Sırpların Bosna-Hersek katliamları konusunda her kesimden, her zihniyetten yazarın ittifak ettikleri nokta: Batı'nın kendisinden beklenen medenî ve ınsanî görevini yapmadığı, iki yüzlü siyaset güttüğü, "çifte standard" uyguladığı. Tecrübeli ve meşhur bir büyükelçimiz bir yazısında şöyle diyor:

"Eğer roller değişse ve Müslüman Boşnaklar Ortodoks Sırplarla Katolik Hırvatlardan onbinlerce kişiyi katlatseler, iki milyonluk bir kitleyi sürüp yurtlarına elkoysalar ve 400.000 kişiyi de açlık ve soğukla ölüme terk etselerdi, Avrupa ülkeleri ve ABD ne yaparlardı?"

"Derhal askerî müdahalede bulunarak kıyımı önlerler, yoğun insanî yardımla vahşetin kurbanlarının yaralarını sararlar, suçluları da yargılarlardı."

"Evet tükenmeye yüztutan hayvan türlerini bile koruyan Batı Dünyası, Boşnakları korumamış, aksine ölüme makûm etmiştir."

* * *

Bilmeyenler de artık bilsin ki: İşte Batı maalesef budur, tarih boyunca böyleydi, menfaati oldu mu, fırsatı ele geçirdi mi, hertürlü kalleşlik, gaddarlık ve hunharlığı yapar, ahrini bozar, kendi öz ahlak prensiplerini bile ayaklar altında çiğner, insanlığın yüzkarası olacak cinayetler işler, işkenceler yapar; insanları kazıklara oturtur, saman yığınlarında yakar. Onların ruh yapılarını halâ tanımayan; halâ onlarla birleşmeğe, bütünleşmeye çalışanların ya hiç tarih ve kültür bilgisi yok; ya da gaflet ve dalalet, ve hattâ hiyanet içinde bulunuyorlar.

Batıyı bu ruh ve kafa yapısına sahip hale getiren en mühim faktör, sebep ve kaynak kilise teşkilatlarıdır. Kilise yerine göre doktorla, hastaneyle, okulla, basın ve yayınla, barış gönüllüleriyle, misyonerlerle çalışır; yerine göre de engizisyonla, işkenceğle, zorbalık ve entrika ile, harpler ve ihtilallerle, katliamlarla, devlet politikalarına nüfuz ederek, gizli ve aşikar baskı metodları uygulayarak varlığını korumağa, nüfuz alanlarını genişletmeğe gayret eder.

Bosna-Hersek katliamlarının Allah indinde asıl suçluları kilise teşkilatlarıdır.

Teşkilatları geniş, gazete ve mecmuaları sayısız, hayır kurumları cok, eğitim ve kültür müesseseleri hadsiz, paraları bol, nüfûz ve tesirleri geniş, itibarları fazla, politikacılarla ilişkileri sağlam, iç ve dış politikada çalışmaları ileri, müstakil devletleri modern, hattâ milletlerarası organizasyonlarının dünya politikasına etkileri bariz... ama hiç kılları kıpırdamıyor, kulakları feryatlara karşı tıkalı, vicdanları kararmış, sanki kalpleri taştan... çünkü Sırplar müslümanları keserek hristiyanlığa yardım ediyorlarmış. Bu İslâm da ne biçim dinmiş ki her yere yayılıveriyormuş? Çare: Kesmek, öldürmek, ezmek, bastırmak, kırmak geçirmek... Yazıklar olsun 20. yüzyılda Hâlâ böyle düşünenlere!

Böyle din anlayışı böyle din adamlığı olur mu? Din zulme izin verir mi? Din ahlâksızlığı, ırza geçmeyi, masum ve biçare insanları, kadınları, çocukları öldürmeyi caiz görür mü? İyilik yapmak, insanları sevmek, haksızlığa karşı çıkmak, zorbaya dur demek, mazluma yardımcı olmak ve mağdura merhamet etmek dinî duygunun temeli değil midir? Avrupa ve ABD'de hiç mi hakikî dindar, dürüst ahlâklı, gerçekten medenî insan kalmadı? Varsa niye vicdanları sızlamıyor, niye sesleri çıkmıyor? Niye bu vahşeti durdurmak için harekete geçmiyorlar? Niye mitingler düzenlemiyor, protestolar yapılmıyor? Nerede hangi din ve ırkdan olursa olsun her hastayı ayırım yapmadan tedavi edeceğine dair yemin eden doktorlar? Nerede hür fikirli aydınlar, filozoflar? Nerede Türkiye Kürtlerine zulmediliyor diye hop oturup, hop kalkan politikacıları? Nerede eroinci bir kızları Türkiye'de hapse atıldı diye kıyamet koparan batılı gazeteciler?!!

Tarih şahittir ki Türkiye'de, İran'da, Pakistan'da, Suriye'de, Irak'ta, Üdün'de, Mısır'da... ASya'daki, Afrika'daki İslâm ülkelerinde yüzyıllardan beri milyonlarca hristiyan, huzur içinde yaşamış, hiç birinde böyle vahşet, böyle katliam, böyle soykırım asla vuku bulmamıştır. Ancak savaşanla savaşılmış, hücum edene mukabele bismil yapılmıştır. Yinede bu esnada mallar, mülkler, kiliseler, din adamları, yaşlılar, kadınlar, çocuklar özellikle ve ihtimamla korunmuştur.

Ey müslümanlar! Uyanın, karşınızdakini iyi tanıyın, kalp ve kafa yapısını anlayın; gayrete gelin, gereken tedbirleri zamanında alın, dininize sımsıkı sarılın, onu cihan halkına doğru tanıtmak için çalışın, İslâm'a hizmeti en başta gelen işiniz bilin; bakınız ve ibret alınız ki siz Hak dine bağlılıkta gevşediniz ama onlar bâtıl ve sapık yollarında nasıl inatla sebat gösteriyorlar. İman ve azilme çalışın ki, bu sakîm ve vahîm zihniyet mutlaka munkariz olsun, tüm dünyaya İslâm'ın güneşi dopdolu doğsun; iyler kötülere, akl-ı selîm taassuba, vicdan hunharlığa, sahih iman batıl akîdelere galebe çalsın, yeryüzü gülistan'a dönsün.